T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
E. 2023/20964
K. 2024/1734
T. 8.2.2024

ÜCRETTEN KAYNAKLANAN FARK ALACAĞI ( Davacı İle Son İhale Sözleşmesinin Yapılmasının Ardından Yeni Bir İş Sözleşmesi Yapılmış İse de Bu Sözleşmede Aylık Ücret Miktarının Yazılı Olmadığı/Her Ne Kadar İş Sözleşmesinde Ücret Konusunda Teknik Şartnameye Atıf Yapıldığı Görülmekteyse de Teknik Şartname İş Sözleşmesinin Eki Mahiyetinde Olmayıp İş Sözleşmesine Ayrıca Eklendiğine Dair Bir Delile de Dosya Kapsamında Rastlanılmadığı Dolayısıyla Davacının Şartnamede Belirlenen Ücret ve Şartnamenin Ücret İle İlgili Düzenlemeleri Konusunda Bilgi Sahibi Olduğu Sonucuna Ulaşılamayacağı )

ÜCRETİN DÜŞÜRÜLMESİNE MUVAFAKAT ( İş Sözleşmesinde Yer Alan “İşçinin Aylık Ücreti İlgili İşyerine Ait Şartnamede Belirtilen Ücretler Ödenecek Olup Bunun Dışında Herhangi Bir Ücret Talep Edilmeyecektir” Şeklindeki İfadenin İşçinin Ücretinin Düşürülmesine Muvafakatinin Bulunduğu Şeklinde Değerlendirilemeyeceği/Davacının Düşürülmeden Önceki En Son Ücreti Sonraki Dönemler İçin Asgari Olarak Sabit Şekilde Ödenmesi Gereken Ücret Miktarı Olarak Kabul Edilmesi Yeni İhalede Asgari Ücretle Bağlantıda Daha Düşük Bir Katsayı Belirlendiğinden Yeni İhale İle Belirlenen Ücretin de Altına Düşmemek Kaydıyla Asgari Ücretle Bağlantısı Kesilen Önceki Ücretin Uygulanmasına Devam Edilerek Ücret Tespit Edilmesi Gereği )

4857/m.2,6,22,32,41,63

ÖZET: Uyuşmazlık, ilave tediye alacağının hesap dönemi, arabuluculuk ücreti, giydirilmiş ücretin miktarı, zamanaşımı def’inin süresinde olup olmadığı, ücretten kaynaklanan fark alacaklara hak kazanılıp kazanılmadığı, davacının toplu iş sözleşmesi hükümlerinden faydalanıp faydalanamayacağı ve fazla çalışma alacağının hesabı noktalarındadır.

Somut uyuşmazlıkta İlk Derece Mahkemesince; sonraki tarihli hizmet alım sözleşmesinde önceki hizmet alım sözleşmesinde belirlenen asgari ücret katlarının değiştirilmesinin ücretin düşürülmesi şeklinde kabul edilemeyeceği değerlendirilerek son ihale sözleşmesinde belirlenen orana göre ücret tespiti ile sonuca gidilmiştir. Ne var ki varılan sonuç yanılgılı değerlendirmeye dayalı olup dosya kapsamı ile örtüşmemektedir.

Şöyle ki davacı ile son ihale sözleşmesinin yapılmasının ardından yeni bir iş sözleşmesi yapılmış ise de bu sözleşmede aylık ücret miktarı yazılı değildir. Her ne kadar iş sözleşmesinde ücret konusunda teknik şartnameye atıf yapıldığı görülmekteyse de teknik şartname, iş sözleşmesinin eki mahiyetinde olmayıp iş sözleşmesine ayrıca eklendiğine dair bir delile de dosya kapsamında rastlanılmamıştır. Dolayısıyla davacının şartnamede belirlenen ücret ve şartnamenin ücret ile ilgili düzenlemeleri konusunda bilgi sahibi olduğu sonucuna ulaşılması mümkün değildir. Bu durumda iş sözleşmesinde yer alan “işçinin aylık ücreti ilgili işyerine ait şartnamede belirtilen ücretler ödenecek olup bunun dışında herhangi bir ücret talep edilmeyecektir.” şeklindeki ifade, işçinin ücretinin düşürülmesine muvafakatinin bulunduğu şeklinde değerlendirilemez. Hâl böyle olunca; davacının düşürülmeden önceki en son ücreti, sonraki dönemler için asgari olarak sabit şekilde ödenmesi gereken ücret miktarı olarak kabul edilmeli, yeni ihalede asgari ücretle bağlantıda daha düşük bir katsayı belirlendiğinden yeni ihale ile belirlenen ücretin de altına düşmemek kaydıyla, asgari ücretle bağlantısı kesilen önceki ücretin uygulanmasına devam edilerek ücret tespit edilmeli sonucuna göre hesaplama yapılmalıdır.

DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların kabulüyle İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda gereği düşünüldü:

KARAR : Bölge Adliye Mahkemesi tarafından hüküm altına alınan ve davalı tarafça temyize konu edilen miktar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi gereğince karar tarihi itibarıyla bölge adliye mahkemeleri tarafından verilen kararların kesinlik sınırı olan 238.730,00 TL’nin altında kaldığı anlaşılmakla; davalı vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.

Davacı vekilinin gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

KARAR : I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının iş sözleşmesinin feshi üzerine açtığı işe iade davasının kabulüne karar verildiğini, kararda davacının başından beri davalı … Genel Müdürlüğü işçisi olduğunun ve davalı Kurum ile Şirketler arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunun tespit edildiğini, kararın istinaf ve temyiz incelemelerinden geçerek kesinleştiğini, davacının davalı bünyesindeki emsal işçilerle aynı hak ve ücretlerden yararlandırılması gerektiğini, davacının davalı işyerinde yürürlükte olan toplu iş sözleşmesinden faydalanması gerektiğini ve davalı Kurum bünyesinde çalışan emsal işçi ücretinin tespit edilerek ücretinin belirlenmesi gerektiğini, emsal ücret belirlenirken davacının ücretinin son hizmet alım sözleşmesine ait teknik şartnamesinde işçilere ödenecek ücretin asgari ücrete oranının düşürüldüğü gerekçesi ile ücrette düşüş yapıldığını, ücret düşürülmeden önceki oranın dikkate alınması gerektiğini belirterek fark ücret, fazla süreli çalışma ücreti, fazla çalışma ücreti, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, ilave tediye ücreti, ikramiye, yıllık ücretli izin, ihbar tazminatı, fark boşta geçen süre alacağı, fark işe başlatmama tazminatı ve toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan bir kısım alacakların davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davalı Kurumun merkez ve taşra teşkilatlarında bakım onarım ve işletme hizmetleri için yüklenici firmalarla hizmet alım sözleşmesi imzaladığını, sözleşmenin sona ermesi ile davacının yüklenici tarafından işten çıkarıldığını, davacının açtığı işe iade davasında Mahkemece davacının davalı Kuruma iadesine karar verildiğini, kararın kesinleşmesini müteakip davacının işe başlatılmadığını, fesih tarihine göre tüm alacaklarının ödendiğini, davacının davalı Kurumun tarafı olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlanamayacağını, Kurumda yardımcı teknik personel hizmet alımı kapsamında çalışanların Sendikaya üye olduklarına dair Kuruma yapılmış bildirim bulunmadığını, davacıya emsal olabilecek işçileri bulunmadığını, hizmet alım sözleşmelerinde haftalık çalışma süresinin 45 saat olarak belirtildiğini, davacının fazla çalışma yapmadığını, sendika üyesi olmayan davacının toplu iş sözleşmesi uyarınca talep edilen alacakları talep edemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesi’nin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; kesinleşen işe iade davası sonucunda davacının hizmet süresi boyunca davalı Kurum işçisi olarak kabulünün doğru olduğu, ilave tediye alacağına hak kazandığı, davacının toplu iş sözleşmesinin tarafı olan Sendikanın üyesi olmadığı gibi dayanışma aidatı da ödemediği, bu nedenle toplu iş sözleşmesinden faydalanamayacağı, davacıya emsal sendikasız işçi bulunmadığı, her iki iş sözleşmesinin davacı tarafından ihtirazı kayıtsız imzalanmış olduğu, ücret bordrolarına göre davacıya 11.05.2016 tarihine kadar asgari ücretin %150 fazlası, 11.05.2016 tarihinden itibaren asgari ücretin %130 fazlası kadar ücret ödemesi yapıldığı, hesaplamaların sözleşme hükümlerine göre bordrodaki ücrete göre yapıldığı, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nde yer alan arabuluculuk sürecine yönelik vekâlet ücretinin avukat ile müvekkili arasındaki vekâlet ilişkisine dayanan sözleşme vekâlet ücretinin miktarına yönelik olduğu, arabuluculuk sonrasında açılan davadaki yargılama gideri kapsamında karşı tarafın sorumlu olacağı vekâlet ücreti olarak değerlendirilemeyeceği, davacının çalıştığı hizmet alım sözleşmelerinin eki teknik şartnamelerde yemek ücretinin işçi tarafından ödeneceğinin, çalışanların servisten ücretsiz yararlanacağının belirtildiği, bu düzenlemelere göre yol ücretinin giydirilmiş ücrete eklenmesi gerektiği, ancak yemek ücretinin eklenemeyeceği, davacıya tüm hizmet süresi gözetilerek ihbar öneli kullandırıldığı veya karşılığının ödendiği ispatlanamadığından davacının ihbar tazminatına hak kazandığı, davacının fazla çalışma yaptığı ve hafta tatili çalışması olduğu, zamanaşımı def’inin dikkate alındığı gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesi’nin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı vekili; ilave tediye alacağının 26.12.2016 tarihine kadar hesaplanması ve lehlerine arabulucuktan kaynaklanan vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, cevap dilekçesinin süresinde verilmediğini ve verilen dilekçede de zamanaşımı def’inde bulunulmadığını, sonradan ıslaha karşı zamanaşımı def’inde bulunulamayacağını, zamanaşımı hesabının hatalı olarak yapıldığını, giydirilmiş ücretin hatalı belirlendiğini; toplu iş sözleşmesinden kaynaklı alacakların, ilave tediye, ikramiye, yemek, teşvik primi, yol, giyim, sosyal yardım, denge ödeneği alacaklarının da giydirilmiş ücretin içerisine dâhil edilmesi gerektiğini, davacının sendika üyesi olmamasının ücret ve diğer hakların eşitlenmesine engel olmadığını, müvekkillerine davalı bünyesinde çalışan emsal işçi bulunmaması hâlinde dahi emsal ücret araştırması yapılması gerektiğini, kaldı ki ikinci iş sözleşmesi ile müvekkilinin ücretinin onayı alınmaksızın düşürüldüğünü, işe giriş esnasında imzalanan iş sözleşmesine göre kendisine verilmesi gereken ücretin asgari ücrete göre oranının belli olduğunu, ilk sözleşmedeki asgari ücret katsayısı esas alınarak ve fesih tarihi 2018 yılı olarak dikkate alınıp yeniden hesaplama yapılması gerektiğini, ikinci kararda fazla çalışma alacaklarının düşük olduğunu, indirim nedeniyle de retten kaynaklı vekâlet ücretine hükmedilmemesi gerektiğini ayrıca Dairemizin 2023/20965 Esas, 2023/20966 Esas, 2023/20968 Esas, 2023/20969 Esas sayılı dosyaları yönünden; işe başlatmama sonrası eksik ödeme yapıldığını, ödeme tarihinin 2018 yılı olduğunu, ancak raporda 2017 yılı asgari ücret oranları dikkate alınarak değerlendirme yapıldığını, işe başlatmama yazısının işçiye değil vekile gönderildiğini, 2023/20967 Esas sayılı dosya yönünden fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil ile hafta tatili alacaklarının 11.05.2015 tarihi sonrası için hesaplandığını, tüm hizmet dönemi yönünden hesaplama yapılması gerektiğini belirterek İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

2. Davalı vekili; müvekkilinin kamu iktisadi teşebbüsü olduğunu, Merkez ve Taşra teşkilatında bakım-onarım ve işletme amacına yönelik çalıştırılmak üzere yardımcı teknik personel alımına ilişkin yüklenici firmalar ile hizmet alımı sözleşmeleri imzaladığını, sözleşme döneminin sona ermesi ile davacıların yüklenici firmalar tarafından işten ayrılışlarının yapıldığını, müvekkili ile diğer alt yüklenici şirketler arasında muvazaa olmadığını, davacının ilave tediyeye hak kazanmadığını, davacının boşta geçen süre alacağının ödendiğini, buna rağmen ilave tediye ve yol ücreti de boşta geçen süre alacağı hesabında diğer haklar kapsamında ücrete eklenerek hüküm kurulduğunu, boşta geçen süre alacağına ilave tediye eklenemeyeceğini, işçilere yemek ve yol yardımı yapılmadığını, yol yardımının eklenmesinin hatalı olduğunu, teknik şartnamelerde fazla çalışma yapılamayacağı ve denkleştirme uygulanabileceğinin yer aldığını, fazla çalışma yapılsa dahi sözleşme gereğince denkleştirme uygulandığını veya izin kullandırıldığını, davacı ile menfaat birliği içinde olan tanık beyanlarına dayanarak fazla çalışma ve hafta tatili alacağına hükmedilemeyeceğini, davanın reddi gerektiğini, faiz başlangıç tarihi olarak arabuluculuk son tutanak tarihinin kabul edilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesi’nin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; boşta geçen süre alacağı hesabında diğer haklar kapsamında ilave tediyenin ücrete ekleneceği, Yargıtayın son dönem kararları uyarınca yol ücretinin ise eklenemeyeceği, davacının hizmetten sayılan 4 aylık boşta geçen süreyi kapsayacak şekilde talebi olduğundan bu süre açısından da ilave tediyeye hükmedilmesi gerektiği, diğer yönlerden İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve kanuna uygun olduğu gerekçeleriyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulüyle İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesi’nin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili; Bölge Adliye Mahkemesince kabul edilen istinaf sebepleri dışındaki istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ve resen dikkate alınacak nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması ve davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

2. Davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan reddine karar verildiğinden, temyiz sebeplerine yer verilmemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, ilave tediye alacağının hesap dönemi, arabuluculuk ücreti, giydirilmiş ücretin miktarı, zamanaşımı def’inin süresinde olup olmadığı, ücretten kaynaklanan fark alacaklara hak kazanılıp kazanılmadığı, davacının toplu iş sözleşmesi hükümlerinden faydalanıp faydalanamayacağı ve fazla çalışma alacağının hesabı noktalarındadır.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 Sayılı Kanun’un 326. maddesi, 369. maddesinin birinci fıkrası ile 371. maddesi.

2. 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 2, 6, 22, 32, 41 ve 63. maddeleri,

6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 39. maddesi, 7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 3. maddesi, 4857 Sayılı Kanun’un 7036 Sayılı Kanun’un 12. maddesiyle yapılan değişiklik öncesi 21. maddesi.

3. Dairemizin 27.10.2021 tarihli ve 2021/10852 Esas, 2021/15039 Karar sayılı kararında zamanaşımı def’ine ilişkin Dairece benimsenen ilkeler şu şekilde ifade edilmiştir:

“…

Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” haline dönüştürür ve “alacağın dava edilebilme özelliği”ni ortadan kaldırır.

Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.

Zamanaşımı, bir borcu doğuran, değiştiren ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, salt doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu bakımdan zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. Bunun sonucu olarak da, yargılamayı yapan yargıç tarafından yürüttüğü görevinin bir gereği olarak kendiliğinden göz önünde tutulamaz. Borçlunun böyle bir olgunun var olduğunu, yasada öngörülen süre ve usul içinde ileri sürmesi zorunludur. Demek oluyor ki zamanaşımı, borcun doğumu ile ilgili olmayıp, istenmesini önleyen bir savunma olgusudur. Şu durumda zamanaşımı, savunması ileri sürülmedikçe, istemin konusu olan hakkın var olduğu ve kabulüne karar verilmesinde hukuksal ve yasal bir engel bulunmamaktadır.

Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir.

Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, mülga 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 371/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.

Mülga 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı define davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı defi dikkate alınmaz.

Zamanaşımı definin cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla ileri sürülmesi de mümkündür (Yargıtay HGK. 04.06.2011 gün 2010/ 9-629 E. 2011/ 70. K.). …”

3. Değerlendirme

1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Taraflar arasında davacının ücretten kaynaklanan fark alacaklara hak kazanıp kazanmadığı noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.

3. 4857 Sayılı Kanun’un 2. maddesinin yedinci fıkrası gereğince asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanun’dan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumlu olup işyerinin tamamının veya bir bölümünün hukuki bir işleme dayalı olarak başka birine devri “işyeri devri” olarak tanımlanabilir. 4857 Sayılı Kanun’un 6. maddesinde, işyerinin bir bütün olarak veya bir bölümünün hukuki bir işleme dayalı olarak başkasına devri hâlinde mevcut iş sözleşmelerinin devralana geçeceği düzenlenmiştir. Bu anlatıma göre, alt işverence asıl işverenden alınan iş kapsamında faaliyetini yürüttüğü işyerinin tamamen başka bir işverene devri 4857 Sayılı Kanun’un 6. maddesi kapsamında işyeri devri niteliğindedir. Anılan düzenlemede, işyerinin veya bir bölümünün devrinde devir tarihinde mevcut olan iş sözleşmelerinin bütün hak ve borçlarıyla devralan işverene geçeceği öngörülmüştür.

4. Dairemizce alt işverenlerle asıl işverenler arasında yapılan ihale şartname veya sözleşmesinde belirlenen ücretin etkisi ile ilgili olarak; işçinin ihale ile belirlenen ücreti talep edebileceği, ancak bu ücretin asgari ücretle irtibatlandırılması durumunda, sonraki ihalede asgari ücretle bağlantı kurulmadığı takdirde ihalenin bitimi ile bu bağlantının kesileceği kabul edilmiştir. Diğer yandan, yeni ihalede asgari ücretle bağlantıda daha düşük bir katsayının belirlenmesi durumunda ise 4857 Sayılı Kanun’un 22. maddesi uyarınca bu ücretin altına düşmemek kaydıyla, asgari ücretle bağlantısı kesilen önceki ücretin uygulanmasına devam edilmelidir.

5. Dosya kapsamına göre davacının kapsamında çalışmış olduğu hizmet alım sözleşmelerinin eki teknik şartnamelerde ücretin asgari ücretle irtibatlandırıldığı ve yeni alt işverenlerle son yapılan ihale kapsamında davacının ücretinin asgari ücrete oranının daha düşük katsayılar olarak belirlendiği anlaşılmaktadır. 11.05.2015 tarihli hizmet alım sözleşmesi kapsamında yapılan bireysel iş sözleşmesinde, teknik şartnamede yer alan orana yer vermek suretiyle ücret belirlenmiş olup ödemeler de bu doğrultuda yapılmıştır. 11.05.2016 tarihli bireysel iş sözleşmesinin 10. maddesinde ise ”işçinin aylık ücreti ilgili iş yerine ait şartnamede belirtilen ücretler ödenecek olup bunun dışında herhangi bir ücret talep edilmeyecektir.” hükmüne yer verilmiştir.

6. Somut uyuşmazlıkta İlk Derece Mahkemesince; sonraki tarihli hizmet alım sözleşmesinde önceki hizmet alım sözleşmesinde belirlenen asgari ücret katlarının değiştirilmesinin ücretin düşürülmesi şeklinde kabul edilemeyeceği değerlendirilerek son ihale sözleşmesinde belirlenen orana göre ücret tespiti ile sonuca gidilmiştir. Ne var ki varılan sonuç yanılgılı değerlendirmeye dayalı olup dosya kapsamı ile örtüşmemektedir.

7. Şöyle ki davacı ile son ihale sözleşmesinin yapılmasının ardından yeni bir iş sözleşmesi yapılmış ise de bu sözleşmede aylık ücret miktarı yazılı değildir. Her ne kadar iş sözleşmesinde ücret konusunda teknik şartnameye atıf yapıldığı görülmekteyse de teknik şartname, iş sözleşmesinin eki mahiyetinde olmayıp iş sözleşmesine ayrıca eklendiğine dair bir delile de dosya kapsamında rastlanılmamıştır. Dolayısıyla davacının şartnamede belirlenen ücret ve şartnamenin ücret ile ilgili düzenlemeleri konusunda bilgi sahibi olduğu sonucuna ulaşılması mümkün değildir. Bu durumda iş sözleşmesinde yer alan “işçinin aylık ücreti ilgili işyerine ait şartnamede belirtilen ücretler ödenecek olup bunun dışında herhangi bir ücret talep edilmeyecektir.” şeklindeki ifade, işçinin ücretinin düşürülmesine muvafakatinin bulunduğu şeklinde değerlendirilemez. Hâl böyle olunca yukarıda yapılan açıklamalar da dikkate alınarak; davacının düşürülmeden önceki en son ücreti, sonraki dönemler için asgari olarak sabit şekilde ödenmesi gereken ücret miktarı olarak kabul edilmeli, yeni ihalede asgari ücretle bağlantıda daha düşük bir katsayı belirlendiğinden yeni ihale ile belirlenen ücretin de altına düşmemek kaydıyla, asgari ücretle bağlantısı kesilen önceki ücretin uygulanmasına devam edilerek ücret tespit edilmeli sonucuna göre hesaplama yapılmalıdır.

SONUÇ : Açıklanan sebeplerle;

A. Davalı Tarafın Temyizi Yönünden,

Davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,

Peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde davalıya iadesine,

B. Davacı Tarafın Temyizi Yönünden,

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde davacıya iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 08.02.2024 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kazancı Elektronik ve Basılı Yay. A.Ş.ne ait Kazancı Hukuk Otomasyon veritabanından alınmıştır. © Tüm Hakları Saklıdır

​Davacı İle Son İhale Sözleşmesinin Yapılmasının Ardından Yeni Bir İş Sözleşmesi Yapılmış İse de Bu Sözleşmede Aylık Ücret Miktarının Yazılı Olmadığı/Her Ne Kadar İş Sözleşmesinde Ücret Konusunda Teknik Şartnameye Atıf Yapıldığı Görülmekteyse de Teknik Şartname İş Sözleşmesinin Eki Mahiyetinde Olmayıp İş Sözleşmesine Ayrıca Eklendiğine Dair Bir Delile de Dosya Kapsamında Rastlanılmadığı Dolayısıyla Davacının Şartnamede Belirlenen Ücret ve Şartnamenin Ücret İle İlgili Düzenlemeleri Konusunda… Hukuki Haber

Shares:
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir