TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
A.A. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2022/56422)
Karar Tarihi: 10/7/2024
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
RESEN GİZLİLİK KARARI VERİLDİ
Başkan
:
Basri BAĞCI
Üyeler
:
Rıdvan GÜLEÇ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Kenan YAŞAR
Ömer ÇINAR
Raportör
:
Kemal ÖZEREN
Başvurucu
:
A.A.
Vekili
:
Av. Dinçer ALPTEKİN
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının iptali talebiyle açılan davanın reddedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, kaymakam olarak görev yapmaktayken aynı ilçenin Gençlik ve Spor Müdürlüğünde ilçe müdür vekili olan G.Ş. ile aralarında arkadaşlıktan öte bir ilişki olduğuna yönelik Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezine G.Ş.nin eşi Y.Ş. tarafından gönderilen şikâyet dilekçesinden hareketle başvurucu hakkında disiplin soruşturması başlatılmıştır.
3. Anılan dilekçede başvurucu ile G.Ş. arasında mesai arkadaşlığından ve normal arkadaşlıktan öte bir ilişki olduğu iddia edilmiş ve görev ilişkisinin dışında ve hissi yakınlaşma olarak değerlendirilebilecek nitelikte birtakım mesajların ekran görüntüleri dilekçe ekinde sunulmuştur.
4. Başvurucu hakkında yürütülen disiplin soruşturmasında G.Ş.nin oğlu Y.A.Ş., yeminli tanık ifadesinde bahse konu mesajları annesinin telefonunda görmesi üzerine mesajların fotoğrafını çekip babasına gönderdiğini beyan etmiştir. Bununla birlikte ifadesine başvurulan diğer kişilerden bazıları başvurucu ile G.Ş. arasındaki iddiaya konu ilişkinin varlığına yönelik beyanlarda bulunmuş, bazı kişiler ise iddia olunan ilişkiye dair bilgilerinin olmadığını ifade etmiştir. Öte yandan soruşturma sürecinde şikâyet dilekçesine konu mesajların dışında başvurucu tarafından görevi sırasında kullanılmış olan köylere hizmet götürme birliği demirbaşındaki telefon da incelemeye alınmıştır. İnceleme sonucunda G.Ş. tarafından gönderilmiş olan 39 adet iletinin tespit edildiği belirtilmiştir.
5. Soruşturma safahatında ifadesine başvurulan başvurucu; G.Ş.nin eşi Y.Ş. hakkında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyeliği kapsamında soruşturma yürütüldüğünü, örgüt üyeliği ile ilgili olarak menfi kanaati olduğundan G.Ş.ye yardımcı olmaya çalıştığını, G.Ş. görüşme talep ettiğinde hiç geri çevirmediğini, avukat konusunda yardımcı olduğunu belirtmiştir. G.Ş.nin birçok kez makamda ağladığını ve bir erkek olarak G.Ş.nin kendisine karşı hislerinin olabileceğini fark ettiğini ve nezaketini bozmadan uyardığını ifade eden başvurucu, Y.Ş.nin iddia ettiği hususların asılsız olduğunu vurgulamıştır.
6. Netice itibarıyla yürütülen soruşturma sonucunda başvurucunun fiili; mülki idare amirliği mesleğinin genel anlamı ile kamu nizamını sağlama ve devleti temsil etme sıfatı, olay özelinde ise aile birliğini koruyucu tedbirleri alma görevi bağlamında utanç verici bir fiil veya hâl olarak değerlendirilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendinin (g) alt bendinde yer alan ve devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektiren memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak fiilini işlediği ancak önceki sicil durumu gözönünde bulundurularak kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırılması gerektiği kanaati bildirilmiştir.
7. İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu (Kurul) tarafından başvurucunun yazılı ve sözlü savunması alınmıştır. Başvurucu, Kurul önündeki savunmasında Gençlik ve Spor İl Müdürünün tavsiyesi üzerine G.Ş.yi gençlik ve spor ilçe müdür vekili olarak görevlendirdiğini, G.Ş.nin 2016 yılının Eylül ayından 2018 yılının Temmuz ayına kadar bu görevi yürüttüğünü ifade etmiştir. Bahse konu mesaj içeriklerinin varlığını kabul etmeyen başvurucu; böyle bir ilişkinin varlığı kabul edilse bile bunun kamu görevine herhangi bir yansımasının ortaya konulmadığını, dolayısıyla disiplin cezası verilmesini gerektiren bir durumun olmadığını belirtmiştir. Sonuç olarak Kurul 3/7/2020 tarihli kararıyla başvurucunun devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasını öngörmüş ise de geçmiş hizmetleri sırasındaki olumlu çalışmalarından dolayı bir alt ceza uygulanmak suretiyle 3 yıl süreyle kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir.
8. Başvurucu tarafından anılan işlemin iptali talebiyle 16/10/2020 tarihinde Zonguldak İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) dava açılmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu soruşturmaya konu iletilerin üçüncü kişiler tarafından üretilebilecek mahiyette olduğunu, ispata yarar nitelikte bilgi ve belge bulunmadan disiplin cezası verildiğini belirtmiştir. Aynı zamanda mesaj içeriklerinin özel hayatını ilgilendirdiğini ve kişisel veri niteliğinde olduğunu vurgulayan başvurucu, verilen disiplin cezasının ölçülü olmadığını ifade etmiştir.
9. İdare Mahkemesi 25/3/2021 tarihli kararıyla davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; başvurucunun ve G.Ş.nin evli ve çocuklu olduğu, kamu görevlisi olarak görev yaptığı belirtildikten sonra disiplin cezasına konu evlilik dışı birlikteliğin sabit olduğu ve bunun tarafların görevlerinin niteliği gereği özel hayat kapsamında sayılamayacağı ifade edilmiştir. Bununla birlikte söz konusu fiilin, görevi ve makamı olumsuz yönde etkilediği, başvurucunun temsil ettiği makam gözönüne alındığında memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici olduğu değerlendirilmiş, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
10. Başvurucu, bu karara karşı istinaf başvurusunda bulunmuştur. İstinaf dilekçesinde başvurucu soyut ve kişisel husumetle üretilen verilerden hareketle kendisine disiplin cezası verildiğini, ayrıca iddia edilen fiilin hizmet dışında ve özel hayat içerisinde cereyan ettiğini belirtmiştir. Aynı eylemin G.Ş. açısından hizmet dışında devlet memurluğunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranış olarak değerlendirildiğini ve G.Ş.ye kınama cezası verildiğini vurgulayan başvurucu bu durumun da eşitlik ilkesine aykırı olduğunu ifade ederek İdare Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
11. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesi 23/3/2022 tarihinde İdare Mahkemesi kararının usule ve hukuka uygun olduğu ve kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun reddine karar vermiştir.
12. Başvurucu, nihai kararı 3/5/2022 tarihinde öğrendiğini bildirmiş ve 30/5/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
13. Öte yandan aynı olayla ilgili olarak G.Ş.nin, 657 sayılı Kanun’un 125. maddesinin birinci fıkrasının (B) bendinin (d) alt bendi uyarınca “hizmet dışında devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmak” fiillini işlediğinden bahisle kınama cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
14. Diğer taraftan 9/6/1930 tarihli ve 1700 sayılı Dahiliye Memurları Kanunu’nun “Birinci sınıfa ayrılma şartları” kenar başlıklı Ek 2. maddesinde, aylıktan kesme veya kademe ilerlemesi cezası almamış olmak, mülkî idare amirliği hizmetleri sınıfında bulunan kaymakamların birinci sınıf mülkî idare amirliğine yükseltilmesi için aranan şartlardan biri olarak düzenlenmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
15. Başvurucu; özel hayatıyla ilgili olarak isnat edilen eylemin görevi ve makamı olumsuz olarak etkilediğine ilişkin somut belirlemeler yapılmadığını, eylem ile yaptırım arasında adil bir denge bulunmadığını, raporda ismi geçen kişiye kınama cezası verilmesine rağmen kendisine kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verildiğini ve kişisel verilerinin hukuka aykırı olarak kullanıldığını belirtmiştir. Bununla birlikte mülki idare amiri olan başvurucu, bahse konu disiplin cezası nedeniyle vali olma imkânının hukuken ve fiilen ortadan kalktığını vurgulayarak hukuk devleti ilkesinin, eşitlik ilkesinin ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
16. Bakanlık görüş yazısında başvuruya ilişkin olarak İçişleri Bakanlığından temin edilen görüş ve ilgili belgeler gönderilmiştir. Anılan görüşte, şikâyete konu edilen hususta yeterli derinlikte bir soruşturma yürütülerek başvurucu ile G.Ş. arasındaki ilişkinin arkadaş veya amir-memur ilişkisinin ötesinde bir ilişki olduğu sonucuna varıldığı bildirilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında; bireysel başvuru formundaki iddialarını tekrarlamıştır.
17. Başvuru, özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenmiştir.
18. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmiştir.
19. Somut olayda başvurucu hakkında özel hayatı kapsamındaki eylemleri nedeniyle disiplin cezası tesis edilmiş olduğundan özel hayata saygı hakkına yönelik bir müdahale söz konusudur. Bununla birlikte 657 sayılı Kanun’un 125. maddesine dayanılarak ortaya çıkan müdahalenin Anayasa’nın 129. maddesinin birinci fıkrası kapsamında kamu hizmetinin etkin bir şekilde yürütülmesi ve mesleki disiplinin sağlanması amacıyla tesis edildiği değerlendirilmiştir (Namet Sevinç, B. No: 2015/9155, 10/1/2019, §§ 41-43). Bu bağlamda anılan müdahalenin kanunilik şartını sağladığı ve meşru amacının bulunduğu sonucuna varılmıştır. Öte yandan söz konusu müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü olup olmadığının ayrıca incelenmesi gerekmektedir.
20. Anayasa Mahkemesi kararlarına göre demokratik toplum düzeninin gerekleri kavramı öncelikle ilgili hak yönünden getirilen sınırlamaların zorunlu ya da istisnai tedbir niteliğinde olmasını, başvurulabilecek en son çare ya da alınabilecek en son önlem olarak kendisini göstermesini gerektirmektedir. Demokratik toplum düzeninin gereklerinden olma, bir sınırlamanın demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik olmasını ifade etmektedir (AYM, E.2016/179, K.2017/176, 28/12/2017; Ata Türkeri, B. No: 2013/6057, 16/12/2015, § 44; Haluk Öktem [GK], B. No: 2014/13433, 13/10/2016, § 49; Erhun Öksüz [GK], B. No: 2014/12777, 13/10/2016 § 53; Salim Onur Şakar, B. No: 2015/2711, 21/9/2017, § 35; C.A. (3), § 114). Bununla birlikte ölçülülük ilkesinin amacı temel hak ve özgürlüklerin gereğinden fazla sınırlandırılmasının önlenmesidir. Anayasa Mahkemesi kararları uyarınca ölçülülük ilkesi, sınırlama için kullanılan aracın sınırlama amacını gerçekleştirmeye uygun olmasını ifade eden elverişlilik, sınırlayıcı önlemin sınırlama amacına ulaşmak bakımından zorunlu olmasına işaret eden gereklilik ve araçla amacın orantısız bir ölçü içinde bulunmaması ile sınırlamanın ölçüsüz bir yükümlülük getirmemesi anlamına gelen orantılılık unsurlarını içermektedir (Bülent Polat [GK], B. No: 2013/7666, 10/12/2015, § 106; Tevfik Türkmen [GK], B. No: 2013/9704, 3/3/2016, § 70; Bülent Kaya [GK], B. No: 2013/2941, 11/5/2016, § 82; Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, §§ 45, 48; C.A. (3), § 115).
21. Belirtilen ölçütlere riayetle bir sınırlandırma yapılıp yapılmadığının tespiti için müdahale teşkil eden önlemin temelini oluşturan meşru amaç karşısında, bireye düşen fedakârlığın ağırlığının gözönünde bulundurulması ve gözetilen genel yararın gerekleri ile bireyin temel hakkının korunması arasında adil bir dengenin kurulup kurulmadığının belirlenmesi zorunludur. Anayasa’nın 13. maddesi vasıtasıyla Anayasa’da yer alan tüm temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması hususunda geçerli olan bu denge, özel hayata saygı hakkının sınırlandırılmasında da gözönünde bulundurulmalıdır (Bülent Polat, § 107). Ayrıca personel rejimi gibi sıkı kural ve şartlara tabi bir alanda, kamu makamlarının faaliyetin niteliği ve sınırlamanın amacına göre değişen geniş bir takdir yetkisinin bulunması doğaldır. Bununla birlikte özel hayata saygı hakkı ile kamu hizmetinin yukarıda belirtilen temellere uygun yürütülmesini gözetmek konusundaki meşru menfaat arasında adil bir dengenin kurulup kurulmadığının gözönünde bulundurulması zorunludur (Bülent Polat, §§ 109, 110).
22. Somut olayda kaymakam olarak görev yapan başvurucu ile aynı ilçede gençlik ve spor müdür vekili olarak görev yapan G.Ş. arasındaki birtakım mesajlaşmaların G.Ş.nin eşi olan Y.Ş. tarafından şikâyete konu edilmesi sonucunda başvurucu hakkında disiplin soruşturması yürütülmüş, bu soruşturma sonucunda başvurucu hakkında 3 yıl süreyle kademe ilerlemesinin durdurulması cezası tesis edilmiştir. Yürütülen yargılama neticesinde de başvurucunun fiili sabit görülerek başvurucu hakkında tesis edilen işlemin hukuka aykırı olmadığına karar verilmiştir.
23. Öncelikle başvurucunun soruşturma makamının inceleme amacına uygun davranmadığına ve iradesinin fesada uğratıldığına yönelik somut bir veri sunmadığı, mesajların aleni hâle gelebileceğini önceden öngörebilecek durumda olduğu hususları birlikte gözetildiğinde delillerin elde ediliş şekline ilişkin kişisel veri bağlamındaki iddialarının dayanaktan yoksun olduğu söylenmelidir.
24. Bununla birlikte başvurucu, disiplin cezasına konu eylem ile verilen ceza arasında adil bir dengenin gözetilmediğinden şikâyet etmektedir. Bu hususta G.Ş.nin eyleminin karşılığı kınama cezası olan “hizmet dışında devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmak” şeklinde değerlendirildiğini vurgulayan başvurucu, kendisi hakkında ise “memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak” fiilinin sübut bulduğu yönünde değerlendirme yapıldığını ifade etmiştir.
25. Öte yandan bahse konu 3 yıl süreyle kademe ilerlemesinin durdurulması şeklindeki disiplin cezasının mülkî idare amiri olan başvurucunun kariyeri üzerinde önemli derecede olumsuz bir etkisinin olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim 1700 sayılı Kanun’a göre mülkî idare amirliği hizmetleri sınıfında bulunan kaymakamların birinci sınıf mülkî idare amirliğine yükseltilmesi için kademe ilerlemesi cezası almamış olması gerekmektedir (bkz. § 14). Bu bağlamda belirtmek gerekir ki bir disiplin soruşturması sonucunda hedeflenen amaca daha az müdahaleyle ulaşmanın mümkün olduğu durumlarda yapılacak tercih, kişilerin menfatleri ile kamusal menfaat arasında kurulması gereken adil denge konusunda önem arz etmektedir. Buna rağmen idari ve yargısal makamların kararlarında bu kapsamda bir değerlendirmenin yer almadığı, bu hususun dikkate alınmadığı görülmektedir.
26. Diğer taraftan başvurucunun disiplin cezasına konu eylemini amirlik vasfının sağladığı nüfuzu kullanmak suretiyle gerçekleştirdiğine yönelik bir tespit, idari ve yargısal kararlarda yer almamaktadır. Ayrıca yine birim amiri olarak görev yapan G.Ş.nin başvurucuya verilen disiplin cezasından daha hafif bir disiplin cezası ile cezalandırılmış olması hususunun da başvurucunun özel hayata saygı hakkına müdahalede gözetilmesi gereken adil denge bağlamında idari ve yargısal makamlar tarafından değerlendirilmediği görülmektedir.
27. 657 sayılı Kanun’un 125. maddesinde memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmanın devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektirdiği yönündeki düzenlemenin yanında, hizmet dışında devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmanın kınama cezasını, hizmet içinde devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmanın ise aylıktan kesme cezasını gerektirdiği yönünde düzenlemeler de yer almaktadır. Bu bakımdan aralarındaki ağırlık ve önem düzeyi idarece takdir edilmek suretiyle, öngörülecek disiplin cezasının belirlenebileceği benzer mahiyette eylem biçimlerine yer verilmiş olması karşısında, mülki idare amiri olan başvurucunun hakkındaki disiplin süreci sonucunda mesleki kariyerine önemli derecede olumsuz etkisi olan 3 yıl süreyle kademe ilerlemesinin durdurulması cezası almış olmasının, meslekî hayatı üzerinde önemli bir etki oluşturmakla, daha önemli hâle geldiği anlaşılmaktadır (benzer nitelikteki bir değerlendirme için bkz. K.Ş., B. No: 2013/1614, 3/4/2014, § 67).
28. Sonuç olarak yukarıda belirtilen disiplin süreci ile idari ve yargısal makamların karar gerekçeleri göz önünde bulundurulduğunda tesis edilen 3 yıl süreyle kademe ilerlemesinin durdurulması şeklindeki disiplin cezasının başvurucu üzerindeki etkisi dikkate alındığında ölçülülük şartını sağlamadığı ve başvurucunun özel hayata saygı hakkı üzerindeki sınırlama neticesinde ulaşılabilecek genel yarar ile başvurucunun kaybı arasında adil bir denge gözetilmediği anlaşılmıştır.
29. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
30. Başvurucu; ihlalin tespitine ve yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
31. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun niteliği gereği kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin RESEN GİZLİ TUTULMASINA,
B. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Zonguldak İdare Mahkemesine (E.2020/1008, K.2021/322) GÖNDERİLMESİNE,
E. 664,10 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.464,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına ve Ankara Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesine (E.2021/2481, K.2022/740) GÖNDERİLMESİNE 10/7/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Anayasa Mahkemesi’nin 10/7/2024 tarihli ve 2022/56422 başvuru numaralı kararı Hukuki Haber