TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
BULUT DOĞAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/977)
Karar Tarihi: 22/5/2024
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
Başkan
:
Basri BAĞCI
Üyeler
:
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Kenan YAŞAR
Ömer ÇINAR
Raportör
:
Hüseyin Ozan ADIYAMAN
Başvurucu
:
Bulut DOĞAN
Vekili
:
Av. Gülizar TUNCER
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yakalanma anında ve gözaltında bulunduğu sürede fiziksel ve sözlü şiddet niteliğinde eylemlere maruz kalınması ve bu iddialar hakkında etkili ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 31/12/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
A. Başvuruya Konu Olaylara İlişkin Arka Plan Bilgisi
5. İstanbul’daki Gezi Parkı olayları sırasında yaralanan ve tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden B.E.nin ölümü nedeniyle soruşturma yürüten Cumhuriyet savcısı M.S.K. 31/3/2015 tarihinde saat 12.30 sıralarında DHKP-C silahlı terör örgütü üyesi Ş.Y. ve B.D. tarafından makam odasında alıkonulmuştur.
6. Cumhuriyet Savcısı M.S.K. aynı tarihte saat 20.30’da Ş.Y. ve B.D. tarafından vurularak yaralanmış ve kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmiştir. Güvenlik kuvvetlerinin başlattığı kurtarma operasyonu kapsamında yaşanan çatışmada DHKP-C silahlı terör örgütü üyesi Ş.Y. ve B.D. öldürülmüştür.
7. Bu olaydan bir gün sonra, 1/4/2015 tarihinde, DHKP-C silahlı terör örgütü üyesi E.S.K. Vatan Caddesi’nde bulunan İstanbul Emniyet Genel Müdürlüğüne el bombası ve uzun namlulu silahla bir saldırı düzenlemiştir. Emniyet güçlerinin karşılık vermesi ile çıkan çatışmada ikisi polis memuru üç kişi yaralanmış, E.S.K. ise öldürülmüştür.
B. Somut Başvuruya İlişkin Olaylar
1. Başvurucunun Kanuna Aykırı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Düzenleme, Yönetme ve Bunların Hareketlerine Katılma Suçunun Şüphelisi Olduğu Soruşturmaya İlişkin Süreç
8. İstanbul Üniversitesinde öğrenci olan başvurucu, Cumhuriyet savcısı M.S.K.yı şehit eden terör örgütü üyelerini desteklemek amacıyla gösteri yaptığı iddiasıyla gözaltına alınan arkadaşlarının serbest bırakılacakları haberini alarak 1/4/2015 tarihinde, Vatan Caddesi’ndeki İstanbul Emniyet Genel Müdürlüğünün önüne gitmiştir. Burada beklediği sırada E.S.K. ile emniyet güçleri arasında çatışma çıkması üzerine arkadaşlarıyla civarda bulunan İstanbul Vergi Dairesinin (Vergi Dairesi) otoparkına girmiştir.
9. Başvurucu, otoparka gelen kolluk görevlileri tarafından saat 18.00 sıralarında gözaltına alınmış ve 2/4/2015 tarihinde saat 03.15 sıralarında serbest bırakılmıştır.
10. Başvurucu hakkında 1/4/2015 tarihinde saat 22.59’da düzenlenen genel adli muayene raporunda “Şahsın bilgilendirilerek ve onamı alınarak yapılan muayenesinde her iki el bileğinde kelepçenin sıkması ile uyumlu olabilecek 0.5 cm genişliğinde lezyonlar ve alında sağ ve solda şişlik mevcut.” şeklindeki tespite yer verilmiştir.
11. Başvurucu 2/4/2015 tarihinde saat 02.15’te müdafii ile görüşmüş ve görüşme tutanak altına alınmıştır. Başvurucunun 2/4/2015 tarihinde saat 02.25’te Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürlüğünde müdafi huzurunda, kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenleme, yönetme ve bunların hareketlerine katılma suçundan şüpheli sıfatıyla ifadesi alınmıştır. Başvurucu; ifadesinde, gözaltına alınan arkadaşlarının serbest bırakılacağını duyduğu için İl Emniyet Müdürlüğü yerleşkesinin önünde beklemeye başladığını, bu sırada silah sesleri duyması üzerine paniklediğini, polis memuru olduğunu tahmin ettiği kişilerin yönlendirmesi ile Vergi Dairesinin otoparkına sığındığını, arkadaşları ile burada bekledikleri sırada gözaltına alındığını beyan etmiştir. Başvurucu; müdafi huzurundaki ifadesinde, yakalama işlemi sırasında kolluk görevlilerinin fiziksel şiddet niteliğindeki eylemine maruz kaldığına dair herhangi bir açıklamada ya da imada bulunmamıştır.
12. Kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenleme, yönetme bunların hareketlerine katılma suçundan cezalandırılması istemiyle 4/8/2015 tarihli iddianameyle başvurucu hakkında kamu davası açılmıştır. Bu iddianameye dayanılarak yapılan yargılama sonunda 30/11/2016 tarihinde başvurucu ve diğer sanıkların beraatine karar verilmiş, başvurucu hakkındaki beraat kararı istinaf kanun yolu tüketilmeden kesinleşmiştir.
2. Kolluk Görevlilerinin Fiziksel ve Sözlü Şiddet Niteliğindeki Eylemlerine Maruz Kalındığı İddiasıyla İlgili Olarak Yürütülen Soruşturmaya İlişkin Süreç
13. Başvurucu, kötü muamele sonrasında ortaya çıktığını belirttiği yakınmalarının tedavisi ve tıbbi tespiti isteğiyle 3/4/2015 tarihinde Türkiye İnsan Hakları Vakfı İstanbul Temsilciliğine (İnsan Hakları Vakfı) başvurmuştur. İnsan Hakları Vakfı tarafından hazırlanan 30/4/2015 tarihli ve 2015.042R protokol numaralı raporda başvurucunun 3/4/2015 tarihinde muayenesinin yapıldığı açıklanmıştır. Rapora göre anılan muayenede şu tespitlere yer verilmiştir:
“1- Alında sağda lateralde [dış taraf] dikey seyirli lineer [çizgisel] 1 cm uzunluğunda, medialde (iç taraf) obliq [çapraz] seyirli 2×0,5 cm, en geniş yerinde 0,3 cm ölçülerinde iki adet kırmızı krutlu [kabuklu] abrazyon [sıyrık],
2- Sağ el bileği dorsal yüzde [sırtında] 1 cm çaplı alanda dikey çizgilenmeler şeklinde krutlar içeren abrazyon,
3- Sağ el serçe parmağı orta falanksının [parmağın iç yüzündeki üç boğumdan ortadaki] üzerinde 0,3 cm uzunluğunda obliq kırmızı krutlu abrazyon.”
14. İnsan Hakları Vakfı, anılan raporun sonuç bölümünde şu değerlendirmelere yer vermiştir:
“1. Kişide harici muayenede 1 ve 3 numaralarda tespit edilen künt travmatik yaralanmaların aktardığı kaba dayak öyküsü ile uyumlu olduğu, harici muayenede 2 numarada tespit edilen künt travmatik yaralanma ile her iki omuzda ağrı yakınmasının sıkı ters kelepçe öyküsü ile uyumlu olduğu,
2. Kişinin ruhsal değerlendirmesinde tespit edilen ‘Akut Stres Bozukluğu’ tanısının kişinin aktardığı fiziksel va ruhsal travma öyküsüne bağlı olarak oluştuğu ve bu öykü ile bütünüyle uyumlu olduğu, uzun süreli izlem gerektirdiği, Travma Sonrası Stres Bozukluğu ve kalıcı hastalık yönünden uzun süreli izlemden sonra yeniden değerlendirilmesinin uygun olacağı,
…
4. Travmatik sürece maruz kaldıkları ortam koşulları ve yaralanmaların özellikleri, ayrıca ters kelepçenin omzu ve kolları insan anatomisine uygun olmayan bir pozisyonda kalmaya zorlayarak, uzun süre ve sıkıştırılarak bağlı kalması durumunda el bileğine uyguladığı baskı nedeniyle fiziksel acıya ve nörolojik hasarlara neden olabilmesi birlikte değerlendirildiğinde, kişinin bu süreçte insan eliyle oluşturulmuş travmaya maruz kaldığı ve Dünya Sağlık Örgütü’nün Uluslararası Hastalık Sınıflandırması, İCD 10 kapsamında YO7.3 kodu ile de belirtilen ‘işkence ve diğer zalimane, insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele’ kapsamı içinde değerlendirilmesi gerektiği kanaatini bildirir değerlendirme raporudur.”
15. Başvurucu vekili 3/7/2018 tarihli dilekçeyle, başvurucunun 1/4/2015 tarihinde yapılan yakalama işlemi sırasında ve gözaltında bulunduğu esnada kolluk görevlilerinin fiziksel ve sözlü şiddet niteliğindeki eylemlerine uğradığını belirterek İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) suç duyurusunda bulunmuştur. İnsan Hakları Vakfı tarafından düzenlenen 30/4/2015 tarihli raporun eklendiği suç duyurusunda başvurucu özetle;
i. Gözaltındaki arkadaşlarının serbest bırakılacağını haber almaları üzerine arkadaşlarıyla birlikte Vatan Caddesi’nde bulunan İstanbul Emniyet Genel Müdürlüğünün önüne gittiğini, burada bulundukları sırada bir bombanın patlaması ve silahlı çatışma çıkması nedeniyle civardaki bir vergi dairesinin otoparkına girdiklerini, otoparka gelen bir kolluk görevlisinin silahın arkasıyla kafasına vurduğunu, beyin ameliyatı geçirdiğini ifade etmesine rağmen kafasına vurmaya devam ettiğini, bu sebeple kısa süreli baygınlık geçirdiğini, bu hâldeyken dahi kolluk görevlilerinin kendisine tekme attıklarını,
ii. Otoparkta yerde yüzüstü yattığı sırada kolluk görevlilerinin ellerini arkadan kelepçelediklerini, yaklaşık bir buçuk saat bu şekilde bekletildiğini, kelepçenin sıktığını söylemesi üzerine kelepçeyi daha çok sıktıklarını, kollarını bileklerinden tutarak geriye doğru çektiklerini, saçından çekerek kafasını kaldırıp yüzünün fotoğrafını çektiklerini, hakaret içeren söylemlerde bulunduklarını,
iii. Hastaneye götürüldüğü sırada kolluk görevlilerinin tahrik edici konuşmalarına ve aşağılayıcı eylemlerine maruz kaldığını, hastanede muayenesini yapan doktora “Kafama vuruldu, daha önce beyin ameliyatı geçirmiştim, beyin cerrahisine sevk edin.” dediğini, çekilen beyin BT’sine (bilgisayarlı beyin tomografisi) iki saniye bakan doktorun “Turp gibisin, bu yola girdiysen ölümü göze almışsındır, öldüğünde kahraman olursun.” dediğini,
iv. Muayene işleminden sonra kolluk görevlilerinin kelepçeyi yeniden taktığını, bu kez kelepçeyi daha fazla sıktıklarını, Emniyet Müdürlüğüne götürdüklerini, burada araba içinde yaklaşık bir buçuk saat kelepçeli olarak beklettiklerini,
v. Tuvalet ihtiyacını giderirken kapının açık bırakıldığını,
vi. Daha fazla beklememek için gözaltından çıkış muayenesi talep etmediğini, 2/4/2015 tarihinde saat 03.00 sıralarında serbest bırakılması üzerine evine gittiğini, ertesi gün bulantı ve baş dönmesi şikâyetiyle başvurduğu Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesinde BT çektirmek için yirmi yedi gün sonraya randevu verildiğini ifade etmiştir.
16. Başsavcılık 6/7/2018 tarihinde yazdığı üç ayrı yazı ile başvurucu hakkında kati adli raporun düzenlenmesini İstanbul Adli Tıp Şube Müdürlüğünden, başvurucunun sanığı olduğu dosyanın gönderilmesini İstanbul 38. Asliye Ceza Mahkemesinden ve şüpheli kolluk görevlilerinin kimliklerinin tespit edilerek ifade vermek üzere Başsavcılığa müracaat etmelerini İstanbul Emniyet Müdürlüğünden istemiştir.
17. Adli Tıp Şube Müdürlüğü 9/7/2018 tarihli cevabında, İnsan Hakları Vakfının raporundaki belirlemeleri esas alarak başvurucunun yaralanmasının basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu kanaatini bildirmiştir.
18. İstanbul İl Emniyet Müdürlüğünün Başsavcılığa gönderdiği 28/9/2018 tarihli yazının ekindeki 1/4/2015 tarihli tutanağa göre, Cumhuriyet savcısı M.S.K.nın alıkonulması eylemi sırasında öldürülen eylemcilere destek vermek amacıyla toplanan gruptan bazı göstericiler gözaltına alınmıştır. Gözaltına alınan kişilere destek olmak isteyen 25-30 kişilik bir grup 1/4/2015 tarihinde saat 16.30 sıralarında Vatan Caddesi Emniyet Metro Durağı civarında toplanmıştır. Aynı tarihte saat 17.45 sıralarında kimliği belirsiz bir şahıs tarafından İl Emniyet Müdürlüğüne saldırı gerçekleştirilmiş, saldırıda bulunan kişi öldürülmüştür. Saldırgan şahsın yanında bir çanta olduğu gözönünde bulundurularak başka kişilerin de var olabileceği düşüncesiyle çevre güvenliği alınmıştır. Bu sırada 15-20 kişilik bir grubun İstanbul Vergi Dairesi istikametine doğru kaçtığı ve kaçanlardan birinin yaralı olduğu tespit edilmiştir.
19. Yaralı kişinin saldırıda bulunan şahısla birlikte hareket etmiş olabileceği değerlendirilerek arama faaliyetlerine başlanmış ve bu kapsamda Vergi Dairesinin otoparkında biri ayağından yaralı toplam yirmi sekiz kişinin saklandığı görülmüştür. Otoparkta saklanan kişiler, yere yatıp ellerini başlarının üzerine koymaları yönünde uyarılmış, kolluk görevlilerinin ikazlarına uymayanlar orantılı şekilde zor kullanılarak plastik kelepçe ile kelepçelenmek suretiyle yakalanmıştır.
20. Başsavcılık, soruşturma kapsamında şüpheli kamu görevlilerinin ifadelerini tespit etmiştir. Buna göre polis memuru T.K. 9/10/2018 tarihli ifadesinde özetle İstanbul İl Emniyet Müdürlüğüne saldırının düzenlendiği anda protesto amacıyla Vatan Caddesi Emniyet Metro Durağı’nda toplanan üniversite öğrencilerinin kaçmaya başladığını, içlerinden birinin yaralandığını gördüğünü, Vergi Dairesinde çalışan güvenlik memurunun başvurması üzerine olay yerine (otoparka) gittiklerini, burada bulunanlardan hiç kimsenin “Beynimden ameliyat oldum, kafama vurmayın.” demediğini, kendisinin de kimsenin kafasına vurmadığını, tehdit ya da hakaret içeren bir söylemi olmadığını, olay yerinde güvenlik kameralarının bulunduğunu beyan etmiştir. Polis memuru M.O.Ş. de 17/10/2018 tarihli ifadesinde olay yerine gittiğinde başvurucunun ambulansla götürüldüğünü öğrendiğini, kendisini hiç görmediğini beyan etmiştir.
21. 34… ve 35… sicil numaralı polis memurları 6/11/2018 tarihli ifadelerinde özetle ve benzer şekilde Vatan Caddesi’ndeki İl Emniyet Müdürlüğüne saldırı yapıldığı gün olay yerinde bulunan 25-30 kişilik grubun Vergi Dairesinin otoparkına doğru kaçtığını öğrendiklerini belirtmiştir. Bu bilgiye göre otoparka gittiklerinde yanlarında bomba ya da silah olabilir düşüncesiyle bağırarak orada bulunan kişilere yere yatmalarını söylediklerini, üstlerini ve çantalarını kabaca aradıklarını, direnen kişilere karşı zor kullandıklarını, kimlik tespiti yaptıklarını, yaklaşık yarım saat süren bu işlemlerin sona ermesi üzerine ilgili kişileri Güvenlik Şube Müdürlüğü çalışanlarına teslim ettiklerini, kimseye vurmadıklarını belirtmiştir.
22. 33…, 37… ve 37… sicil numaralı polis memurları 13/11/2018 tarihli ifadelerinde özetle ve benzer şekilde Vatan Caddesi’ndeki İl Emniyet Müdürlüğüne saldırıda bulunulmasından hemen sonra bir güvenlik görevlisinin içlerinde yaralı bir şahsın bulunduğu 20-30 kişilik bir grubun çalıştığı Vergi Dairesinin otoparkına girdiğini söylediğini, bu bilgiyi değerlendirdiklerini, aralarında yaralı şahsın da bulunması nedeniyle saldırı eylemiyle ilişkili olabileceklerinden şüphelenip anılan otoparka gittiklerini ifade etmiştir. Olay yerinde 20-25 kişinin olduğunu görmeleri üzerine yüksek sesle defalarca polis olduklarını söylediklerini, bu kişileri ellerini başlarının üstlerine koymaları yönünde ikaz ettiklerini, buna rağmen ellerini başlarının üzerine koymayan kişilere orantılı şekilde zor kullanarak kelepçe taktıklarını, kişilerin saldırıya iştirak etmediklerinin anlaşılması üzerine toplantı ve gösteri yürüyüşlerine muhalefet eden şahıslar olduklarını değerlendirerek Güvenlik Şube Müdürlüğü personeline tutanak ile bu kişileri teslim ettiklerini, bu kişilere karşı onur kırıcı bir söz ya da fiilde bulunmadıklarını belirtmiştir.
23. 34… sicil numaralı polis memuru ise 27/11/2018 tarihli ifadesinde özetle olay yerinden kaçan şahısların Vergi Dairesinin otoparkına saklandıklarını öğrenmeleri üzerine otoparka gittiklerini, şahısları silah bırakmaları için uyardıklarını, kimsenin kafasına vurmadıklarını, yaralanan kişiyi hastaneye götürenler arasında olduğunu açıklamıştır. Talimatla ifadesi alınan V.K. da yaralanan kişiyi hastaneye götürenler arasında olduğunu, yine talimatla ifadesi alınan A.K. ve C.Ç. de otoparktaki yakalama ve gözaltına alma işlemlerine katılmadıklarını ifade etmiştir.
24. Başsavcılık yaralama, tehdit ve hakaret suçundan şüpheli polis memurları hakkında yürüttüğü soruşturmada 10/9/2019 tarihinde özetle şüphelilerin anılan suçları işlediklerine dair haklarında dava açılmasını gerektirir nitelikte delil elde edilemediği gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Anılan kararda; İstanbul Adliyesinde görev yapan Cumhuriyet Savcısı M.S.K.nın alıkonulmasına, alıkoyan DHKP-C terör örgütü üyesi iki şahsın gerçekleştirilen operasyon sırasında öldürülmesine ve E.S.K.nın öldürülen örgüt üyelerinin intikamını almak için Vatan Caddesi’ndeki İstanbul İl Emniyet Müdürlüğüne saldırı düzenlediğine vurgu yapılmıştır. Bununla birlikte saldırıda yaralanan şahısla birlikte farklı istikametlere kaçan kişilerin arasında terör eylemine iştirak etmiş kişi ya da kişilerin olabileceğinden şüphelenen kolluk görevlilerinin Vergi Dairesinin otoparkına kaçan kişilerden ellerini yukarı kaldırmalarını isteyip buna uymayanlara orantılı güç kullandıkları, silah ya da bomba kullanmalarını engellemek amacıyla ters kelepçe taktıkları kabul edilmiştir. Ayrıca İstanbul Adli Tıp Şube Müdürlüğü tarafından düzenlenen rapora göre başvurucunun basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığı ve anılan raporun işkence iddialarını doğrulamadığı da değerlendirilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
“… [Ş]ikayetçinin dilekçesi, şüphelilerin ifadeleri, doktor raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Olayın meydana gelmesinden bir gün önce İstanbul Adliyesinde Memur Suçları Soruşturma Bürosunda görev yapan Cumhuriyet Savcısı [M.S.K.nın] DHKP-C Terör örgütüne mensup militanlarca önce odasında rehin alınıp, akabinde [Ş.Y. ve B.D.] tarafından Şehit edildiği, akabinde teröristlerin emniyet görevlilerince öldürülmüş olduğu, bundan bir gün sonra terörist [Ş.Y.nin] sevgilisi olduğu iddia edilen ve aynı örgüt mensubu daha önce de eylemlerde bulunmuş olan terörist [E.S.K.nın] adliye de öldürülen teröristlerin intikamını almak amacıyla bombalar ve uzun namlulu tüfek ile İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Vatan Yerleşkesine gelerek burada görevli emniyet mensuplarına ve binayı hedef alıp, tüfek ile ateş etmeye başladığı ve binaya el bombası attığı, şüpheli olarak ifadesi alınan emniyet görevlilerinden bir kısmının bu saldırıya karşı ateş açarak cevap verdikleri, terörist [E.nin] olay mahalinde öldürülerek etkisiz hale getirildiği, karşılıklı ateş sırasında olay mahalinde bir şahsın yaralanmış olduğu ve bu şahısla birlikte örgüt üyesi olabileceği düşünülen çok sayıda şahsın emniyet binası önünden çeşitli istikametlere doğru kaçtıkları, şikayetçi Bulut Doğan’ın da bu şahısların arasında olduğu,DHKP-C terör örgütünün eylemlerinin genel olarak 1+1 yani iki kişi tarafından gerçekleştirilmiş olduğunun kayıtlardan bilindiği, yaralı olarak kaçan şahsın da [E.S.K.nın] eylemine iştirak eden terörist olabileceği ve yanında silah ile bomba olduğu değerlendirilerek, acele halde kaçan şahsın yakalanmasına çalışıldığı, etraftan alınan bilgiye göre Vatan Caddesi, Vergi Dairesi otoparkında kaçan gruptan birkaç kişininsaklanmakta olduğunun öğrenildiği, polisin bu hassasiyetle iyi aydınlatılmamış olan bu yere gittiğinde kendini tanıtıp, orada bulunanlara ellerini yukarı kaldırmalarını yolunda uyarı da bulunduğu, şikayetçinin de içinde bulunduğu bu şahısların uyarıları dikkate almamaları nedeniyle orantılı güç kullanılarak şahısların etkisiz hale getirildiği, silah ya da bomba kullanmalarının önüne geçilmek amacıyla ters kelepçe takıldığı,gözaltına alınan şahısların adli işlemlerinin gerçekleştirildiği, toplantı ve gösteri yürüyüşlerine aykırılıktan haklarında işlem yapılıp adliyeye sevk edilerek haklarında dava açıldığı,
Şikayetçi Bulut Doğan hakkında düzenlenen İstanbul Adli Tıp Şube Müdürlüğünün raporunda; basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafifşekilde yaralanmış olduğunun belirtildiği, şikayetçi hakkında düzenlenen bu raporun da şikayetçinin kendisine işkence uygulandığına dair iddialarını doğrulamadığı anlaşılm[ıştır.]”
25. Başvurucu 8/11/2019 tarihli dilekçeyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz etmiş; itirazında önceki iddialarını yinelerken etkili bir soruşturma yapılmamasından, beyanlarıyla ilgili bir açıklama yapılmaksızın sadece şüpheli kolluk görevlilerinin beyanlarının dikkate alınmasından, tek başına somut delillere ulaşma imkânı olmadığının, başvurduğu devlet hastanesinde bir ay sonrasına randevu verildiğinin görmezden gelindiğinden yakınmıştır.
26. Başvurucunun itirazı İstanbul 4. Sulh Ceza Hâkimliğinin 26/11/2019 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Kararda, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın usul ve kanuna uygun olduğu belirtilmiştir. Ret kararı başvurucuya 10/12/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir.
27. Başvurucu 31/12/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
28. İlgili ulusal hukuk için bkz. Tugay Bek, B. No: 2018/30943, 21/6/2023, §§ 47-51; İsmail Adak, B. No: 2018/19964, 20/10/2021, §§ 22-29.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
29. Anayasa Mahkemesinin 22/5/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
30. Başvurucu, Vergi Dairesinin otoparkında gerçekleşen yakalama işlemi sırasında bir kolluk görevlisinin silahın arkasıyla kafasına vurduğunu, bu darbeye bağlı olarak kısa süreli baygınlık geçirdiğini, bu hâldeyken dahi kolluk görevlilerinin kendisine tekme attığını ileri sürmüştür. Ayrıca otoparkta bekletildiği yaklaşık bir buçuk saat boyunca yüzüstü yatırıldığı sırada ellerinin arkadan kelepçelendiğinden, otobüsle hastaneye götürülürken ve gözaltında bulunduğu süre boyunca uzun süre elleri arkadan kelepçeli olarak bekletildiğinden, kolluk görevlilerinin “Bu savcı katili” şeklindeki hakaret niteliğinde söylemlerine maruz kaldığından ve tuvalet ihtiyacını karşıladığı sırada kapının açık bırakıldığından şikâyet etmiştir. Başvurucu; Başsavcılığın etkili bir soruşturma yürütmediğini, ayrımcı bir tavırla sadece şüpheli kolluk görevlilerinin beyanlarını esas alarak kovuşturmaya yer olmadığına karar verdiğini, soruşturma dosyasındaki ayrıntılı sağlık raporundan yüzeysel olarak bahsettiğini, soruşturma konusu olayların dışındaki birtakım meselelerden bahsederek kötü muamele eylemini meşrulaştırmaya çalıştığını belirtmiş; adil yargılanma hakkının, kötü muamele yasağının ve etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
31. Bakanlık görüşünde, başvurucunun olay tarihinden yaklaşık üç yıl sonra Başsavcılığa sunduğu kötü muamele iddiasına ilişkin şikâyet üzerine yetkili başsavcılık tarafından derhâl soruşturma başlatıldığı, delillerin toplandığı ve değerlendirildiği, başvurucunun iddiasını doğrulayan herhangi bir delil bulunamadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği bildirilmiştir. Bununla birlikte başvurucunun usuli garantilerden yararlandığı ve itirazlarını ileri sürebildiği de açıklanmıştır.
B. Değerlendirme
32. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun iddialarının bir bütün olarak kötü muamele yasağı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
33. Anayasa’nın iddiaların değerlendirilmesinde esas alınacak “Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”
34. Anayasa’nın “Devletin temel amaç ve görevleri ” kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri … kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
35. Güç kullanmaya yetkili kamu görevlilerinin, tutumu nedeniyle kendisine karşı güç kullanılması kesin olarak gerekli olmayan bir kişiye karşı fiziksel güce başvurmaları ilke olarak Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasını ihlal etmektedir. Kesin gerekli olduğu hâllerde güç, aşırıya kaçmadan kullanılmalı ve kişinin tutumuyla orantılı olmalıdır (Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, §§ 81, 82).
36. Güç kullanımına ilişkin bu ilkeler, güç kullanmaya yetkili kamu görevlilerinin hukuka uygun olarak verdikleri emre karşı etkin (aktif) veya edilgen (pasif) direniş gösterilmesi hâlinde de geçerlidir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Arif Haldun Soygür, B. No: 2013/2659, 15/10/2015, §§ 51, 52).
37. Hukuka uygun olarak tutulan bir kişiye kaçmasınınya da kendisine veya başkasına zarar vermesinin önlenmesi amacıyla kelepçe takılması yahut bu kişide aynı amaçlarla hareketi kısıtlayıcı başka araçların kullanılması, makul ölçüde gerekli olanının ötesinde bir güç kullanımı veya kişinin kelepçeli hâlinin kamuya teşhir edilmesi amacı olmadığı sürece-kural olarak- Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası yönünden sorun oluşturmamaktadır. Tutmanın haksız olduğunun sonradan anlaşılması da sonucu değiştirmemektedir. Bununla birlikte sözü edilen zorlayıcı tedbire başvurulması, kendisine kelepçe takılan kişinin fiziksel veya ruhsal durumu ve/veya tedbirin kişideki fiziksel yahut ruhsal etkileri nedeniyle asgari ağırlık eşiğine ulaşabilir (bazı değişikliklerlebirlikte bkz. Kazim Aksoy (2), B. No: 2015/8409, 4/7/2019, § 38; Ö.U., B. No: 2016/62587, 23/6/2020, §§ 32, 33, 35). Ayrıca belirtmek gerekir ki bir kişinin elleri arkasına alınarak kelepçelenmesitek başına kötü muamele yasağını ihlal etmez (Murat Köse, B. No: 2017/37375, 13/10/2020, § 34).
38. Anayasa’nın 17. maddesi -“Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddesindeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında- bir kimsenin devlet görevlilerinin 17. maddenin üçüncü fıkrasını ihlal eden bir muamelesine uğradığına ilişkin savunulabilir bir iddiada bulunması hâlinde etkili bir soruşturma yürütülmesini gerektirir. Kötü muamelenin kasten yapıldığının ileri sürüldüğü durumlarda iddia hakkında ivedilikle bir ceza soruşturması başlatılmalıdır. Şikâyet olmadığında bile kişiye kötü muamelede bulunulduğuna ilişkin yeterince açık belirtiler varsa konuyla ilgili bir ceza soruşturması açılmalıdır. Soruşturmada olayı aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek tüm deliller toplanmalıdır. Dahası soruşturma süreci, gerektiği ölçüde kamu denetimine ve mağdurun erişimine açık olmalı; mağdur soruşturmaya etkili şekilde katılabilmeli; soruşturmada makul bir özen ve süratle hareket edilmelidir. Ayrıca yetkililer, soruşturmayı sonlandırmak için aceleci davranmamalı ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdır (Ali Rıza Özer ve diğerleri, §§ 101-103; S.D., B. No: 2013/3017, 16/12/2015,§§ 111-114; Veli Saçılık (2), B. No: 2018/24614, 18/10/2022, § 16).
39. Somut olayda başvurucuya güç kullanmaya yetkili kamu görevlilerince fiziki müdahalede bulunulduğu ve bunun neticesinde başvurucunun yaralandığı hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Başsavcılık, başvurucunun kolluk görevlilerinin güç kullanması sonucunda yaralandığını ve kullanılan gücün başvurucunun tutumuyla orantılı olduğunu ifade ederek yaralanma olayı hakkında bir açıklama getirmiştir. Bu durumda kötü muamele yasağının maddi boyutu kapsamında incelenmesi gereken husus, kullanılan gücün kesin olarak gerekli olup olmadığı ve şayet gerekli ise gücün aşırıya kaçmadan, başvurucunun tutumuyla da orantılı olarak kullanılıp kullanılmadığıdır.
40. Kendi beyanına göre başvurucu, Cumhuriyet savcısı M.S.K.nın şehit edildiği olayla ilgili olarak gözaltına alınan öğrenci arkadaşlarının serbest bırakılacağını duyması üzerine Vatan Caddesi’ndeki İstanbul Emniyet Genel Müdürlüğünün önüne gitmiştir. Burada beklediği sırada DHKP-C silahlı terör örgütü üyesi E.S.K. el bombası ve uzun namlulu silahla emniyet güçlerine karşı bir saldırı düzenlemiştir. Emniyet güçlerinin karşılık vermesi üzerine silahlı çatışma yaşanmıştır (bkz. § 15).
41. Kolluk görevlileri tarafından düzenlenen 1/4/2015 tarihli tutanağa göre çatışmanın başlaması üzerine başvurucu, kalabalık bir grup ile birlikte Vergi Dairesinin otoparkına girmiştir. Kolluk görevlileri otoparkta bir grup insanın bulunduğunu ve içlerinden birinin yaralı olduğunu haber almıştır. Saldırıyla ilişkili kişilerin bulunabileceğini ve yeni bir saldırı düzenlenebileceğini değerlendiren kolluk görevlileri otoparkta saklanan kişileri yere yatarak ellerini başlarının üzerine koymaları yönünde uyarmıştır. Bu uyarıya uymayarak kolluk görevlilerine direnen kişilerle birlikte başvurucunun da elleri zor kullanılarak plastik kelepçe ile kelepçelenmiştir.
42. Başvurucunun silahın arka tarafıyla kafasının ve vücudunun hangi kısımlarına vurulduğuna, kendisine kaç kez tekme atıldığına dair ayrıntılı bir anlatımı bulunmadığı gibi adli raporlarda da tekme atmaya bağlı olarak oluşan yaralanma konusunda herhangi bir tespit yoktur (bkz. §§ 10,15). Başvurucunun olay anından yaklaşık sekiz saat sonra müdafii huzurunda alınan beyanında kolluk görevlilerinin kendisine kötü muamelede bulunduklarına dair bir anlatımı da bulunmamaktadır (bkz. § 11). Ayrıca şikâyet tarihi itibarıyla yaralanmasının niteliğine göre başvurucunun darbedilmesiyle ilgili iddialarının değerlendirilebileceği adli bir rapora ulaşılması, iddiaların doğrulanmasındayararlanılabilecek kamera kayıtlarının temin edilmesi ya da benzer işleve sahip başkaca bir delilin elde edilmesi imkânı kalmamıştır. Kolluk görevlilerinin müdahalesi ve kelepçe kullanımından dakikalar önce emniyet güçlerine karşı uzun namlulu silah ve el bombasıyla saldırı düzenlendiği ve otoparktaki kişilerden birinin yaralı olduğu dasabittir. Bu sebeple, başvurucu hakkında düzenlenen adli raporlardaki tespitlerin aşırı güç kullanımına da işaret etmediği de dikkate alınarak,yeniden silah ya da patlayıcı madde kullanılması ihtimaline binaen güvenliğin sağlanabilmesi amacıyla başvurucunun da içinde bulunduğu gruba ellerini kaldırmaları yönünde kolluk görevlilerince emir verildiği, başvurucunun bu emre uymaması nedeniyle başvurucuya karşı zor kullanıldığı ve olası silah ya da bomba kullanımının önüne geçilmesi amacıyla başvurucuya kelepçe takıldığı, dolayısıyla kullanılan gücün gerekli ve başvurucunun tutumuyla orantılı olduğu yönündeki Başsavcılık kabulünün aksine bir sonuca varmak için hiçbir neden bulunmadığı değerlendirilmiştir.
43. Başvurucu elleri arkadan kelepçeli olarak uzun süre bekletildiğini ve kolluk görevlilerinin aşağılayıcı söz ve eylemlerine maruz kaldığını ileri sürse de başvuru dosyasındaki hiçbir unsur başvurucunun bu iddialarını desteklememektedir.
44. Başvurucunun kötü muamele yasağının usul boyutuyla ilgili iddialarının değerlendirilmesine gelince Başsavcılık, başvurucunun konuylailgili şikâyetinin hemen akabinde konuyla ilgili bir soruşturma başlatmıştır. Bu kapsamda başvurucunun adli raporu temin edilmiş, olayda görev alan kolluk görevlilerinin beyanlarıtespit edilmiştir. Elde ettiği delilleri değerlendiren Başsavcılık, kolluk görevlilerinin güç kullanımının gerekli ve orantılı olduğunu kabul etmiş ve başvurucu tarafından sunulan adli raporun işkence iddialarını doğrulamadığını değerlendirmiştir. Dolayısıyla Başsavcılığın olayın gerçekleşme koşullarını aydınlatma isteğinden kuşku duyulmasını gerektirecek bir neden bulunmadığı ve başvuruya konu edilen soruşturmanın somut olayın koşullarında soruşturmanın etkililiğinin değerlendirilmesinde esas alınan ölçütleri karşıladığı sonucuna varılmıştır.
45. Açıklanan gerekçelerle kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 22/5/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Anayasa Mahkemesi’nin 22/5/2024 tarihli ve 2020/977 başvuru numaralı kararı Hukuki Haber