Son yıllarda hukuk sistemimizi ve toplumsal adaleti yakından etkileyen önemli gelişmelerden biri, trafik sigortalarıyla ilgili düzenlemeler üzerindeki tartışmalardır. Özellikle Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararlar çerçevesinde, trafik kazası mağdurlarının hakları ile sigorta şirketlerinin sorumlulukları arasındaki dengenin nasıl şekillendiği konusu, kamuoyunu derinden etkilemektedir. Meclis gündeminde olan yeni bir kanun teklifi, bu mahsus çerçevede dikkat çekici bir öneme sahiptir. Söz konusu düzenlemenin, önceki Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırı bir biçimde, trafik sigortası şirketlerinin lehine işleyiş gösterdiği öne sürülmektedir. Bu yazıda, meclisin bahse konu düzenlemeleri aracılığıyla vatandaşların haklarını nasıl etkilediğini ve sigorta şirketleri ile olan ilişkisini derinlemesine inceleyeceğiz. Bu bağlamda, önerilen düzenlemenin içeriğini, potansiyel mağduriyetleri ve bu durumun hukukun üstünlüğü açısından taşıdığı riskleri ele alacağız.
Meclisteki Sigorta Düzenlemelerinin Tarihçesi ve Geçmişten Günümüze Etkileri
Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararları, trafik sigorta şirketlerine karşı açılan davalarda ciddi bir denge sağlamayı hedeflemiştir. Mahkeme, borçlar hukuku ile genel şartlar arasındaki dengenin bozulması ve dolayısıyla adaletsizlik yaratması nedeniyle bazı maddeleri Anayasa’ya aykırı bulmuştur. Ancak bu iptallerin ardından, mecliste benzer düzenlemelerin yeniden gündeme gelmesi, vatandaşların mağduriyetlerini artırma riski taşımaktadır.
Mecliste görüşülen yeni düzenlemeler, Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği genel şartları daha da kötüleştirerek yeniden getirmekle kalmamakta, ayrıca mağdur olan vatandaşların alacakları tazminat miktarını da azaltmaktadır. Bu durum, sigorta şirketlerinin etkisi altında, hukukun üstünlüğü ilkesinin zedelenmesine yol açmaktadır. Mağdur vatandaşların daha adil bir tazminat alabilmelerine yönelik mücadelenin zayıflaması, hukukun işleyişine büyük bir darbe vurmaktadır.
Genel şartlardaki düzenlemeler, özellikle sürekli iş gücü kayıpları ve tazminat hesaplamalarında belirlenen girdilerle yapılan hesaplamaları olumsuz etkilemektedir. Örneğin, bir trafik kazasında mağdur olan bir kişi, alması gereken tazminatın çok daha altında bir tutarla yetinmek zorunda kalabilmektedir. Bu durum, mağduriyetlerin artmasına neden olurken, aynı zamanda sigorta şirketlerine de maddi bir avantaj sağlamaktadır.
Meclisteki sigorta düzenlemeleri, çoğu zaman Anayasa Mahkemesi’nin aldığı kararların etkisini azaltmak amacıyla şekillendirilmekte ve sigorta şirketlerinin lehine çeşitli açık kapılar yaratılmaktadır. Bu tür uygulamaların artması, kamuoyunda büyük bir rahatsızlık yaratmakta ve vatandaşların sigorta sistemine olan güvenini sarsmaktadır.
Bu süreçte, kamuoyunun oluşturulması büyük bir önem taşımaktadır. Vatandaşların haklarının korunması amacıyla, meclisteki düzenlemeler hakkında daha fazla bilgilendirme ve farkındalık sağlanması gerekmektedir. Aksi takdirde, sigorta şirketlerinin yetkilerini aşarak yaptıkları düzenlemeler, mağdur olan bireylerin hak kaybına uğramasına neden olacaktır. Böylece hem hukuk devleti ilkelerine hem de vatandaşın hakkına ne denli değer verildiği sorgulanır hale gelecektir.
Anayasa Mahkemesi Kararlarının Önemi ve Toplum Üzerindeki Yansımaları
Trafik kazası mağdurlarının yaşadığı kayıplarla ilgili yeni düzenlemelerin, Anayasa Mahkemesi’nin daha önce iptal ettiği genel şartları geri getirdiği ve hatta bazı durumlarda daha da sıkılaştırıldığı açıktır. Bu durum, sigorta şirketlerinin, yasaları kendi lehlerine çevirmek için sürekli olarak hukukun sınırlarını zorladığı şeklinde değerlendirilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına rağmen, uygulanmasına çalışılan bu düzenlemeler, mağdurların haklarının ihlaline yol açmaktadır.
Mahkemelerin, meclis tarafından alınan kararlar üzerinde yaptıkları denetimler, toplumsal adaletin sağlanmasında bir nebze de olsa önemli bir mekanizma olarak öne çıkar. Ancak, trafik sigorta şirketlerinin etkisiyle meclisteki düzenlemelerin hızla geçiştirilmesi, siyasi sistemde bir eksiklik olduğunu göstermektedir. Yasaların sırf belirli grupların çıkarları doğrultusunda değiştirilmesi, kamuoyunda kaygılara neden olmakta ve bu durum, demokratik işleyişin zafiyetini ortaya koymaktadır.
Sigorta sektörü ile ilgili yapılan yeni düzenlemelerde, tazminat taleplerinin kısıtlanması, mağdurları derin bir maddi ve manevi yükün altına sokmaktadır. Bu durum, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarıyla doğrudan çelişmektedir. Özellikle maddi kayıp ve gelir kaybı gibi durumlarda, sigorta şirketlerinin uygulamaları, mağdurların haklarına saygısızlığı göstermektedir. Öngörülen düzenlemelerin yerine getirilmesi durumunda, mağdurların tazminat talepleri büyük ölçüde düşecektir.
Ayrıca, Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği genel şartların tekrar geçirilmesi, toplumda güven kaybına yol açmaktadır. Bu tür girişimlerin arkasında yatan sebeplerin anlaşılması gerekmektedir. Meclisin, vatandaşların aleyhine olan gündemleri hızla ele alması, toplumda derin bir rahatsızlık yaratmakta ve bireylerin haklarını koruyacak kadar şeffaf bir işleyişin olmadığını ortaya koymaktadır.
Sonuç olarak, Anayasa Mahkemesi’nin kararları ve bu kararların toplumsal etkileri, siyasetin ve hukukun işleyişi açısından büyük öneme sahiptir. Düzensizliklerin ve adaletsizliklerin önüne geçmek adına, kamuoyunun bu konudaki duyarlılığı artırılması ve yasaların adaleti sağlamaya yönelik düzenlemelerle desteklenmesi gerekmektedir. Meclis içindeki düzenlemelerin sadece belirli çıkar gruplarına hizmet etmesi değil, tüm toplumun menfaatine uygun şekilde hazırlığı dikkatle yapılmalıdır.
Trafik Kazası Mağdurlarının Hakları ve Karşılaştıkları Zorluklar
Yeni düzenlemelerin amacı, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen bazı maddeleri geri getirmektir. Bu değişiklikler, genelde sigorta şirketlerinin lehine olan düzenlemeleri ön plana çıkarmaktadır. Özellikle, trafik kazası sonrası tazminat taleplerinin hesaplanmasında, genel şartların uygulanması, mağdurların alacakları tazminatları olumsuz yönde etkilemektedir. Mağdurlar, tazminat talepleri sırasında çeşitli engellerle karşılaşmakta ve tüm haklarını kullanamadıkları için büyük kayıplar yaşamaktadır.
Hukuk devleti ilkesinin ihlali durumu, bu düzenlemelerle ortaya çıkmaktadır. Anayasa Mahkemesi tarafından belirlenen kararların göz ardı edilmesi, vatandaşların haklarını ihlal etmekte ve adaletin tecelli etmesine engel olmaktadır. Bu durum, sadece bireysel mağdurlar için değil, aynı zamanda toplumun genel adalet anlayışı için ciddi tehditler oluşturmaktadır. Kamuoyunun bu konularda bilinçlenmesi, mağdurların haklarının korunmasına yönelik önemli bir adımdır.
Örnekler üzerinden değerlendirildiğinde, genel şartların tazminat hesaplamalarında yarattığı sıkıntılar somut bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Belirli tablolar ve ölçütler üzerinden yapılan hesaplamalar, mağdurların elde edebileceği tazminat miktarını ciddi oranda düşürmekte, bu da mağduriyetleri arttırmaktadır. Örneğin, bir birey 100 bin TL tazminat hakkına sahipken, uygulanan genel şartlar nedeniyle yalnızca 25 bin TL gibi bir rakama razı olmak zorunda kalabilmektedir.
Meclisin bu konudaki tutumu, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına aykırı düzenlemeleri hızlı bir şekilde tekrar gündeme getirmek üzerine şekillenmektedir. Bu durum, yalnızca sigorta şirketlerinin çıkarlarını gözeten bir yaklaşım olduğunu göstermektedir. Dolaylı zarar taleplerinin kısıtlanması ve diğer tazminat taleplerinin engellenmesi, mağdurların yargı sürecinde daha fazla sıkıntı yaşamasına neden olmaktadır.
Kamuoyunun bilgilendirilmesi, bu düzenlemelerin yeniden gözden geçirilmesi için önem taşımaktadır. Mağdurların haklarının korunması adına toplumsal bir destek oluşması, meclisteki düzenlemelerin geri çekilmesi için etkili bir yol olabilir. Sadece büyük şirketlerin faydasına olan düzenlemelerin değil, toplumun genel çıkarlarını gözeten adımların atılması, adaletin sağlanması için kritik öneme sahiptir.
Yeni Kanun Teklifinin İçeriği ve Kamuoyuna Etkileri
Mevcut hukuki düzenlemeler kapsamında, trafik kazası mağdurlarının alacakları tazminatlar, genel şartlar üzerinden değerlendirilecektir. Özellikle iş gücü kayıplarının tazminat hesaplamalarındaki kriterler yeniden düzenlenmiştir. Bu değişiklikler, mağdurların alacakları tazminatların önemli ölçüde düşmesine neden olabilecektir. Dolayısıyla, kanun teklifi, sigorta şirketlerinin faturalarını daha da azaltan bir düzenlemeyi ön plana çıkarmaktadır.
Örneğin, tazminat hesaplamalarında genel şartların uygulanması durumunda, 100.000 lira zarara uğrayan bir bireyin yalnızca 25.000 lira almasına neden olabilecek yeni kriterler getirilmiştir. Bu durum, trafik kaza mağdurlarını ciddi bir mağduriyetle karşı karşıya bırakmaktadır. Ayrıca, geçmişte yaşanan gelişmeler ışığında böyle bir düzenlemenin tekrar gündeme gelmesi, halkın gözünde şüphe uyandırmaktadır.
Yeni düzenlemenin içeriği, özellikle iş durması ve kira mahrumiyeti gibi dolaylı zararların talep edilememesi gibi sınırlamaları içermektedir. Bu ifadelerin Muğlak yapısının, tazminat talep etme süreçlerini daha da karmaşık hale getirmesi kaçınılmazdır. Ticari yaşamı etkileyen bir kaza sonrası, mağdurların sigorta şirketlerinden alacakları tazminatlar, bu değişikliklerle daha da kısıtlanmaktadır.
Düzenlemenin kamuoyuna etkileri ise oldukça ciddi olabilir. Anayasa Mahkemesi’nin geçmişte verdiği kararların görmezden gelinmesi, hukukun üstünlüğü ilkesine aykırı bir durum oluşturmakta ve vatandaşların haklarını zayıflatmaktadır. Kamuoyu oluşturma çabaları, bu durumun farkında olan birçok kesim tarafından desteklenmelidir. Aksi halde, mağdur olan vatandaşların, sigorta şirketleri karşısında daha da güçsüz duruma düşmesi kaçınılmaz olacaktır.
Sonuç olarak, yeni kanun teklifinin içeriği, trafik kazası mağdurlarının haklarını korumaktan ziyade, sigorta şirketlerinin çıkarlarını gözeten bir düzenleme niteliğindedir. Bu nedenle, kamuoyunun dikkatli bir şekilde konuyu takip etmesi ve gerekli tepkileri göstermesi büyük önem taşımaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin kararları dikkate alınarak, adil ve dengeli bir yaklaşım geliştirilmesi gerektiği unutulmamalıdır.
Sigorta Şirketlerinin Gücü ve Hukuk Devleti İlkeleriyle Çelişkisi
Son düzenlemeler, Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği genel şartları yeniden getirmekle kalmıyor, aynı zamanda bu şartları daha da kısıtlayıcı hale getiriyor. Bu durum, adaletin sağlanması için gerekli olan eşitlik ilkesinin ihlaline yol açıyor. Özellikle, sigorta şirketlerinin, davalar üzerindeki etkisi ve bu etkiyle yürütülen yasama faaliyetleri, hukuk devleti ilkesinin sorgulanmasına neden oluyor.
Hukuk devleti ilkeleri, bireylerin haklarını korumayı amaçlar. Ancak, sigorta şirketlerinin güçlü lobi faaliyetleri sonucunda, Anayasa Mahkemesi’nin kararları göz ardı ediliyor. Bu durumda, mağdur konumundaki vatandaşlar, hak ettikleri tazminatları almakta güçlük çekiyorlar. Örneğin, yapılan yeni düzenlemelerle birlikte, tazminat hesaplamalarında kullanılan kriterler, mağdurların alacakları tazminat miktarını önemli ölçüde azaltıyor.
Bu düzenlemeler neticesinde, özellikle iş gücü kaybı gibi önemli tazminat kalemleri, genel şartlar altında çok daha az miktarlarda belirleniyor. Örneğin, bir kişi, 100 bin lira maddi tazminat kazanma hakkına sahip olmasına rağmen, sigorta şirketlerinin belirlediği şartlar gereği yalnızca 25 bin lira tazminat alabiliyor. Bu durum, vatandaşların ciddi mağduriyet yaşamalarına yol açmakta ve adaletin sağlanmasını zorlaştırmaktadır.
Meclis’in sigorta şirketlerine yönelik olan bu düzenlemeleri, yalnızca bireylerin haklarını ihlal etmekle kalmıyor, aynı zamanda kamusal güvenin sarsılmasına da neden oluyor. Anayasa Mahkemesi’nin iptal gerekçeleri, yasaların yeniden düzenlenmesinde dikkate alınmadığı sürece, hukuk devleti ilkesinin varlığı sorgulanacaktır. Bu tür düzenlemelerin yalnızca güçlü lobilerin çıkarlarına hizmet etmesi, toplumsal açıdan endişe verici bir durumdur.
Kamuoyunun bu konudaki hassasiyetini arttırması, alınacak olan yasaların gözden geçirilmesi açısından kritik bir öneme sahip. Sigorta şirketlerinin çıkarlarını koruma amacı güden düzenlemeler, hukuk devleti ilkeleriyle çelişmektedir. Bu nedenle, yasama organının, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını dikkate alarak hareket etmesi, toplumsal adaletin sağlanması açısından bir zorunluluktur.
Mağduriyetlerin Azaltılması İçin Önerilen Reformlar
Önerilen reformlar arasında, aşağıdaki maddelerin göz önünde bulundurulması önemlidir:
- Trafik sigorta şirketlerinin yükümlülüklerini net bir şekilde tanımlayan düzenlemelerin yapılması.
- Maddi ve manevi tazminat hesaplamalarında adaletin sağlanması için ölçütlerin yeniden belirlenmesi.
- Sigorta şirketlerinin davalar karşısında daha şeffaf ve tarafsız bir tavır sergilemesi için denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi.
- Anayasa mahkemesi kararlarının göz ardı edilmemesi ve yasal düzenlemelerin bu kararlar çerçevesinde gerçekleştirilmesi.
- Mağdur olan bireylerin sesini duyurabilecekleri platformların oluşturulması.
- Hukuki süreçte yaşanan zorlukların azaltılması için avukatların bilgilendirilmesi ve eğitilmesi.
Özellikle tazminat hesaplamalarının yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Mevcut durumda vatandaşların talep edebileceği tazminatlar, çoğu zaman birçok engel ile karşılaşmaktadır. Tazminat hesaplamalarındaki genel şartların makul bir çerçevede belirlenmesi, mağdurlar için büyük bir fayda sağlayacaktır.
Reformların bir diğer önemli boyutu da, dolaylı zararların tanımlanması ve bu kapsamda tazminat taleplerinin kolaylaştırılmasıdır. Kazaların ardından yaşanan gelir kaybı gibi unsurların dikkate alınması, mağduriyetlerin azaltılması açısından kritik öneme sahiptir.
Mecliste önerilen yasa değişikliklerinin amacı, yalnızca büyük sigorta şirketlerinin çıkarlarını korumak değil, aynı zamanda mağdur olan vatandaşların haklarının güvence altına alınmasıdır. Bu doğrultuda, yasa teklifinin kamuoyunda yeterince tartışılmaması durumunda, mağduriyetlerin artması riski söz konusudur.
Sonuç olarak, bahsedilen reformların ivedilikle uygulanması, mağduriyetlerin azaltılmasında büyük bir rol oynayacaktır. Bu reformların sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilmesi, tüm vatandaşların adil bir muamele görmesini sağlayacak ve hukuk devletinin temel ilkelerine uygun bir sistemin kurulmasına katkıda bulunacaktır.
Kamuoyu Bilincinin Artırılması ve Toplumsal Katılımın Önemi
Toplumsal katılım, bireylerin, organizasyonların ve sivil toplum kuruluşlarının, hukuki süreçler üzerinde etkili olabilmesi için önemlidir. Bu tür durumlarda, vatandaşların kendi hakları konusunda bilinçlenmeleri ve bu durumda aktif rol almaları gerekmektedir. Mevcut düzenlemelerin geçerliliği ve adaleti sorgulanmadan önce, mevcut durum hakkında derinlemesine farkındalık oluşturmak büyük bir öncelik haline gelmektedir.
Son günlerde gündeme gelen trafik sigortaları ile ilgili yapılan düzenlemeler, kamuoyunda büyük bir tepki toplamış ve oldukça endişe verici sonuçlar doğurmuştur. Örneğin, Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği genel şartların tekrar yürürlüğe sokulması, içerik açısından mağdurları daha da zor duruma sokacak niteliktedir. Bu noktada, toplumsal katılımın sağlanması için, vatandaşların duruma karşı seslerini yükseltmesi ve yetkililere baskı oluşturması gerekmektedir.
Hukuk devletlerinde, yasaların adalete hizmet etmesi beklenirken, sigorta şirketlerinin lehine düzenlemelerin yapılması, sürdürülebilir bir hukuk sistemini tehdit eden gelişmelerdir. Bu tür durumların önüne geçebilmek için, toplumun her kesiminin bu meseleye duyarlılık göstermesi gerekiyorum. Bilinçli bir kamuoyu ile, hem hukukun üstünlüğü korunmuş olur hem de bireylerin hakları güvence altına alınabilir.
Özellikle, halkın sigorta şirketleri üzerindeki etkisinin artırılması, gerekli yasa değişikliklerinin de bu doğrultuda gerçekleştirilmesine olanak tanıyacaktır. Diğer yandan, mecliste ilgili maddelerin kamuoyu oluşturma hareketleri sonucunda geri çekilmesi, bu kapsamda önemli bir kazanım olacaktır. Kamuoyunun bu noktada bilinçlenmesi, sadece bireylerin değil, toplumun her kesiminde adaletin sağlanmasına katkıda bulunacak bir mekanizmayı da beraberinde getirmiş olacaktır.
Sonuç olarak, toplumsal katılım, bireylerin privi lehine değişiklikler talep edebilmesi için kritik bir role sahiptir. Bu tarz düzenlemeler karşısında aktif olmak, sadece kendi haklarımızı korumak değil, aynı zamanda gelecekteki mağduriyetlerin önüne geçmek için de gereklidir. Toplumun bilinçlenmesinin sağlanması, maddi ve manevi zarar görebilecek bireyler için her zaman önem arz etmektedir.
Hukuki Düzenlemelerin Sürdürülebilirliği ve Adaletin Sağlanması
Anayasa Mahkemesi’nin kararları, hukukun üstünlüğü ilkesinin korunması için kritik öneme sahiptir. Ancak, son yıllarda TBMM’nin, Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği düzenlemeleri, daha da kısıtlayıcı bir şekilde yeniden gündeme getirmesi, bu ilkenin ihlaline neden olmaktadır. Bu regulasyonlar, sigorta şirketlerinin menfaatlerini gözetirken, vatandaşların haklarını yeterince koruyamamaktadır.
Son yapılan yasal değişiklikler, özellikle tazminat taleplerini ciddi şekilde kısıtlamaktadır. Örneğin, trafik kazası sonucu oluşan sürekli iş gücü kayıplarının tazminat hesaplamalarında belirli standartların uygulanması, mağduriyetleri arttırmaktadır. Bu tür durumlar, hak sahibi bireylerin adalet arayışlarını zorlaştırmakta ve onları savunmasız bırakmaktadır.
Hukuk sisteminin işleyişi açısından, Anayasa Mahkemesi’nin iptalleri ile dengelenmiş bir düzenleme ortamı oluşturulması esastalardır. Ancak mevcut durumda sigorta şirketleri lehine yapılan düzenlemelerin, bu dengeyi bozduğu su götürmez bir gerçektir. Buna göre, sigorta şirketlerinin güçlü lobi faaliyetlerinin, Meclis’le iş birliği içinde yasaların şekillendirilmesinde etkili olduğu anlaşılmaktadır.
Sonuç olarak, bu tür düzenlemeler, tüm vatandaşların hukuki güvenliğini tehdit etmektedir. Yasal çıkmazlar, mağdur olan bireylerin hayatlarını daha da zorlaştırmakta ve toplumda adaletsizliğe neden olmaktadır. Böyle bir ortamda, adaletin sağlanması için kamuoyunun bilinçlenmesi ve bu düzenlemelerin gözden geçirilmesi gerekmektedir.
Kamuoyunda oluşturulacak farkındalık, bu durumun değişmesine katkı sağlayabilir. Meclis gündemindeki hukuki düzenlemelerin, yalnızca büyük şirketlerin menfaatlerini gözetmek yerine, vatandaşların haklarını koruyacak şekilde yeniden ele alınması elzemdir. Ancak, bu amaca ulaşabilmek için toplumsal bir birliktelik ve kararlılık gösterilmesi gerekmektedir.
Sonuç Olarak
Bu yazıda, Meclis gündeminde tartışılan önemli bir konuyu ele aldık; trafik kazası mağdurlarının haklarını etkileyen yasal düzenlemeleri ve bu düzenlemelerin arka plandaki dinamiklerini analiz ettik. Özellikle, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararların ardından Meclis’in nasıl bir yol izlediği ve bu süreçte sigorta şirketlerinin etkisinin ne denli belirgin olduğu üzerinde durduk. Mevcut önerilerin, trafik kazası mağdurlarının yaşadığı adaletsizlikleri artırabileceği ve hukuk devletinin ilkelerine ne derece aykırı olabileceği vurgulandı.
Öne çıkan başlıklar arasında, genel şartların yeniden şekillendirilmesi ile birlikte mağdurların tazminat taleplerinin nasıl etkileneceği yer aldı. Bu bağlamda, düzenlemelerin vatandaşların haklarını zedeleyecek şekilde gerçekleştirildiği endişesi, modern hukuk sisteminin temelleri açısından ciddi bir sorun teşkil etmektedir. Kamuoyunun bilinçlendirilmesi ve bu tür düzenlemelere karşı gerekli direnişin gösterilmesi gerektiği sonucuna varıldı.
Sonuç olarak, adaletin sağlanması ve vatandaşların haklarının korunması adına, mevcut yasal düzenlemelerin titizlikle gözden geçirilmesi ve Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının dikkate alınması büyük önem arz etmektedir. Toplumsal duyarlılığın artırılması ve hukukun üstünlüğünün savunulması, bu süreçte atılması gereken adımlar arasında yer almaktadır. Okuyucularımızı bu konu üzerindeki gelişmeleri takip etmeye ve aktif bir şekilde kamuoyunu bilinçlendirmeye davet ediyoruz.