TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HALİME İBRAHİM VE İZZETTİN AHMED BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/31440)

 

Karar Tarihi: 5/6/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportörler

:

Tuğçe TAKCI

 

 

Murat İlter DEVECİ

Başvurucular

:

1. Halime İBRAHİM

 

 

2. İzzettin AHMED

Vekili

:

Av. Nurali ÇİTİL

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, sağlık hizmetlerine geç ulaşılması ve sağlanan tıbbi tedavinin yetersiz olması sonucu meydana gelen ölüm nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 5/9/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden ulaşılan bilgi ve belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Suriye Arap Cumhuriyeti vatandaşı olan ve Antalya’da yaşayan başvurucuların 2010 doğumlu çocukları A.İ.A. ateşinin yükselmesiyle rahatsızlanmış ve yaşadığı evde2/1/2017 tarihinde vefat etmiştir.

A. Ölüm Olayı Hakkında Resen Yürütülen Ceza Soruşturmasıyla İlgili Süreç

6. Konuyla ilgili olarak derhâl bir ceza soruşturması (Sor. No: 2017/241) başlatan Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı (Cumhuriyet Başsavcılığı) ölüm nedeninin tespiti için ölü muayenesi işlemi yapmıştır. İşlem sırasında başvurucu İzzettin Ahmed’in beyanı da alınmıştır. Başvurucunun verdiği ifadenin ilgili kısmı şöyledir:

“… Türkiye’ye eşim, çocuklarım ile birlikte yaklaşık 1,5 yıl önce geldim. Türk Makamlarından geçici kimlik almadım. Bu nedenle geçici kimlik numaram yoktur, ölen oğlum sara hastası olduğundan günde 2 ilaç kullanır. Oğlum 3-4 gündür hasta olduğu için sara [epilepsi] ilacını veremedim. Dün ölen oğlumu gerek özel hastanelere gerek[s]e Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesine, Atatürk Hastanesine, Kır camideki Çocuk Hastanesine, Kepez’de yeni açılan hastaneye götürme[me] rağmen hasta olarak kabul edilme[di]. Eve gönderildiğinden bu gece saat 05:00 sularında evde uyurken öldüğünü fark etme[m] üzerine hemen … polise haber ver[dim]. Çocuğumun ölümünden dolayı herhangi bir şikayetim yoktur…”

7. Otopsi işlemi, aynı gün Cumhuriyet savcısı huzurunda Adli Tıp Kurumu (ATK) Antalya Grup Başkanlığı Morg İhtisas Dairesinde görevli iki adli tıp uzmanınca yapılmıştır.9/2/2017 tarihli otopsi raporunda ölüm nedeni konusunda ATK 1. Adli Tıp İhtisas Kurulundan (1. İhtisas Kurulu) görüş alınması gerektiği belirtilmiştir.

8. Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine ölüm nedeni hakkında rapor düzenleyen 1. İhtisas Kurulu, ölümün epilepsi hastalığına bağlı gelişen komplikasyonlar sonucunda gerçekleştiği yönünde görüş bildirmiştir. Bu raporun ilgili kısmı şöyledir:

“…

SONUÇ

1. …

Çocuğun travmatik bir tesirle öldüğünün tıbbi delilleri bulunmadığı,

2. Otopsisinde alınan doku örneklerinin Kimya İhtisas Dairesinde yapılan tetkikinde tespit edilen maddelerin epilepsi (sara) hastalığı tedavisinde kullanılan ilaç etken maddeleri olduğu, tedavi düzeyinde oldukları, toksik düzeyde olmadıkları, aranan toksik maddelerin bulunmadığı bildirildiğine göre;

Çocuğun zehirlenerek öldüğünün tıbbi delillerinin bulunmadığı,

3. Adli dosyada kayıtlı bilgilerde kişinin epilepsi(sara) hastası olduğu, bu nedenle tedavi gördüğünün bildirildiği, 02/01/2017 tarihinde evinde ölü olarak bulunduğu, ölü muayene ve otopsisinde ölümüne neden olabilecek travmatik değişim ve toksik madde bulunmadığı, otopsisinde iç organlarda tespit edilen makroskopik bulgular, iç organların histopatolojik tetkikinde elde edilen bulgular, otopside alınan doku örneklerinde epilepsi(sara) hastalığı tedavisinde kullanılan ilaç etken maddelerinin bulunması, cesedin bulunduğu ortam, bulunuş şekli, olay yeri inceleme bulguları birlikte değerlendirildiğinde;

Çocuğun ölümünün epilepsi (sara) hastalığına bağlı gelişen komplikasyonlar sonucu meydana gelmiş olduğunun kabulü gerektiği oy birliği ile mütalaa olunur.”

9. Müteveffanın evinde hayatını kaybetmesi nedeniyle Antalya İl Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme Birimi tarafından evde olay yeri incelemesi yapılmış, olay yerinin basit krokisi çizilmiştir.

10. Başvurucu İzzeddin Ahmed tercüman huzurunda verdiği 2/1/2017 tarihli kolluk ifadesinde 1/1/2017 tarihinde saat 17.00 sıralarında oğlunu Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesine (Araştırma Hastanesi), Kepez Devlet Hastanesine (Kepez Hastanesi), Atatürk Devlet Hastanesine (Devlet Hastanesi), Perge Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesine (Perge Hastanesi) yüksek ateş nedeniyle götürdüğünü ancak kimlikleri olmadığından hastanelerin oğluna sağlık hizmeti sunmadığını, eve dönüp gece 01.00 sıralarında çocuğunu uyuttuğunu, sabah 05.00 civarında uyandığında oğlunun hayatını kaybettiğini anladığını bildirerek tedavi sunmayı reddeden kurumlardan şikâyetçi olduğunu beyan etmiştir.

11. Başvurucu İzzeddin Ahmed tercüman huzurunda verdiği 4/1/2017 tarihli kolluk ifadesinde ise rahatsızlanması üzerine oğlunu 1/1/2017 tarihinde dört ayrı hastaneye götürdüğünü, sorumlulardan şikâyetçi olduğunu, ilk gittiği Kepez Hastanesinin Acil Servisinin kapalı olduğunu, hizmet vermediğini, sonrasında gittiği Devlet Hastanesinin Acil Servisinde çocuk doktoru bulunmadığı için çocuğunu muayene ettiremediğini, bahsettiği son iki Hastaneden şikâyetçi olmadığını, Araştırma Hastanesi ile Perge Hastanesinin yetkililerinden şikâyetçi olduğunu söylemiştir.

12. Muratpaşa İlçe Emniyet Müdürlüğü (İlçe Emniyet Müdürlüğü) 3/1/2017 tarihli yazılarıyla Araştırma Hastanesinden, Perge Hastanesinden, Devlet Hastanesinden ve Kepez Hastanesinden olay gününe ait kamera görüntülerinin tespit edilerek görüntü içeriklerinde müşteki tarafından tespit edilen ve muayene işlemi yaptırmayan personelin kimlik bilgilerinin bildirilmesini talep etmiştir.

13. Devlet Hastanesi kamera kaydını, ilgili personel listesini ve acil servis hasta kabul formunu İlçe Emniyet Müdürlüğüne göndermiştir (Perge Hastanesi bu Hastaneye bağlı olduğundan hasta kabul formunun Devlet Hastanesi tarafından gönderildiği değerlendirilmiştir.). Sözü edilen forma göre;

– Y.E. isimli hasta 1/1/2017 tarihinde muayene edilmiştir.

– Hastanın şikâyeti forma “Hastanın ateşi varmış, öksürük yok, kusma yok, travma öyküsü yok, ilaç alımı yok.” şeklinde yazılmıştır.

– Muayene bulguları ile tanı ve öneriler formda “Bilinç açık, pupiller doğal, nörolojik defisit yok, farenks hiperemik, tonsiller hiperemik, ense sertliği yok, solunum sesleri normal, batın doğal, defans reboun yok, ateş: 37.1”,“farenjit”, “Poliklinik kontrolü önerildi.” olarak ifade edilmiştir.

14. Araştırma Hastanesi, Devlet Hastanesi ve Perge Hastanesine ait kamera kayıtları İlçe Emniyet Müdürlüğü tarafından incelenmiş ve yapılan incelemenin sonucu tutanağa bağlanmıştır.

– Araştırma Hastanesinden temin edilen 1 No.lu CD’deki kayıtlı görüntülere göre başvurucu İzzeddin Ahmed, hastaneye olay günü saat 14.05 sıralarında kucağında bir çocukla ve iki yetişkinle gelmiştir. Acil Servisten giriş yapan başvurucu ve yanındakiler halkla ilişkiler-karşılama-yönlendirme bankosundaki kadın görevli ile görüşmüştür. Başvurucu, kucağında çocukla koridorda beklemiştir. Bu sırada çocuk, ayakta durmakta zorlanmaktadır ve başını başvurucunun omzuna yaslamıştır. Başvurucu saat 14.22’de çocuğuyla birlikte Acil Servise girmiştir. Başvurucu ve yanındakiler saat 14.28’de geri gelip kadın görevliye müracaat etmeleri sonrasında hasta değerlendirme (triaj) odasına girmiştir. Buradan saat 14.30’da bir görevli ile çıkan başvurucu ve yanındakiler, halkla ilişkiler bankosuna gelmiştir. Burada erkek görevli ile konuşmuşlardır. Sonrasında aynı yere gelen ikinci erkek görevliye verdikleri kimlik benzeri bir belgeye bakarak konuşmuşlar, saat 14.34’te de Acil Servisin içine girmişlerdir. Görüntüye tekrar girmemişlerdir. Araştırma Hastanesinden temin edilen 3 No.lu CD’de kayıtlı görüntülere göre başvurucu, çocuğu ve yanındaki iki kişiyle birlikte hastaneye 18.06’da giriş yapmıştır. 2 No.lu CD’de kayıtlı görüntüler, 1 No.lu CD’de kayıtlı görüntülerin başka bir açıdan çekilmiş hâlidir ancak kayıtlardaki saatler birbiriyle örtüşmemektedir.

– Devlet Hastanesinden elde edilen görüntülere göre başvurucu, saat 18.40 sıralarında kucağındaki bir çocuk ve yanındaki iki kişiyle birlikte hastaneye gelmiştir. Kişiler görevlilerle görüşme yaptıktan sonra dışarı çıkmıştır.

– Perge Hastanesinden temin edilen kamera görüntülerine göre başvurucu, saat 18.58 sıralarında kucağında bir çocuk ve yanında iki kişiyle hastaneye gelmiştir. Hasta giriş kaydı yapan görevlinin yanına gitmelerinin ardından çocuk ile birlikte bir odaya girmiş, bir dakika sonra odadan çıkıp saat 19.05 sıralarında bekleme salonuna geçmiş, çocuğu buradaki banka yatırmışlardır. Başvurucu ve yanındakiler saat 19.31 sıralarında çocukla beraber poliklinik tarafına gitmiş, saat 19.33’te bir odaya girip saat 19.35’te odadan çıkmış ve saat 19.36’da hastaneden ayrılmıştır.

15. Araştırma Hastanesinde görevli koruma ve güvenlik müdürü, güvenlik amiri ve güvenlik görevlisi tarafından düzenlendiği anlaşılan 3/1/2017 tarihli tutanağa göre Araştırma Hastanesinin saat 00.00-08.00 vardiyasında kamera kayıtlarında bir yanlışlık olduğu fark edilmiştir. Geriye dönük olarak yapılan incelemede kamera görüntüsünü kaydeden cihazın 30/12/2016 günü saat 19.30 sıralarında kayıt yapmaya başladığı ancak dört saatlik görüntüyü kaydetmediği, böylece kamera kayıtlarında dört saatlik bir kaymanın oluştuğu tespit edilmiştir. Anılan tutanağa ve Araştırma Hastanesinden temin edilen 2 ve 3 No.lu CD’lerdeki görüntülere bakılırsa başvurucu ile yakındakiler Araştırma Hastanesine 1 no.lu CD’deki görüntülerde belirtilen saatten dört saat sonra gitmiştir.

16. Perge Hastanesinde memur olarak görev yapan S.B.K. 5/1/2017 tarihinde kolluk görevlilerince alınan ifadesinde 1/1/2017 günü saat 18.58 sıralarında bir kişinin yedi yaşlarında hasta olduğunu beyan ettiği bir çocukla gelip Suriye uyruklu Y.E.ye ait geçici koruma belgesi verdiğini, kendisinin de giriş kayıt işlemlerini yaptığını, sonrasında hastayı nöbetçi doktora yönlendirdiğini beyan etmiştir.

17. Perge Hastanesinde görev yapan ve çocuğu muayene eden Dr. O.C.Ç.nin 5/1/2017 tarihinde bilgi sahibi sıfatıyla verdiği kolluk ifadesi şöyledir:

 “…1/1/2017 tarihinde çocuk hastanesinde nöbetçi iken saat 19.30 sıralarında acil servis bölümüne Suriyeli bir çocuğu … getirdiler… şahsa çocuğun ne şikayeti var diye sorduğumda beni anlamadı, yanındaki şahıs ben tercüme yapacağım tarzında bir yaklaşım sergileyince ben çocuğun muayenesine başlayarak çocuğun şikayetinin ne olduğunu sordum. Bana ateşi olduğunu ifade ettiler, bunun üzerine kusması, ishali, öksürüğü yada ek bir şikayetinin olup olmadığını sordum. Sadece ateş şikayetinin olduğunu söylediler, bunun üzerine ateşini ölçtüm, ateşi 37.1 derece çıktı … bilinci açıktı, ense sertliği yoktu, gözlerine baktım ışık refleksi vardı, solunum sesleri doğaldı, batın ve karın muayenesi doğaldı, sadece hastanın boğazında tonsiller ve farekns bölgesi hiperemikti, bu bulgular doğrultusunda hastaya faranjit tanısı koyup ateş düşürücü bir ilaç önerdim ateş için de önerilerde bulundum … yakınlarına da mutlaka pazartesi günü çocuk polikliniğine başvurmasını kendilerine söyledim…”

18. Araştırma Hastanesinde Arapça tercüman olarak çalışan M.A.nın 6/1/2017 tarihinde kolluk görevlilerine şüpheli sıfatıyla verdiği ifadesi şöyledir:

 “… Ben [Araştırma Hastanesi] Uluslar Arası Hasta Biriminde Arapça Rehberi olarak çalışmaktayım. 1.1.2017 günü saat: 16:00 ile saat: 24:00 vardiyasında çalışmaya başladım. 01.01.2017 günü saat: 18:00 ile 18:30 arası … Acil Servis Danışmanın önünde suriye uyruklu kucağında bir çocuk olan şahıs vardı danışmada bulunan arkadaşlar anlaşamadıkları için yardım istediler ve bana çocuğu hasta değerlendirmeye gösterdiklerini çocuk bölümü sarı alana yönlendirdiklerini söylediler ben olaydan dolayı adını öğrendiğim İzzettin Ahmed isimli şahsın yanına gittiğimde elinde bulunan kendisine verilen değerlendirme kağıdını gördüm ve kendisine vermiş olduğu kimlik (Yabancı Tanıtma Belgesinin) kucağındaki çocuğa ait olmadığını bu nedenle çocuğun kendi kimliğini vermesini istedim ve dürüst olmasını söyledim ancak şahıs çocuğun kimliğinin olmadığını söyledi bende bu kez sizin üzerinizden kayıt açalım diyerek kendi kimliğini istedim ama babasının da kimliği yoktu sonra annesinin kimliğini istedim onunda kimliğinin olmadığını söyledi bunun üzerine suriye kimliği veya pasaportunu istedim ancak bu belgelerinde olmadığını söylediler. Bana ısrarla ellerinde bulunan başkasına ait kimliği uzatarak bu kimlikle işlem yapın dediler ben de burada çalışıyorum gerekli olan prosedürün dışına çıkamam ve başkasına ait kimliği kullanarak size işlem yaptıramam sorumluluğu alamam çünkü çocuğunuza bir şey olsa sorumlusu ben olurum diyerek … bana çocuğa babaya, anneye ait bir kimlik belgesi verin kayıt yaptıralım dedim ancak şahıs vermiş olduğu başkasına ait kimlik ile işlem yapılmayacağını anlayınca … kimliği alarak hastaneden ayrıldı. Ben şahsa sana kayıt açmayız demedim sadece kendisinden kimlik istedim. Ben şahsa senin kimliğin yok tedavi olamazsın demedim… Benim görevim tercümanlık yaparak hastaları yönlendirmektir benim kayıt açtırma gibi yetkim yoktur…”

19. İlçe Emniyet Müdürlüğü 5/1/2017 tarihli yazıyla Antalya Göç İdaresi Müdürlüğüne başvurucunun başkasına ait kimlik belgesiyle çocuğunun muayenesini yaptırdığının tespit edilmesi üzerine başvurucu hakkında başkasına ait kimlik bilgilerinin kullanılması suçundan tahkikata başlandığını, başvurucunun ifadesinde Türkiye’ye ailece kaçak girdikleri ve adına Türkiye’de herhangi bir resmî işlem yapılmadığı yönünde beyanda bulunduğunu bildirmiştir.

20. Kepez Hastanesi Başhekimi, İlçe Emniyet Müdürlüğüne gönderdiği4/1/2017 tarihli yazıyla hastanenin henüz resmî açılışının yapılmadığını, olay tarihinde Acil Servisin hizmete açık olmadığını, dış kapıyı gören güvenlik kamerasının bulunmadığını bildirmiştir.

21. Cumhuriyet Başsavcılığı 14/6/2017 tarihinde şüpheli ölüm olayı hakkında “…[başvurucunun] oğlunun sara hastası olduğunu, olay nedeniyle şikayetinin bulunmadığını beyan ettiği, maktulün ölüm nedeninin tespit edilmesi için … 1. Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen kararda, maktulün ölümünün kendisinde bulunan ’epilepsi’ hastalığına bağlı gelişen komplikasyonlar sonucu meydana gelmiş olduğunun tespit edildiği, maktulün ölüm olayında kimseye atfedilecek kast ve kusurun bulunmadığı” gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar (kovuşturmasızlık kararı) vermiştir.

22. Kovuşturmasızlık kararının başvurucuya hangi tarihte tebliğ edildiği tespit edilememiş, başvurucunun karara itiraz ettiğine dair bir belgeye rastlanmamıştır.

B. Bazı Baroların Ölüm Olayı Nedeniyle Yaptıkları Suç Duyuruları Üzerine Yürütülen Ceza Soruşturmasıyla İlgili Süreç

23. Olayla ilgili olarak Şanlıurfa Barosu, yüksek ateş şikâyeti ile hastanelere başvuran başvurucunun çocuğuna acil tıbbi yardım hizmeti sunmayan dört hastanenin personeli hakkında olası kasıtla öldürme suçundan kamu davası açılması gerektiği iddiasıyla Cumhuriyet Başsavcılığına 5/1/2017 tarihinde suç duyurusunda bulunmuştur. Cumhuriyet Başsavcılığı konuyla ilgili yeni bir soruşturma (Sor. No: 2017/1318) başlatmıştır. Antalya ve Kırıkkale Barolarının aynı yöndeki suç duyuruları üzerine başlatılan soruşturmalar da 2017/1318 numaralı soruşturmayla birleştirilmiştir.

24. Cumhuriyet Başsavcılığı Antalya Valiliğinden (Valilik) Araştırma Hastanesi, Devlet Hastanesi, Perge Hastanesi ve Kepez Hastanesi görevlileri hakkında görevi kötüye kullanma suçu yönünden soruşturma izni talep etmiştir. Soruşturma izni talebinde “Oğlu [A.İ.Ayı] tedavi için akşam saatlerinde [Araştırma Hastanesine] götürdüğünü acil serviste çocuğun nüfus cüzdanı isteyen görevliye Suriyeli olduğunu, nüfus cüzdanı olmadığını söyleyince geri çevrildiğini, bunun üzerine çocuğun [Kepez Hastanesine] götürdüğünü, buradan da aynı gerekçeyle geri çevrildiği, ardından Güllük Caddesinde bulunan [Devlet Hastanesine] götürüldüğü ancak buradan da aynı sebeple geri çevrildiği, son olarak [Perge Hastanesine] götürüldüğü, çocuğun aynı gerekçeyle hastaneye alınmadığından eve götürmek zorunda kaldığı, eve gittikten sonra … çocuğun öldüğünün tespit edildiği, bu şekilde yaşı küçük olan çocuğu durumunun acil olmasına rağmen kimliği olmaması gerekçe gösterilerek hastaneye almayan tüm görevlilerin görevlerini kötüye kullandıkları iddiası nedeniyle şikayetçi ol[duğu]…” hususlarına yer verilmiştir.

25. Yukarıda belirtilen soruşturma işlemlerini (bkz. §§ 12-20) içeren evrakın kolluk fezlekesi ekinde Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Bürosuna iletilmesi sonrasında konuyla ilgili yeni bir soruşturma başlatılmış ve bu soruşturma kapsamında Valilikten M.A. hakkında görevi kötüye kullanma suçundan soruşturma izni talep edilmiştir. Sonrasında bu soruşturma da Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/1318 numaralı soruşturmasıyla birleştirilmiştir. Cumhuriyet Başsavcılığı ayrıca 2017/241 numaralı soruşturma dosyasının bir örneğini soruşturma evrakı arasına almıştır.

26. Antalya İl Sağlık Müdürlüğünce yürütülen ön incelemede Dr. O.C.Ç.nin beyanı alınmıştır. Bu beyanın ilgili kısmı şöyledir:

 “…[Y]etişkin erkeklerden diğeri babasını Türkçe bilmediğini ve kendisinin tercüme yapacağını söyledi.

– Çocuğun şikayetinin ne olduğunu sordum.

– Şahıs ateşinin olduğunu söyledi.

– Başka bir şikayeti olup olmadığını sordum.

– Şahıs olmadığını söyledi.

– Bunun üzerine; kusma, öksürük, ishali olup olmadığını sordum.

– Şahıs sadece ateşinin olduğunu tekrarladı.

Görüntü itibariyle genel durumu iyi, bilinci açık görünen çocuğun ateşini 37.1 olarak ölçtüm.

– Şahsa… düşme, çarpma olup olmadığını; herhangi bir ilaç alıp almadığını sordum.

– Şahıs sadece atesi var. Başka bir şeyi yok deyince ikinci kez ateşini ölçtüm yine 37.1 derece çıktı.

-Bunun üzerine çocuğun ağzını açmasını söyledim,… bende boğaz muayenesini yaptım; farenks ve tonsiller hiperemikti. Hastanın kafasını ileri geri hareket ettirerek ense sertliği olmadığını gördüm. Çocuğun… sırtını açtılar. Çocuğun derin derin nefes alıp vermesini söyledim. … Bende bu arada solunum seslerini dinledim. Solunum sesleri doğaldı.

Sonra … karnını açmasını ifade ettim… kalbini dinledim. Ritmik ve düzenliydi. Batın rahat, defans, hassasiyet ve rebound yoktu.

…Üst Solunum Yolu Enfeksiyonu (Faranjit) tanısı koyarak ateş düşürücü bir ilaç yazarak reçetemi düzenledim. Sabah Polikliniğe gelmelerini ve önerilerde bulunarak muayeneyi tamamladım. Hasta koopere idi, çevirmen aracılığı ile söylenilen tüm uyarıları algılayabiliyordu…”

27. M.A. ön inceleme kapsamında ifade vermiştir. M.A.nın verdiği bu ifade daha önceki ifadesiyle benzerdir.

28. Valilik 20/4/2017 tarihinde, M.A. ile O.C.Ç. Hakkında soruşturma izni verilmemesine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

 “…

 [Araştırma Hastanesi] kamera kayıtları ve konuyla ilgili alınan ifadelerden; hastanın babası ile birlikte saat 18.10 da hastanenin acil servisine geldiği, yaklaşık 17 dk. babanın kucağında, şuuru açık ancak bitkin bir vaziyette halkla ilişkiler bankosunun önünde hiçbir bilgi veya muayene talebi olmadan beklediği, daha sonra babanın kucağında acil servisin önüne doğru çıkıldığı, 2 dk kadar sonra iki erişkin erkek ile birlikte tekrar içeri geldikleri, halkla ilişkiler bankosuna yaklaştıkları ve muayene talebinde bulundukları, deskteki görevli ile birlikte triaj odasına saat 18.27’de geçildiği, çocuğun ‘sarı alan’ olarak değerlendirildiği ve yaklaşık 2 dk içerisinde triaj işlemi bitirilerek dışarıya çıktıkları, hasta ve yakınlarının kayıt işlemleri için deske yanaştıklarında çocuğa ait kimlik yerine yaşça daha büyük bir başka çocuğun kimliğinin ibraz edildiği, o sırada hastanenin arapça tercümanlık işlemlerini yapan Sağlık Turizmi Temsilcisi [M.A.] ile ailenin görüştürüldüğü, adı geçen tarafından aile ile yapılan görüşmede, ailenin önce ibraz edilen kimliğin hasta çocuğa ait olduğunu iddia ettiği ancak daha sonra başka bir çocuğa ait olduğunu kabul ettiği, hasta sarı alan olarak değerlendirildiği için kimlik tespiti konusuna önem verildiği, kırmızı alan olarak triajı yapılan hastalarda kimlik ile ilgilenilmeden direkt muayene ve tedaviye başlandığı, çocuğun kendisine veya anne ya da babaya ait bir kimlikle de işlem yapılabileceği söylenmesine rağmen, bir ibrazda bulunulmadan aile tarafından hastanenin terk edildiğinin tespit edildiği,

 [Devlet Hastanesi] kamera kayıtları, konuyla ilgili başhekimlikten alınan bilgiler ve ifadelerden; hasta… saat 18.41’de hastane acil servisine geldikleri, kayıt bankosu ile görüşerek yaklaşık 30 sn içerisinde hastaneden ayrıldıkları, hastane başhekimliğinden alınan bilgiye göre hastanın, kırmızı alan olmaması ve acil serviste çocuk hastalıkları uzmanı olmaması sebebi ile [Devlet Hastanesine] bağlı [Perge Hastanesine] yönlendirildiğinin anlaşıldığı,

 [Perge Hastanesine] ait kamera görüntüleri ve yine başhekimlikten alınan bilgi ve belgelerden; çocuğun babayla birlikte saat 18.58’de hasta kayıt bölümüne ulaştığı ve saat 19.01’de kayıt işlemi yapılarak, acil servis içerisine yönlendirildiği, babayla birlikte lobide bekledikleri, bu sırada çocuğun bitkin olduğu ve baba tarafından ikili koltuğa yatırıldığı, 19.31’de muayeneye alındıkları, 19.34’de de hastane acil servisini terk ettiklerinin görüldüğü, hastanenin hasta çocuğa ait kayıtları incelendiğinde, 10/10/2007 doğumlu [Y.E.] adlı erkek çocuğun kaydının çıktığı, hastayı Dr. [O.C.Ç.nin] muayene ettiği, ateşinin 37,1 derece, öksürük yok, ishal yok, kusma yok, travma öküsü yok …fareks hiperemik, tonsiller hiperemik, ense sertliği yok, solunum sesleri normal, batın doğal, defans yok, rebound yok olarak kaydedildiği ve teşhis olarak Farenjit ve poliklinik kontrolü tavsiye edildiği…, hastanın [Araştırma Hastanesi] Acil Servisine başvurmasıyla, [Perge Hastanesine] muayene olması arasında yaklaşık 1,5 (bir buçuk) saat olduğu,… soyadı benzerliği olmakla birlikte kimlik bilgileri farklı olan çocuğun, hastanın akrabası olduğu ve onun kimliğiyle muayene edildiğinin düşünüldüğü,

Konuyla ilgili bilgi almak üzere çocuğun babasına telefon açılarak Tercüman [M.A.] vasıtasıyla konuşulmak istendiği ancak kendisinin konuşmak istemediği, gazete haberlerinde adı geçen 4. hastane olan [Kepez Hastanesi] Acil Servisinin halen faaliyette olmadığı ve hasta kabulü yapmadığı, dolayısıyla ailenin oraya gidip gitmediği bilgisinin alınamadığı,

Sonuç olarak, alınan ifadeler, görüntü kayıtları, otopsi raporu ve hastane evrakları birlikte değerlendirildiğinde; ilk olarak başvurdukları hastane olan [Araştırma Hastanesinde] saat 18.27’de triaj odasına girildiği ve çocuğun sarı alan olarak değerlendirildiği, iddia edildiği gibi hastanın kabul edilmemesinin söz konusu olmadığı, sarı alan hastası olarak değerlendirildiğinden kimlik tespiti konusuna önem verildiği,[Kepez Hastanesi] Acil Servisinin o tarihte hizmette olmadığı,[Devlet Hastanesi] Acil Servisinde çocuk hastalara hastaneye bağlı birim olan [Perge Hastanesi] Acil Servisinde bakıldığı bilgisinin hasta yakınlarına verildiği, hastanın tedavisinin reddedilmediği, [Perge Hastanesi] Acil Servisinde de başkasının kimliğiyle de olsa hastaların muayene edildiği, farenjit teşhisi konulduğu ve tavsiyelerde bulunulduğu anlaşıldığından; [Araştırma Hastanesi] Sağlık Turizmi Temsilcisi Arapça Tercüman [M.A.] ve [Perge Hastanesinde] görevli Dr. [O.C.Ç.] hakkında, 4483 sayılı Kanunun 6. maddesi uyarınca soruşturma izni verilmemesine… [karar verildi.]”

29. Şanlıurfa Barosu ve Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma izni verilmemesi kararına itiraz etmiştir. Cumhuriyet Başsavcılığı itirazında olayın soruşturma yapılmasını gerektirecek nitelikte olduğunu belirtmiştir. Konya Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi 12/9/2017 tarihinde itirazın kabulüne karar vererek tercüman ve doktor hakkındaki soruşturma izni verilmemesine ilişkin kararı kaldırmıştır.

30. Cumhuriyet Başsavcılığı, A.İ.A.nın ölümü ile A.İ.A.ya sağlık hizmeti sunmayı reddettikleri iddia edilen kamu görevlilerinin eylemleri arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı, ölümün M.A. ve O.C.Ç.nin çocuğun tedavisini yapmamalarından ya da tedavinin gecikmesine sebebiyet vermelerinden dolayı epilepsi hastalığının tedavisine geç kalınmasından ileri gelip gelmediği konusunda ATK’dan rapor düzenlemesini talep etmiştir.

31. ATK 8. Adli Tıp İhtisas Kurulunca (8. İhtisas Kurulu) düzenlenen 29/8/2018 tarihli raporda çocuğun ölümünün epilepsi hastalığına bağlı komplikasyonlar sonucu gerçekleştiği, çocuğun muayenesinin yapıldığı, şikâyet ve muayene bulgularına uygun teşhis konularak gerekli tedavinin sağlandığı ve tüm işlemlerin tıp kurallarına uygun olduğu belirtilmiştir. Raporun ilgili kısmı şöyledir:

“…

SONUÇ

1. Adli dosyada kayıtlı bilgilerde çocuğun epilepsi(sara) hastası olduğu, bu nedenle tedavi gördüğünün bildirildiği, 02/01/2017 tarihinde evinde ölü olarak bulunduğu, ölü muayene ve otopsisinde ölümüne neden olabilecek travmatik değişim ve toksik madde bulunmadığı, otopsisinde iç organlarda tespit edilen makroskopik bulgular, iç organların histopatolojik tetkikinde elde edilen bulgular, otopside alınan doku örneklerinde epilepsi (sara) hastalığı tedavisinde kullanılan ilaç etken maddelerinin bulunması, cesedin bulunduğu ortam, bulunuş şekli, olay yeri inceleme bulguları birlikte değerlendirildiğinde; Çocuğun ölümünün epilepsi (sara) hastalığına bağlı gelişen komplikasyonlar sonucu meydana gelmiş olduğunun kabulü gerektiği,

2. Adli dosyada kayıtlı bilgilerde çocuğun 01/01/2017 tarihinde rahatsızlandığı, hastaneye götürüldüğü, kimliği olmadığı için kayıt yapılamadığı, [Perge Hastanesinde] [Y.E.] adında … acil serviste muayene yapıldığı, ateşi şikayeti olduğu, öksürük, ishal ve kusma olmadığı, titreme öyküsü olmadığı, ilaç alımı olmadığı, bilinç açık, pupiller doğal, nörolojik defisit olmadığı, farenks hiperemik, tonsiller hiperemik, ense sertliği olmadığı, solunum sesleri normal, batın doğal, defans rebound olmadığı, ateş: 37.1 olarak tespit edildiği, farenjit teşhisiyle medikal tedavi uygulanıp poliklinik kontrolü önerildiği, savcılığınızca çocuğun [Perge Hastanesinde] [Y.E.] adında muayene edildiğinin kabulü halinde; çocuğun muayenesinin yapıldığı, şikayet ve muayene bulgularına göre uygun teşhis konularak gerekli tedavisinin yapıldığı, yapılan tüm işlemlerin tıp kurallarına uygun olduğu,

3. Sağlık personeli olmayan kişilerin kusur durumunun değerlendirilmesinin Kurulumuzun görev alanına girmediği… [sonucuna varılmıştır.]”

32. Cumhuriyet Başsavcılığı 25/4/2018 tarihli yazıyla, çocuğun tedavi için götürüldüğü tüm sağlık kuruluşlarının tespitini, çocukla ilgili tüm tıbbi belgelerin teminini, çocuğa tedavi sunmayı reddeden sağlık görevlilerinin ve başhekimin ifadelerinin alınmasını Antalya İl Emniyet Müdürlüğünden talep etmiştir.

33. Antalya İl Emniyet Müdürlüğünce görevi kötüye kullanma suçundan hazırlanan tahkikat evrakı 26/6/2018 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığına iletilmiştir. Tahkikat evrakına göre olay tarihinde Araştırma Hastanesinde başhekim olarak görev yapan H.Y.Y.nin, triaj bölümünde hemşire olarak görev yapan T.Ş.nin, hasta kabul bölümünde görev yapan Z.B.A.nın, halkla ilişkiler bölümünde görev yapan Ö.K.nın ve M.A.nın şüpheli sıfatıyla ifadeleri alınmıştır.

i. H.Y.Y.nin ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “…[Olay] sonrası inceleme ve soruşturma talimatı verdim. Yapılan inceleme ve soruşturma sonucunda olay ile ilgili edindiğim bilgi şu şekildedir, hastanın Hastane Acil Servisine gelişi sonrası normal acil başvuru süreci seyrinde hastanın başvurusu alınmıştır. Triyaj işleminin yapılıp geri kalan işlemlerin yapılabilmesi için kimlik ibrazı gerekmektedir şahsın yakınlarının bu süreçte farklı bir kimlik verildiği tespit edilmiştir. Hastanın kendi kimliğinin yada anne ve babasının kimlik ibrazı durumunda tedavinin devam ettirilebileceği söylenilmiştir. Konuyu anlayan ve doğru kimlik getireceklerini söyleyen hasta ve yakınları daha sonra hastaneden ayrılarak bir daha başvuru yapmaya gelmemişlerdir … mevzuat çerçevesinde ve yasal hükümlülükler gereğince acil başvuru iş ve işleyişine uygun şekilde görevlerini yerine getirdikleri görülmüştür[tür]…”

ii. T.Ş.nin ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “…Tiraj bölümünde yaklaşık 4 yıldır çalışmaktayım … gelen acil hastaları ön değerlendirme yaptıktan sonra gerekli görülen bölüme yönlendirme işi yaparım. Gelen hastaların ilk olarak ateş, tansiyon vs gibi işlemlerini yaptıktan sonra ilgili alana yönlendiririz. Benim çalışmış olduğum alan yoğun ve kalabalık bir bölüm olmasından dolayı her gelen hastayı tam olarak hatırlamamaktayım. Ancak bahse konu olayın haberlere yansımasından dolayı olaydan bir iki gün sonra hastane kameralarından izlediğim kadarıyla şahsa gerekli müdahaleyi yaptığımı gördüm. Bu olayda eski tarihli olmasından dolayı bahse konu Suriyeli şahsı şuan için hatırlamıyorum, çalışmış olduğum bölüm bazen günde 2000 – 3000 kişinin geldiği bir bölümdür. Bahse konu Suriyeli vatandaş bulunduğum hastaneye geldiğinde ilk olarak ateşini ölçtükten sonra gerekli bölüme yönlendirdim. Ben gelen hastaların hepsine bu yönlendirme işini yaparım. Benim şahısların eline şu alana git kayıt yaptır diye verdiğim kağıt ile birlikte şahıslar hasta kayıt bölümüne giderek önce kayıt yaptırır sonra ilgili bölüme giderler… Şahıs daha sonra neden gerekli bölümde incelenip tedavi görmediği hakkında bilgim yoktur…”

iii. Z.B.A.nın ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “…[Araştırma Hastanesi] Acil Hasta Kabul bölümünde yaklaşık 30 yıldır memur olarak ve ayrıca hasta kabul sorumlusu olarak görev yapmaktayım. Hastanemizin acil bölümüne müracaat eden hastalar öncelikle tiriaj (değerlendirme) bölümünden geçer ve bu bölümde hastanın hangi alanda muayene olacağı belirlenir bu alanlar kırmızı sarı yeşil ve cerrahi olarak ayrılır, hasta eğer acil ise kayıt işine bakılmaksızın hemşire çocuğu alarak gerekli bölüme götürür ve tedavisini başlatır. Kayıt işlemi daha sonra yapılır. Aciliyet gerektirmiyor ise değerlendirme kağıdı eline verilerek halkla ilişkiler ve hasta kayıt bölümüne yönlendirilir, bizim hastanedeki işleyişimiz bu şekilde olmaktadır. Ben hastanede hafta içi mesai saatleri arasında bulunup hafta sonu çalışmamaktayım … bahsetmiş olduğunuz suriyeli vatandaşı hiç görmedim, ancak hastanemize gelen vatandaşlara yukarıda anlattığım şekilde işlem yapılmaktadır…”

iv. Ö.K.nın ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “…[B]en [Araştırma Hastanesinde] yaklaşık olarak 2 yıldır Halkla ilişkiler bölümünde çalışmaktayım. Ben hastanemize gelen vatandaşları gerekli olan bölümlere bana danışmaları üzerine yönlendirme işlemi yapmaktayım. Bahse konu olay zamanında da hastanede çalışmaktaydım. … 2017 yılının başlarında akşam saatleri sırasında hastanemizin acil bölümüne gelen Suriyeli bir çocuk ve ailesi bulunuyordu. Ben içlerinden birine kimlik fotokopisi çekmesini söyledim, ve hasta ile birlikte triaj (değerlendirme) bölümüne götürdüm. Orada bulunan hemşire hanım değerlendirmesini yaparak hastayı sarı bölüme gitmesi yönünde uyardı ve durumu normal dedi. Ben hasta ve ailesi ile birlikte formu doldurmak amacıyla halkla ilişkiler masasının köşesine kadar geldim orada şahıs bana hastanın kimliğini uzattı ben kimlikteki resme baktığımda farklı bir şahsın kimliği olduğunu gördüm tam bu esnada acil kısmından arapça tercümanlık yapan [M.A.] geldi, bende [M.A.ya] bu kimlik başkasının sanırım bende arapça bilmiyorum sen bi söylermisin dedim, [M.A.] kimliğe bakarak bu kimlik başkasına ait dur sorayım demesi üzerine şahıslar ile yabancı dilde konuşmaya başladı ve şahıslar oradan ayrıldılar. Daha sonra [M.A.] bana dönerek bu kimlik başkasınınmış akrabasının oğlunun olduğunu söyledi, ben bu kimlikle işlem yaptırsam ve başına bir iş gelse sorumluluğu alamam diyerek şahısları yolladığını söyledi. Daha sonra şahıslara ne olduğunu bilmiyorum…”

v. M.A.nın ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “… Ben [Araştırma Hastanesi] uluslararası hasta biriminde arapça rehberi olarak çalışmaktaydım. 2017 yılı aralık ayında bu işten ayrıldım. Bana bahsetmiş olduğunuz olayı hatırlıyorum… 01.01.2017 günü saat 18.00 ile 18.30 saatleri arası hastane önünde mola dönüşü acil kapısından hastanenin içerisine girdim ve vezne tarafına giderken acil servis danışmanı önünde suriye uyruklu kucağında bir çocuk bulunan şahıs vardı. Danışmada bulunan görevli arkadaş şahısla anlaşamadıklarından dolayı yabancı dilden destek istediklerini bana söylediler, bende arapça bilmemden dolayı şahıslar ile konuşup çevirme yaptım. Şahıslar bana çocuğun ben gelmeden önce hasta değerlendirme kısmına gittiklerini söylediler. Bende ellerinde bulunan değerlendirme kağıdını alarak onlara yardımcı olmak istediğim sırada çocuk şahsın kimliğini bana uzattılar ben bu kimliğe baktığımda hasta olan çocuğa benzemediğini ve başkasına ait kimlik olduğunu anladım. Bu kimliğin başkasına ait olduğunu danışman arkadaşa da söyledim. Yabancı şahıslar bana çocuğun kimliğinin olmadığını ısrarla söyleyerek o kimlikle giriş yapmamız gerektiğini söylemeleri üzerine ben şahıslara içerde yapılacak olan müdahalede ters bir şey olursa bunun hesabını kimse veremez ve prosedür dışına çıkamayız dedim, şahıslardan anne baba olmalarından dolayı kendi kimlik yada pasaportlarını istedim ancak onuda ibraz edemediler, bunun üzerine bende danışmanın bana söylediklerini çeviri yaptım ve bu şekilde giriş yapılamayacağını bana söylemeleri üzerine bende bunu şahıslara tercüme ettim, ben hastane içerisinde kayıt yapma veya yaptırmama gibi bir yetkim yoktur, ben sadece tercüme yapmaktayım. Ben bu konuyu yabancı şahıslara aktardıktan sonra şahıs çocuğu alarak ve kimliği alarak hastaneden gittiler. Ben şahsa kesinlikle kimliğin yok tedavi olamazsın demedim…”

34. Antalya İl Emniyet Müdürlüğü görevlilerince düzenlenen Araştırma Tutanağı’nın ilgili kısmı şöyledir:

 “…

 [Kepez Hastanesi] ile yapılan yazışmalarda belirtilen tarihte [A.İ.A. yada A.İ.] ismi ile herhangi bir kayıt olmadığı, [Kepez Hastanesinin] belirtilen tarihte Acil bölümünün çalışmadığı saat 08.30 ile 17.30 saatleri arası mesainin olduğu, o tarihe ait kamera kayıtlarının bulunmadığı anlaşılmış,

 [Devlet Hastanesi ve Perge Hastanesi] ile yapılan yazışmalarda belirtilen tarihte [A.İ.A. yada A.İ.] isimde herhangi bir kaydın olmadığı ancak yine aynı tarihte [Y.E.] isimli Suriye vatandaşı bir çocuk şahsın Hastaneye gelerek başvurduğu ve muayene olduğu belirtilmiş, yapılan kamera incelemelerinde 3 erkek şahıs ile birlikte bir çocuk şahsın [Devlet Hastanesine] 01.01.2017 günü akşam saatlerinde geldikleri burada kayıt bölümüne geldiklerinde yanlarında bulunan güvenlik görevlisi ile konuştukları [Devlet Hastanesinde] o gün için çocuk bölümünün olmadığı, bu işlemlere Hastaneye bağlı olan [Perge Hastanesinin] baktığı, şahısların görevli ile konuştuktan sonra [Perge Hastanesine] gittikleri burada [Y.E.] ismi ile muayene olduğu kendisine Hasta Kabul ve Uygulama Formu hazırlandığı, Dr. [O.C.Ç.] tarafından… faranjit tespiti yapıldığı,… Bahse konu hastanede gelen yabancı uyruklu şahsa gerekli kaydın yapıldıktan sonra muayene işlemi yapıldığı, şahsın hastaneye kabul edilmeme durumunun olmadığının anlaşılması sebebi ile görevli kişiler ifade için çağırılmamış…[tır.]”

35. Kepez Hastanesinin Antalya İl Emniyet Müdürlüğüne ilettiği 22/5/2018 tarihli yazıda olay günü Acil Servisin 08.00 ile 17.00 saatleri arasında hizmet verdiği, 5/1/2017 tarihinden itibaren de yirmi dört saat boyunca hizmet vermeye başladığı bildirilmiştir.

36. Cumhuriyet Başsavcılığı 9/10/2018 tarihinde T.Ş., Z.B.A., M.A., Ö.K., O.C.Ç., H.O. ve H.Y.Y. hakkında soruşturmaya konu görevi kötüye kullanma ve taksirle ölüme neden olma suçlarından kovuşturmasızlık kararı vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “…

Müteveffanın ölümü ile ilgili Antalya Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/241 sayılı soruşturma dosyasında… şahsın ölümünün epilepsi (sara) hastalığına bağlı gelişen komplikasyonlar sonucu meydana geldiğinin tespit edilmesi nedeniyle… kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği,

Müşteki tarafından oğlunun ölümü ile ilgili hastane yetkilileri hakkında şikayetçi olunması nedeni ile özellikle hastanede idari birimde görev alan kişilerin ve acil hasta kabulde görevli personelin taksirle ölüme sebebiyet verme suçundan ifadeleri alınmış olup, olayda müteveffanın ölümü ile görevli doktor ve personelin eylemleri arasında uygun illiyet bağının olup olmadığı, görevlilerin ihmali veya kusuru sebebiyle ölümün meydana gelip gelmediği hususunda adli tıp kurumu başkanlığından rapor aldırılmış olup,

… 8. Adli Tıp ihtisas Kurulunun 29/08/2018 tarih ve 1052 sayılı raporunda özetle … şikayet ve muayene bulgularına göre uygun teşhis konularak gerekli tedavisinin yapıldığı, yapılan tüm işlemlerin tıp kurallarına uygun olduğunun tesbit edildiğinin belirtildiği,

… Adli Tıp 8. İhtisas Kurulunun… raporundan da anlaşılacağı üzere müteveffa … 01/01/2017 tarihinde rahatsızlandığı [Perge Hastanesinde]… acil serviste [muayenesinin] yapıldığı, muayene bulgularına göre uygun teşhis konularak gerekli tedavisinin yapıldığı, çocuğun ölümünün epilepsi hastalığına bağlı gelişen komplikasyonlar sonucu [meydana] gelmiş olduğunu tesbit edildiği, ayrıca yapılan tüm işlemlerin tıp kurallarına uygun olduğunun belirlendiği, çocuğun kimliği olmadığı bahane edilerek tedavisinin yapılmadığı şeklindeki iddiaların soyut kaldığı, kimliği olmadığı için muayenesinin yapılmadığı şeklindeki iddiaların gerçeği yansıtmadığı, tedavisinin yapıldığının hastane kayıtlarından anlaşıldığı, hastane görevlilerinin herhangi bir kasıt veya kusurunun söz konusu olmadığı anlaşılmakla,

Şüpheliler hakkında kamu adına KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA… karar verildi.”

37. Başvurucular; çocuğun kimliğinin olmadığı için acil sağlık hizmeti sunulmadığının açık olduğu, ayrıca çocuğun muayenesinin üç dakika gibi kısa bir sürede yapıldığı, yüzeysel muayene nedeniyle çocuğa doğru tanı konulmadığı ve acil tedavi uygulanmadığı, bu yüzden çocuğun öldüğü, soruşturmada eksik araştırma ve inceleme yapıldığı iddiasıyla kovuşturmazlık kararına itiraz etmiştir.

38. Başvurucuların itirazı, kovuşturmasızlık kararının usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle Antalya 1. Sulh Ceza Hâkimliğince 29/5/2019 tarihinde reddedilmiştir. Bu karar başvuruculara 6/8/2019 tarihinde tebliğ edilmiş olup başvurucular 5/9/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

39. Anayasa Mahkemesinin 5/6/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi

40. Başvurucular, başvuru formlarında bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılayacak geliri olmadığını beyan ederek adli yardım talebinde bulunmuştur.

41. Anayasa Mahkemesi tarafından adli yardım talebinin kabul edilebilmesi için gerekli şartlar Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013, § 23) kararında, yabancıların adli yardım talepleri konusunda benimsenen ilkeler ise Nadali Agheli Kohne Shari (B. No: 2014/12633, 9/9/2015, §§ 17, 18) kararında yer almaktadır. Anılan ilkelere göre adli yardım için gerekli şartlar mevcutsa karşılıklılık şartı gerçekleşmese bile yabancının adli yardım talebi kabul edilmelidir.

42. Somut olayda yabancı ülke vatandaşı olan başvurucuların herhangi bir gelirinin veya mal varlığının tespit edilemediği, dolayısıyla geçimlerini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun oldukları dosya kapsamından anlaşıldığından açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne ve başvurucuların yargılama giderlerini ödemekten geçici olarak muaf tutulmalarına karar verilmesi gerekir.

B. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü

43. Başvurucular yaşam hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Bu iddiaları kapsamında başvurucular, öncelikle kimliği olmadığı için çocuklarına gerek Araştırma Hastanesince gerek Devlet Hastanesince acil ve temel sağlık hizmeti sunulmadığını, Perge Hastanesinde yapılan muayenenin ise yetersiz ve özensiz olduğunu, şikâyetlerinin özenli ve kapsamlı şekilde incelenmediğini, itiraz merciinin de eksik değerlendirme ve yetersiz gerekçe ile karar verdiğini öne sürmüştür. Başvuruculara göre çocuklarının ölümü hakkındaki ceza soruşturması etkili şekilde yürütülmemiş, soruşturmada kamu görevlileri korunmuştur.

44. Bakanlık görüşünde başvurunun kabul edilebilirliği yönünden başvurucuların tıbbi ihmal ve hizmet kusuruna dayalı iddiaları bakımından tazminat davası yoluna başvurmamaları nedeniyle başvuru yollarının tüketilip tüketilmediğinin değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Başvurunun esası yönünden ise Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gerekli delillerin toplandığı ve uzman kurumun verdiği görüşe dayanılarak kovuşturmasızlık kararı verildiği ifade edilmiştir.

45. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında soruşturmadaki şüpheli sayısının azlığından ve Dr. O.C.Ç.nin beyanının şüpheli sıfatıyla alınmamasından şikâyet etmiştir.

2. Değerlendirme

46. Anayasa’nın “Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddesi ile “Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısımları şöyledir:

 “Madde 5

Devletin temel amaç ve görevleri, … kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.

Madde 17

Herkes, yaşama … hakkına sahiptir.”

47. Yaşam hakkını güvence altına alan Anayasa’nın 17. maddesi, devletin temel amaç ve görevlerini düzenleyen Anayasa’nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete negatif yükümlülükler yanında egemenliği altındaki kişilerin yaşamlarının korunması için bazı pozitif yükümlülükler yükler (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, §§ 50, 51; Nafia Sevin Ergün Sefada ve diğerleri [GK], B. No: 2014/14844, 1/12/2016, §§ 57, 58).

48. Anılan pozitif yükümlülükler sağlık alanında yürütülen faaliyetler için de geçerlidir. Nitekim Anayasa’nın 56. maddesinde herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu, devletin “herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak … amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini” düzenleyeceği, bu görevini kamu kesimindeki ve özel kesimdeki sağlık kurumlarından ve sosyal kurumlardan yararlanarak, onları denetleyerek yerine getireceği kurala bağlanmıştır. Bu sebeple devlet, sağlık hizmetlerini kamu sağlık kurumları veya özel sağlık kuruluşları tarafından yerine getirildiğine bakmadan hastaların yaşamlarının korunmasına yönelik gerekli tedbirlerin alınabilmesini sağlayacak şekilde düzenlemek zorundadır (Nail Artuç, B. No: 2013/2839, 3/4/2014, §§ 34, 35; Nafia Sevin Ergün Sefada ve diğerleri, §§ 59, 60). Şüphesiz anılan düzenlemeler, sağlık personelinin sahip olması gereken yüksek mesleki standartları da içermelidir (Ayhan Keçeli ve diğerleri, B. No: 2019/24231, 23/2/2022, § 81).

49. Yaşam hakkı konusundaki pozitif yükümlülükleri kapsamında devlet, yaşam hakkını korumak için oluşturulan yasal ve idari çerçevenin gereği gibi uygulanmasını ve bu hakka yönelik ihlallerin durdurulup cezalandırılmasını sağlayacak etkili bir yargısal sistem kurmakla da yükümlüdür. Bu usul yükümlülüğü şüpheli her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütülmesini gerektirir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, §§52, 54; Nafia Sevin Ergün Sefada ve diğerleri, § 61).

50. Kasıtlı öldürme ya da saldırı veya kötü muameleler sonucu meydana gelen ölüm olaylarında Anayasa’nın 17. maddesi gereğince devletin sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verebilecek nitelikte cezai soruşturmalar yürütme yükümlülüğü bulunsa da kasıtlı olmayan eylemler açısından farklı bir yaklaşım benimsenebilir. Bu bakımdan genel olarak ihmal suretiyle ortaya çıkan diğer ölümlerde olduğu gibi tıbbi ihmal sonucu ortaya çıktığı iddia edilen, bir başka ifadeyle tedavinin kusurlu, yanlış veya gecikmiş olması ya da sağlık çalışanlarının tedavi sırasındaki koordinasyon eksiklikleri sonucu meydana geldiği ileri sürülen ölüm olaylarında da etkili bir yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülük; mağdurlara hukuki, idari ve hatta disiplinle ilgili hukuk yollarının açık olmasıyla yerine getirilmiş sayılabilir (Ayhan Keçeli ve diğerleri, § 84; bazı farklılıklarla birlikte bkz. Nail Artuç, § 37; Nafia Sevin Ergün Sefada ve diğerleri, §§ 62-64).

51. Ölümün tıbbi ihmalden değil de sağlık durumunun ciddiyetinin bilindiği ya da bilinmesinin gerekli olduğu hastaya gerekli acil sağlık hizmetinin sunulmaması sonucu meydana geldiği ya da sağlık hizmetlerinde var olan ve yetkililerce bilinen veya bilinmesi gereken ancak ortadan kaldırılması için gerekli önlemlerin alınmadığı sistemsel veya yapısal bir işlevsizliğin hastanın sağlık hizmetlerinden yoksun kalarak ölmesine neden olduğu durumlarda sorumlular aleyhine hiçbir suçlamada bulunulmaması ya da bu kişilerin yargılanmaması yaşam hakkının ihlaline neden olabilir (Ayhan Keçeli ve diğerleri, § 85; benzer yöndeki değerlendirme için ayrıca bkz. Kenan Sayın, B. No: 2013/5376, 14/10/2015, § 47).

52. Somut olayda başvurucuların epilepsi hastası olan çocukları A.İ.A. vücut sıcaklığının yükselmesi nedeniyle rahatsızlanmıştır. Rahatsız olduğu üç dört günlük sürede A.İ.A.ya günlük epilepsi ilaçları verilmemiştir (bkz. §§ 5, 6, 10). Başvurucu İzzettin Ahmed, yanındaki bazı kişilerle birlikte çocuğu A.İ.A.yı 1/1/2017 tarihinde saat 18.00-18.10 sıralarında Araştırma Hastanesine götürmüş ancak kimliklerinin olmaması nedeniyle çocuğunu muayene ettirememiştir (bkz. §§ 14, 15, 28). Başvurucu, sonrasında çocuğunu tedavi için Kepez Hastanesine götürmüş fakat hastanenin resmî açılışının henüz yapılmaması ve hastanenin 17.00’den sonra hizmet vermemesi nedeniyle A.İ.A. acil sağlık hizmetine ulaşamamıştır (bkz. §§ 20, 28, 34, 35). Başvurucu, Devlet Hastanesinde çocuklar için acil servis hizmetinin Devlet Hastanesine bağlı Perge Hastanesince verildiğini öğrenince çocuğunu Perge Hastanesine götürmüş ve saat 19.31’de A.İ.A.yı başka bir kişinin kimliğini kullanarak doktora muayene ettirebilmiştir. Yapılan muayene sırasında doktora A.İ.A.nın sadece yüksek ateş şikâyeti olduğu söylenmiştir. Muayenede A.İ.A.ya farenjit tanısı konulmuş, muayene sonrasında eve götürülen A.İ.A. sonraki gün vefat etmiştir (bkz. §§ 5, 13, 14, 16, 17, 26, 28, 34). Ölüm olayı nedeniyle yürütülen soruşturma kapsamında 1. İhtisas Kurulu ile 8. İhtisas Kurulu tarafından hazırlanan raporlarda ölüm nedeni, epilepsi hastalığına bağlı olarak gelişen komplikasyonlar şeklinde belirtilmiştir (bkz. §§ 8, 31).

53. Başvurucuların çocuğu A.İ.A.nın yüksek ateş şikâyeti nedeniyle ihtiyaç duyduğu acil sağlık hizmetine Araştırma Hastanesinde, Kepez Hastanesinde ve Devlet Hastanesinde ulaşamasa da Devlet Hastanesine bağlı Perge Hastanesinde ulaştığı ve A.İ.A.nın ölüm nedeninin epilepsi hastalığına bağlı olarak gelişen komplikasyonlar olduğu görülmüştür. Dolayısıyla başvuruda ölümün sağlık durumunun ciddiyetinin bilindiği ya da bilinmesinin gerekli olduğu hastaya gerekli acil sağlık hizmetinin sunulmaması sonucu meydana gelmesi veya sağlık hizmetlerinde var olan ve yetkililerce bilinen veya bilinmesi gereken ancak ortadan kaldırılması için gerekli önlemlerin alınmadığı sistemsel veya yapısal bir işlevsizlikle hastanın sağlık hizmetlerinden yoksun kalarak ölmesine neden olunması gibi bir durum söz konusu değildir. Bu bakımdan başvurucuların acil sağlık hizmetlerine geç ulaştıklarına, çocuklarına sunulan tıbbi tedavinin yetersiz olduğuna ve bu durumun çocuklarının ölümüne neden olduğuna yönelik şikâyetleri tıbbi ihmalle ilgilidir.

54. Daha önce de ifade edildiği gibi tıbbi ihmal sonucu meydana geldiği iddia edilen ölüm olaylarında etkili bir yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülük, mağdurlara tıbbi ihmalin tespitine ve bundan doğan zararların tazminine imkân veren tam yargı davası veya tazminat davası yolunun açık olmasıyla da yerine getirilmiş sayılabilir. Başvurucular bu yolu tükettiklerini ortaya koyan belgeleri Anayasa Mahkemesine sunmamış ve ölüm olayı hakkında yürütülen ceza soruşturması üzerine başvuru yapmıştır. Bu nedenle başvurunun hukuk sisteminde mevcut yargısal yollar tüketilmeden yapıldığı sonucuna varılmıştır.

55. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

Kenan YAŞAR bu görüşe katılmamıştır.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım taleplerinin KABULÜNE,

B. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Kenan YAŞAR’ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetlerine neden olacağından adli yardım talepleri kabul edilen başvurucuların yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMALARINA 5/6/2024 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Başvuru, yabancı uyruklu çocuğun sağlık hizmetine ulaşmada zorluk yaşaması sonrasında meydana gelen ölüm olayla ilgili olarak etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Antalya’da yaşamakta olan Suriye Arap Cumhuriyeti vatandaşı başvurucuların 2010 doğumlu, olay tarihinde yedi yaşında olan çocukları A.İ.A. rahatsızlanması sonrasında 2/1/2017 tarihinde evinde hayatını kaybetmiştir.

3. Olayla ilgili olarak resen yürütülen ceza soruşturmasında Cumhuriyet Başsavcılığı ilgililer hakkında görevi kötüye kullanma ve taksirle ölüme neden olma suçlarından kovuşturmaya yer olmadığı kararı vermiştir. Karara itiraz Antalya 1. Sulh Ceza Hâkimliğince reddedilmiştir.

4. Başvurucular çocuklarının kimliği olmaması nedeniyle Antalya EA Hastanesi ile Atatürk Hastanesinde çeşitli nedenlerle çocuklarına acil ve temel sağlık hizmeti sunulmaması, Perge Hastanesinde yapılan muayenenin ise yetersiz ve özensiz olması, 3 dakika kadar kısa sürmesi ve neticede yanlış teşhis konulması nedeniyle çocuklarının hayatını kaybettiğini belirterek yaşamı koruma yükümlülüğünün ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucular ayrıca şikâyetlerinin özenli ve kapsamlı şekilde incelenmediğini, ölüm olayında hastanelerde çalışan kamu görevlilerinin ihmali olup olmadığına dair değerlendirmenin ATK tarafından değil bizzat adli mercilerce yapılması gerektiği hâlde bu hususta ATK’dan rapor talep edildiğini, eksik araştırma ile kovuşturmasızlık kararı verilerek sorumluların cezasız kalmasına yol açıldığını, itiraz merciinin eksik değerlendirme ve yetersiz gerekçe ile karar verdiğini belirterek yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlal edildiğini ileri sürerek bireysel başvuruda bulunmuştur.

5. Mahkememiz acil ve temel sağlık hizmetlerine ulaşamama nedeniyle yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine dair başvurunun kabul edilemez olduğuna oy çokluğu ile karar vermiştir. Aksi kanaatle mahkeme çoğunluğunun kararına iştirak edilmemiştir.

6. Somut olayda başvurucuların çocuğunun acil serviste muayene edilmesini gerektirecek ciddiyette rahatsız olduğunun sağlık görevlisi tarafından tespit edildiği fakat olayın gelişimine bakıldığında -çocuğun çeşitli sebeplerle acil ve temel sağlık hizmetine ulaşmada birtakım zorluklar yaşadığı göz önüne alındığında- somut iddianın incelenmesi bakımından başvurucuların ceza soruşturmasına ilişkin başvuru yolunu tüketmeleri Anayasa Mahkemesi’nin İrfan Durmuş ve diğerleri (B. No: 2014/4153, 11/5/2017, §§ 108-110) başvurusunda belirtilen sebeplerle yeterlidir.

7. Başvurucuların sarı kategori kapsamına giren hasta çocuklarının acil ve temel sağlık hizmetine ulaşamaması nedeniyle hayatını kaybettiğine yönelik iddiaları bakımından önem arz eden süreç Antalya EA Hastanesindeki süreçtir. Burada başvurucuların geçerli bir kimlik belgesi sunamaması nedeniyle sağlık personeli olmayan hastane görevlileri (halkla ilişkiler birimi kayıt işlemi görevlisi ve tercüman) tarafından çocuğa sağlık hizmeti sunulamayacağının başvurucuya bildirildiği anlaşılmaktadır.

8. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından sarı kategori kapsamına giren hastaların muayene edilme şartı olarak mutlaka kimlik belgesi sunmaları gerekliği olup olmadığı, bu yöndeki uygulamanın sağlık sisteminde ne şekilde olduğu ve ne şekilde olması gerektiği, Türk vatandaşı olmayan şahıslara yönelik bu konudaki uygulamanın ne şekilde olduğu, sarı kategori kapsamına giren hastaların kayıt işlemi sırasında geçerli kimlik belgesi sunamamaları hâlinde acil ve temel sağlık hizmetinden mahrum kalmalarının bu bağlamda başvuruya konu olaydaki ilgili hastane personelinin sorumluluklarına yol açıp açmadığı araştırılmamıştır.

9. Diğer yandan başvurucuların ilk olarak saat 14.05 sıralarında başvurdukları Antalya EA Hastanesine kayıt işlemi sırasında geçerli kimlik belgesi sunamamaları nedeniyle başka hastanelere gitmek zorunda kalmaları neticesinde son olarak Perge Hastanesinde çocuklarını saat 19.33’te yani 5,5 saat sonra muayene ettirme imkânı buldukları anlaşılmıştır. Bu bağlamda, söz konusu 5,5 saatlik gecikmenin çocuğun ölümü üzerinde etkisi bulunup bulunmadığına dair ATK raporunda bir değerlendirme bulunmadığı da gözetildiğinde Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bu gecikmenin ölüm üzerinde bir etkisi bulunup bulunmadığına yönelik bir araştırma da yapmadığı görülmüştür.

10. Başvurucuların saat 14.05 sıralarında Antalya EA Hastanesine geldikleri, saat 14.34 sıralarında ise muhtemelen hastaneden çıktıkları, saat 18.40 sıralarında ise Atatürk Hastanesine gelip birkaç dakika içinde hastaneden çıktıkları, Perge Hastanesine ise saat 18.58 sıralarında geldikleri tespit edilmiş; hangi saatte Kepez Hastanesine geldikleri başvuruculara sorulmak suretiyle yahut bir başka şekilde netleştirilmemiştir. Saat 14.34 ile saat 18.40 arasındaki sürenin nerede geçtiği, bu gecikmenin başvuruculardan mı kaynaklandığı soruşturma kapsamında tespit edilmemiştir. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında ölüm olayının tüm yönleri ortaya konulamamıştır.

11. ATK raporunda sağlık personeli olmayan kişilerin kusur durumunun değerlendirilmesinin ATK’nın görev alanına girmediğinin belirtildiği gözetildiğinde Cumhuriyet Başsavcılığının kovuşturmasızlık kararında, Atatürk EA Hastanesinin idari personelinin sarı kategoride tedavi alması gereken bir acil servis hastasının geçerli bir kimlik belgesi sunamaması nedeniyle kayıt işleminin gerçekleştirilemeyeceğinin ve buna bağlı olarak da çocuklarına sağlık hizmeti sunulamayacağının bildirilmesinin mevzuata uygun bir işlem olup olmadığı, sağlık personeli olmayan bu personelin ölüm olayında sorumluluklarının bulunup bulunmadığı hususları ayrıntılı olarak irdelenmemiştir.

12. Bu bakımdan somut başvuruya konu olan, yukarıda belirtilen irdeleme ve değerlendirmeleri içeremeyen soruşturma sonucu verilen kovuşturmaya yer olmadığı kararının soruşturma sonucunda verilen kararın soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması gerekliliğini sağladığı söylenemez.

13. Açıklanan nedenlerle söz konusu başvuruda Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiği kanaatine vardığımdan, çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyorum.

Üye

 Kenan YAŞAR

​Anayasa Mahkemesi’nin 5/6/2024 tarihli ve 2019/31440 başvuru numaralı kararı Hukuki Haber

Shares:
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir