TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
FORS MOBİLYA AKSESUARLARI SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/10220)
Karar Tarihi: 18/7/2024
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
Başkan
:
Basri BAĞCI
Üyeler
:
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Kenan YAŞAR
Ömer ÇINAR
Raportör
:
Şahap KAYMAK
Başvurucu
:
Fors Mobilya Aksesuarları Sanayi ve Ticaret A.Ş.
Vekili
:
Av. Süphi YİĞİT
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, tahakkuk ettirilen vergi ve para cezasının iptali talebiyle açılan davada davanın sonucuna etkili iddianın kararda karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, muhtelif tarihli gümrük giriş beyannamelerinde eşyanın İspanya menşeili olarak beyan edilmesine karşılık Çin Halk Cumhuriyeti menşeili olduğunun tespit edildiğinden bahisle ek katma değer vergisi ve antidamping vergisi (yurt dışı ihracatını artırmak için uygulanan bir çeşit vergi) tahakkuk ettirilmesine ilişkin işlem ile para cezası verilmesine ilişkin işleme karşı yaptığı itirazın reddine yönelik işlemin iptali talebiyle Vergi Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır.
3. Mahkeme, davanın reddine karar vermiş; karar gerekçesinde başvurucu adına tescilli serbest dolaşıma giriş beyannamesi ekinde ibraz edilen toplam 31 A.TR dolaşım belgesinin vize edildiği İspanya gümrük idaresinden belgelerin doğruluğunun kontrolünü sağlamak amacıyla davalı idarece eşyanın üretici firmasının kim olduğunu, menşe kazanıp kazanmadığını, menşenin ne olduğu konusunda araştırma yapıldığını belirtmiştir. Bu araştırmaya istinaden söz konusu hususların İspanya gümrük idaresinden sorulması üzerine alınan cevabi yazıda muhtelif tarihli ve sayılı 31 A.TR dolaşım belgesinin kendileri tarafından verildiğini, içerdiği bilgilerin doğru olduğunu, bu belgeler üzerindeki mühür ve imzaların gerçeği yansıttığını ancak dolaşım belgelerindeki sekiz numaralı kutuda yer alan ifadenin hatalı olduğunu ve bu nedenle eşyanın Çin Halk Cumhuriyeti menşeli olduğunun bildirildiğine işaret ederek İspanya gümrük idaresinin yazısını hükme esas almak suretiyle dava konusu işlemlerin hukuka uygun bulunduğu sonucuna ulaştığını ifade etmiştir.
4. Bu karara karşı başvurucunun istinaf kanun yoluna başvurması üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 5. Vergi Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) ek katma değer vergisi ve antidamping vergisi tahakkuk ettirilmesine ilişkin işleme karşı yapılan itirazın reddine yönelik işlem yönünden Mahkeme kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun reddine karar vermiştir. Bölge İdare Mahkemesi, para cezası verilmesine ilişkin işleme karşı yapılan itirazın reddine yönelik işlem yönünden ise istinaf başvurusunu kabul ederek Mahkeme kararının bu kısmını kaldırıp işlemi iptal etmiş; kararın gerekçesinde somut olayda ithal edilen eşyanın tarife uygulamasını etkileyen unsurlarında veya vergilendirmeye esas olan ölçülerinde veya kıymetinde herhangi bir aykırılık tespit edilmediğini, dolayısıyla cezayı gerektiren fiiller arasında vergi matrahının noksan beyan edilmesi fiilinin sayılmadığını belirtmiştir.
5. Tarafların temyiz başvurusunun Danıştay Yedinci Dairesi (Daire) tarafından kesin olarak reddedilerek kararın onanması üzerine süresi içinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
6. Komisyon 2020/10222, 2020/10223, 2020/10225 ve 2020/10226 numaralı başvuruların 2020/10220 numaralı başvuru ile birleştirilmesine karar vermiştir. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
7. Başvurucu; ithal ettiği eşyanın menşe ülke ile ilgili sadece İspanya gümrük idaresinin beyanı esas alınarak karar verildiğinden, eşyanın Çin Halk Cumhuriyeti menşeili olduğuna dair somut bir belgenin bulunmadığından, menşe şehadetnamesinin hatalı tanzimi hâlinde ihracatçı firmanın sorumluluğunun bulunmadığına ve ek vergi tahakkuk ettirilemeyeceğine yönelik düzenlemenin dikkate alınmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
8. Adalet Bakanlığı (Bakanlık), başvuruya ilişkin olarak Ticaret Bakanlığı Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğünden temin edilen görüş ve ilgili belgelerin yapılacak incelemede dikkate alınmak üzere gönderildiğini belirtmiş; adil yargılanma hakkının ihlal edilip edilmediği iddiası konusunda inceleme yapılırken Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri ile somut olayın kendine özgü şartlarının dikkate alınması gerektiğini ifade etmiştir.Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
9. Başvuru, gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmiştir.
10. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
11. Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsamaktadır (daha geniş değerlendirme için bkz. Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75). Nitekim Anayasa’nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı yanıt vermesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak mahkemeler, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) mahkemelerin davanın esas sorunlarını inceledikleri gerekçeli karardan anlaşılmalıdır. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve şartlarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte olması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, § 35). Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt vermeyi gerektiren usul veya esasa dair iddiaları cevapsız bırakması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).
12. Öte yandan istinaf/temyiz merciinin yargılamayı yapan mahkemenin kararını uygun bulması hâlinde bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da bir atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan husus istinaf/temyiz merciinin bir şekilde istinafta/temyizde dile getirilmiş ana unsurları incelediğini, mahkemenin kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu göstermesidir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Yasemin Ekşi, § 57). Ancak istinaf/temyiz incelemesi sırasında ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların istinaf/temyiz merciilerince cevapsız bırakılması gerekçeli karar hakkının ihlaline neden olabilir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Caner Kandırmaz, B. No: 2013/3672, 30/12/2014, § 31).
13. Anayasa Mahkemesinin gerekçeli karar hakkı bağlamındaki görevi, uyuşmazlığın esası yönünden önem taşıyan meselelere ilişkin olarak yargı mercilerinin ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya koyup koymadıklarını incelemekten ibarettir. Anayasa Mahkemesinin yargı mercilerinin açıkça keyfî olmadığı veya bariz bir takdir hatası içermediği sürece gerekçelerini denetleme gibi bir görevi olmadığı gibi mahkeme kararlarındaki hukuka aykırılıkları gidermek de Anayasa Mahkemesinin görevi değildir (Halit Kabadağ, B. No: 2019/3589, 23/11/2021, § 30).
14. Başvurucunun temel iddiası ithal ettiği eşyanın menşe ülke ile ilgili ileri sürdüğü ve esasa etkili olduğunu belirttiği hususların gözetilmeden karar verilmesine ilişkindir.
15. Somut olayda başvurucunun İspanya’dan ithal ettiği çekmece rayı ve menteşelerin menşenin incelenmesi kapsamında Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı gümrük ve ticaret başmüfettişi tarafından düzenlenen 26/2/2016 tarihli raporda (rapor) A.TR dolaşım belgelerinin doğru olup olmadığı değerlendirilmiştir. Raporda özetle, Çin Halk Cumhuriyetinden ithal edilen 83.02.10, 83.02.42 ve 83.02.50 gümrük tarife pozisyonlu menteşe, çekmece rayı ve askılık cinsi eşyaya uygulanan antidamping vergisi nedeniyle bu vergiden kaçınmak için söz konusu eşyanın ülkemize İspanya ve İtalya menşeli beyan edilerek ithal edildiği yönünde iddiaların bulunduğu ifade edilmiştir. Başvurucunun ithal ettiği eşyanın İspanya menşeli olduğu hususunda ciddi şüphelere ulaşıldığı belirtilerek ithalatçı firmalardan yapılan 83.02 gümrük tarife pozisyonlu eşya ithalatlarına ilişkin ibraz edilen menşe ispat belgelerinin ihracatçı ülke nezdinde sonradan kontrolünün yapılması, yurt dışı yazışmasında ihraç edilen eşyanın kimin tarafından üretildiği, menşe kazanıp kazanmadığı veya menşeinin ne olduğunun sorulması gerektiğine işaret edilmiştir.
16. Bunun üzerine Dilovası Gümrük Müdürlüğünce başvurucuya ait muhtelif tarihli A.TR dolaşım belgelerinin vize edildiği İspanya gümrük idaresinden doğruluk ve gerçekliğinin kontrolünü sağlamak üzere üretici firmanın kim olduğu, menşe kazanıp kazanmadığı ile menşeinin ne olduğu konusunda araştırma yapılmıştır. Başvurucuya ait GA0181505, GA0181506 ve GA0181508 sayılı A.TR dolaşım belgelerinin sonradan kontrolüne ilişkin olarak İspanya Gümrük İdaresinin 4/11/2016 tarihli yazısında, bu dolaşım belgelerinin kendi ülkelerindeki ilgili gümrük idaresi tarafından verildiği, içerdiği bilgilerin doğru ve belgeler üzerindeki mühür ve imzaların gerçek olduğu, belgeler muhteviyatı eşyanın Gümrük Birliği Anlaşmasının 1/95 numaralı karar hükmüne uygun olarak tercihli işlemden yararlanabileceği ancak belgelerin sekiz numaralı kutusunda yer alan ifadenin hatalı ve ithal edilen eşyanın Çin Halk Cumhuriyeti menşeli olduğu bildirilmiştir. Yine GA0208851 ve GA0208852 sayılı A.TR dolaşım belgelerinin sonradan kontrolüne yönelik olarak İspanya gümrük idaresinin 7/11/2016 tarihli yazısında da aynı hususlara değinilmiştir. Bu doğrultuda muhtelif tarih ve sayılı beş serbest dolaşıma giriş beyannamesi için başvurucu aleyhine katma değer vergisi ile antidamping vergisi olarak toplam 1.077.789,83 TL tutarında ek tahakkuk yapılmış ve anılan vergiler yönünden başvurucuya 3.233.369,49 TL tutarında para cezası verilmiştir.
17. Başvurucu, yargılama sürecinde ve formda 27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 198. maddesinin (4) numaralı fıkrası uyarınca menşe veya A.TR dolaşım belgelerini hatalı olarak onaylayan ihracatçı gümrük idaresinin bu belgeyi yanlışlıkla onayladığını kabul etmesi durumunda üzerine düşen tüm özeni gösterdiğini ispat edebilen yükümlünün sorumluluktan kurtulması gerektiğini iddia etmiştir. Ayrıca İspanyol firmasınca üretilen eşyanın menşenin farklı ülke olması durumunun bilinemeyeceğini, menşe belgelerini idareye sunduğunu, üzerine düşen özen yükümlülüğünü tam olarak yerine getirdiğini ifade etmiştir.
18. Mahkeme, İspanya gümrük idaresinin A.TR dolaşım belgelerinin sekiz numaralı kutusundaki “Topluluk menşelidir.” ifadesinin yanlışlıkla yazıldığı ve ithal edilen eşyanın Çin Halk Cumhuriyeti menşeli olduğu yönündeki yazısını hükme esas alarak ek katma değer vergisi ve antidamping vergisi tahakkuk ettirilmesine ilişkin işleme karşı yapılan itirazın reddine yönelik işlemi hukuka uygun bulmuştur. Bu gerekçe, istinaf ve temyiz kanun yolu incelemelerinde de yeterli görülmüştür.
19. Ancak Mahkeme 4458 sayılı Kanun’un 198. maddesinin (4) numaralı fıkrası çerçevesinde İspanya Gümrük İdaresince A.TR dolaşım belgelerinde yer alan “Topluluk menşelidir.” ifadesinin hatalı olarak onaylanıp onaylanmadığını, eğer hatalı olarak onaylanmışsa başvurucunun gümrük mevzuatının gerektirdiği yükümlülüklerin yerine getirilmesinde tüm özeni gösterip göstermediğini araştırmamıştır. Bu hususta istinaf ve temyiz mercileri de herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır. İspanya Gümrük İdaresinin dolaşım belgelerinin hatalı düzenlendiği beyanı, başvurucu hakkında ek vergi tahakkuku yapılması sonucunu doğurmuştur.
20. Dolayısıyla başvurucunun ileri sürdüğü ve davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikteki iddiası makul bir gerekçe ile cevaplandırılmamıştır. Buna göre Mahkemenin davanın sonucuna etkili olabilecek bir olguyu değerlendirmeden neticeye varmasının gerekçeli karar hakkının ihlaline yol açtığı sonucuna ulaşılmıştır.
21. Diğer yandan bu ihlal kararının davanın sonucuyla ilgili herhangi bir değerlendirme içermediği vurgulanmalıdır. Zira gerekçeli karar hakkı, taraflara yargılama sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmelerine imkân sağlayan bir hak olup yargılama sonucuna yönelik bir teminat sağlamaz. Bu itibarla Anayasa Mahkemesinin yukarıda belirttiği ihlal gerekçelerini gözeterek ve söz konusu iddiayla ilgili olarak yeniden bir değerlendirme yaparak gereken kararı vermek yine yargılama mercilerinin takdirindedir.
22. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
23. Başvurucu; ihlalin tespiti ile yeniden yargılama yapılması talebinde bulunmuştur.
24. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Kocaeli 1. Vergi Mahkemesine (E.2017/99, K.2017/1083), Tekirdağ Vergi Mahkemesine (E.2016/714, K.2017/278), Kocaeli 1. Vergi Mahkemesine (E.2016/1699, K.2017/555), Tekirdağ Vergi Mahkemesine (E.2017/85, K.2017/279), İstanbul 3. Vergi Mahkemesine (E.2018/791, K.2018/1519) GÖNDERİLMESİNE,
D. 2.234,50 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 21.034,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 18/7/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Anayasa Mahkemesi’nin 18/7/2024 tarihli ve 2020/10220 başvuru numaralı kararı Hukuki Haber