Yargıtay

6. Ceza Dairesi

2023/2360 E., 2025/699 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2022/970 E., 2022/1444 K.
SUÇ : Nitelikli yağma
HÜKÜM : İstinaf başvurusunun esastan reddi
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Onama

İlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

5271 sayılı Kanun’un 288. maddesinin ”Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır. Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.”, aynı Kanun’un 294. maddesinin ”Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır. Temyiz sebebi ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir.” ve aynı Kanun’un 301. maddesinin ”Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında incelemeler yapar.” şeklinde düzenlendiği de gözetilerek,sanık müdafinin temyiz sebebinin “cezalandırmaya yeterli somut delil bulunmadığına, suçun sabit olmadığına” ilişkin olduğu belirlenerek, anılan sebeplere yönelik yapılan incelemede;

Oluş ve dosya içeriğine göre, sanık hakkında nitelikli yağma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır.

Ayrıca dosyada 5271 sayılı Kanun’un 289. maddesinde sayılan hukuka kesin aykırılık hâllerinin herhangi birinin varlığı da tespit edilememiştir.

Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine göre, sanık hakkında nitelikli yağma suçundan kurulan hükümde ileri sürülen temyiz sebebi yönünden bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla, 5271 sayılı Kanun’un 302/1. maddesi uyarınca, sanık … müdafiinin yerinde görülmeyen TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ ile Tebliğname’ye uygun olarak HÜKMÜN ONANMASINA, dosyanın mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine,

16.01.2025 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

(Muhalif)

M U H A L E F E T Ş E R H İ

Dosya kapsamından mağdurenin kardeşi … ve iki kızı ile evde bulunduğu sırada yeğeni olan uyuşturucu bağımlısı sanığın mağdurenin evine geldiği, mağdureyi para veya ziynet altın vermesi için bıçak çekerek ölümle tehdit ettiği, mağdureye ait iki adet banka kartını farkettirmeden bulunduğu yerden aldığı, mağdurenin olay esnasında mesaj çekerek yakını …’ı eve çağırdığı, sanığın bıçağı kendi boğazına dayayıp kendisini öldüreceğini söylediği, eve gelen tanık … ile evde bulunan tanık …’ün sanığı evin dışına merdivenlere çıkarttıkları, sanığın burada düşüp bayıldığı, elindeki bıçağın ve aldığı banka kartlarının yere düştüğü, tanık …’ın kartları mağdureye, bıçağı ise olay yerine gelen polislere teslim ettiği, olay tutanağına göre görevli polisin bina içine girip olayın meydana geldiği dairenin önündeki merdivenlerde sanığı baygın şekilde görüp yakaladıkları anlaşılmış olup uyuşmazlık sanığın eyleminin teşebbüs aşamasında kalıp kalmadığı hususundadır.

Yağma suçu TCK’da hırsızlık suçu ile beraber Malvarlığına Karşı Suçlar bölümünde düzenlenmiştir. Hırsızlık ve yağma suçunda mülkiyet ve zilyetlik hakkı korunmakla beraber yağma suçunda ayrıca kişi hürriyeti ve vücut bütünlüğü korunmaktadır. Yağma öğretide bileşik suç olarak nitelendirilmekte olup bileşik suçlarda her bir suçun ayrı ayrı tamamlanması ile suç tamamlanmış olacağı kabul edilmektedir. Tehdit veya etkili eylem suçunun tamamlanmış olması yağma suçunun tamamlanmış olması için yeterli olmayıp bileşen hırsızlık suçunun tamamlanması yani kişinin malının da alınmış sayılması ile yağma suçu tamamlanmış olacaktır. Öğretide yağma ve hırsızlık suçunun hareket ve netice suçu olduğu hususunda görüş ayrılığı bulunmaktadır. Hareket suçlarında hareketin gerçekleşmesi suçun tamamlanması için yeterli görülmekte olup netice suçlarında hareketin ve akabinde neticenin gerçekleşmesi ile suç tamamlanmış sayılmaktadır.

Hırsızlık suçunu hareket suçu kabul eden öğreticiler ve uygulamacılar bakımından hırsızlık suçunun tamamlanması için kanunda yazılı maddi unsur olan alma hareketinin gerekçede tarif edildiği şekilde gerçekleşmesi gerekmektedir. Netice suçu olarak kabul edenler açısından ise suçun tamamlanması için zilyedin zilyetliğinin sona ermesi yani tasarruf olanağının ortadan kalkması neticesinin gerçekleşmesi gerekmektedir. Maddenin gerekçesinde alma hareketi veya neticesi şu şekilde belirtilmiştir. “Almak fiilinden maksat, suçun konusunu oluşturan mal üzerinde mağdurun zilyetliğine son verilmesi, mağdurun suç konusu eşya üzerinde zilyetlikten doğan tasarruf haklarını kullanmasının olanaksız hâle gelmesidir. Bu tasarruf olanağı ortadan kaldırılınca suç da tamamlanır. ” uygulamada malı alan hırsız kesintisiz takip ile yakalanıp mal geri alındığında gerekçeye uygun bir şekilde suçun teşebbüs aşamasında kaldığı kabul edilmektedir. Yine uygulamada kesintisiz takibin bizzat malın sahibi tarafından yapılması şartı aranmamakta malın alındığı yere veya malın alındığı binanın kapısına gelen komşular veya kolluk tarafından kesintisiz takip ile hırsızın yakalanıp malın geri alınması halinde de suçun teşebbüs aşamasında kaldığı kabul edilmektedir.

Aynı neviden yağma suçunda da kanunda tarif edilen alma hareketi, netice suçu kabul edersek zilyetliğin sonlandırılması neticesi gerekçede şu şekilde tarif edilmiştir. “Malın teslim edilmesi veya alınması, suçun konusunu oluşturan mal üzerinde mağdurun zilyetliğine son verilmesini, mağdurun bu eşya üzerinde zilyetlikten doğan tasarruf haklarını kullanmasının olanaksız hâle gelmesini ifade eder.” Görüldüğü üzere alma fiili maddelerin gerekçesinde gerek hırsızlık gerekse yağma suçu açısından aynı şekilde tarif edilmiştir. Bunun sebebi hırsızlık suçunun yağma suçunun bileşen suçu olması bakımındandır. Dolayısı ile hırsızlık suçu gibi yağma suçunda da suçun tamamlanması için zilyedin zilyetliğinin sonlandırılması ve zilyetlikten doğan tasarruf haklarını kullanmasının olanaksız hale gelmesi, bu hakların gayri meşru zilyet olan sanığa geçmesi gerekmektedir.

Alma fiili bakımından her iki suçun gerekçesinde aynı tarif yapılmasına rağmen öğreti ve uygulamada hırsızlık suçu bakımından teşebbüs aşamasında kaldığı kabul edilen fiil yağma suçunda gerçekleşmiş kabul edilmektedir. Cebir veya tehdit ile malı alınan mağdur veya mağdurun bulunduğu mahalde bulunan veya gelen tanık veya kolluk görevlilerinin sanığı mal ile beraber kesintisiz takip ile yakalamış olmalarına rağmen suçun tamamlandığı kabul edilerek uygulama yapılmaktadır. Ceza Genel Kurulumuzun uygulaması da bu yöndedir.

Her iki suçun gerekçesinde tarif edilen alma sözlük anlamında değil bilimsel anlamda (ıstılah anlamında) bir tariftir. Burada alma sözlük anlamında alma ile başlayan ve zilyedin tasarruf olanağının ortadan kalkmasına kadar devam eden bir süreçte devam eden bir alma fiilidir. Maddenin yorumlamasının gerekçesine uygun olması gerektiği temel yorum kuralıdır. Yağma suçunda almak fiili bakımından hırsızlık suçundan farklı ilave bir gerekçe bulunmamaktadır. Kişinin cebirle bedenen kendini savunamaz hale gelmesi veya kişinin tehdidin etkisi ile korkuya kapılarak kendini savunamaz hale gelmesine göre almak fiili tarif edilmemiş aksine zilyedin bu durumundan tamamen bağımsız, bu durumunu dikkate almadan objektif bir tarif yapılmıştır. Bu nedenle kişi kendini savunacak durumda olmadığından mal üzerinde tasarruf olanağı kalmamıştır şeklindeki bir yorum gerekçeye uygun olmayan gerekçeyi genişleten hukuken sanığın kanunda tarif edilen fiilini aleyhine genişleten bir yorum olacaktır.

Elbetteki hırsızlık suçunda alma fiili ilgili tarif etmiş olduğumuz süreç tamamlanmadan sanığın cebir veya tehdit kullanması halinde suç yağmaya dönüşecektir. TCK’nın 148. maddesinin gerekçesinde ilk önce yağma suçunun niteliği ve alma fiilinin hukuki/bilimsel tarifi yapıldıktan sonra hırsızlığın yağma suçuna dönüşmesi hususu “Mal, zilyedin tasarruf olanağı ortadan kalktığı anda alınmış olacağından, bu ana kadar yapılan cebir veya tehdit, hırsızlığı yağmaya dönüştürür .Örneğin evin içindeki eşyayı alıp kapıdan çıkarken mal sahibi ile karşılaşan hırsız , ona cebir veya tehdit kullanacak olursa, yağma suçu oluşur” şeklinde açıklanmıştır. Dikkat edilmesi gerekirse alma süreci tamamlanmadan cebir veya şiddet gösterenin eylemi yağma suçuna dönüşecek, yağma suçu alma süreci bittikten sonra gerekçedeki tabir ile “zilyedin tasarruf olanağı ortadan kalktığı anda” tamamlanmış olacaktır. Yine dikkat edilmesi gerekirse kanun koyucu gerekçede yağma suçu tamamlanır ibaresini kullanmamış suç yağmaya dönüşür ibaresini kullanmıştır. Zaten öğretide var olan hareketi neticeye bitişik suç kavramı yeni TCK ile terk edilmiş, hareket suçu, netice suçu kavramı kabul edilerek düzenleme yapılmıştır. Bu nedenle mal sözlük anlamı ile alınır alınmaz netice doğmuştur, zilyetlik sona ermiştir yaklaşımı isabetli olmayacaktır. Kanunun tarif ettiği alma süreci yani bilimsel hukuki tarifteki alma fiili tamamlanınca zilyetlik sona ermiş olacaktır. Zaten suçu netice suçu olarak kabul ettiğimiz takdirde zilyetliğin sonlandırılma neticesi gerçekleşince suç tamamlanmış olacaktır.

Yağma suçunda almak fiii zilyetlik kavramı üzerinden tarif edildiğinden MK’nın zilyetlik hükümleri ile örtüşen bir şekilde yorumlanması gerekmektedir. Zilyet MK’nın 981.maddesinin verdiği hak ve yetki uyarınca zilyetliğini savunabilir, her türlü gasp veya saldırıyı kuvvet kullanarak defedebilir, eylem sırasında ve kaçarken malını yakalananın elinden alarak zilyetliğini koruyabilir. Kişinin kaçarken aldığı malı atması veya kaçarken yakalanıp malın geri alınması halinde zilyetlik korunmuş ve TCK’nın 148.maddesinin gerekçesinde yazıldığı şekilde zilyedlikten doğan tasarruf imkanı ortadan kalkmamış olacaktır.

MK’nun tabiri ile “eylem sırasında veya kaçarken” olayı gören kolluk görevlileri tarafından veya olaya tanık olan kişiler tarafından sanığın yakalanarak elinden malın alınarak zilyede verilmesi halinde de zilyedin zilyetliği korunmuş, malı üzerindeki tasarruf haklarını kullanması imkansız hale gelmeyecektir. Zira CMK’nın bu husustaki açık hükmüne göre işlenmekte olan bir suçta herkesin suçluyu yakalama hakkı vardır. Bu husus zaten kolluk görevlilerinin görev ve yükümlülükleri kapsamındadır.

Açıklanan gerekçeler doğrultusunda sonuç olarak hırsızlık suçunda uygulamada genel kabul gören “kesintisiz takip” kriterinin yağma suçunda da uygulanması yani aldığı mal ile yakalanan sanığın eyleminin de teşebbüs aşamasında kaldığının kabulü, kanun koyucunun amacına, maddelerin gerekçelerine ve maddelerin gerekçelerine paralel yorumlanması öğretisine daha uygun olacaktır. Aynı neviden olan söz konusu iki suçun tamamen aynı olan alma hukuki tanımına dair gerekçelerine rağmen yağma suçunun tehdit ve cebirle işlenmesinden ve ihlal edilen hakların vehametinden dolayı yağmada almak hukuki tanımının hırsızlıktan farklı yapılması hukuken isabetli olmayacaktır. Zira yağma suçunun gerekçesinde yazılı olmamasına rağmen genişletici bir yorum yapılması aleyhe yorum yapılamaması prensibine aykırıdır. Kanun koyucu zaten hırsızlık suçuna nazaran yağma suçunda ihlal edilen hakların fazlalığı ve tehlikenin büyüklüğü bakımından yağma suçunda cezanın aşağı ve yukarı haddini daha yüksek belirlemiştir. Zaten öngörülen cezanın aşağı haddinden suçun ve suçlunun somut olaydaki durumu dikkate alınarak TCK’nın 61.maddesine göre uzaklaşmak her zaman mümkündür.

Bu açıklamalar doğrultusunda somut olayımızda sanığın eylemini gerçekleştirdiği dairede etkisiz hale getirilerek dairenin dışına çıkarıldığı, kapının dışında binanın merdivenlerinde bayıldığı, aldığı banka kartlarını burada düşürdüğü, kartların müdahale eden tanıkça alınıp mağdureye geri verildiği, sanığın kaçamadan bayıldığı yerde kollukça yakalandığı, suçun işlendiği yerde daha kaçamadan yağmalanan banka kartlarının mağdureye iade edildiği, mağdurun malları üzerinde zilyetliğinin henüz sona ermediği ve zilyetliğini kullanmasının olanaksız hale gelmediği,bu nedenle sanığın eyleminin teşebbüş aşamasında kaldığı kanaatinde olduğumdan heyetimizin çoğunluğunun görüşüne katılmıyorum.

​Yargıtay 6. Ceza Dairesi’nin 16.01.2025 tarihli, 2023/2360 E. ve 2025/699 K. sayılı kararı Hukuki Haber

Haberin Alıntılandığı Kaynak: www.hukukihaber.net

Shares: