T.C.
Yargıtay
2. Hukuk Dairesi
2022/5420 E., 2022/6979 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 42. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı erkek tarafından kusur belirlemesi, nafakalar, maddi tazminat ve kişisel ilişki yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı-davalı erkeğin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Taraflarca karşılıklı olarak açılan boşanma davalarının yapılan yargılaması sonucunda ilk derece mahkemesince; her iki davanın da kabulü ile tarafların boşanmalarına, yargılama sırasında doğan ortak çocuk 08.11.2018 doğumlu …’nın velayetinin anneye verilmesine, baba ile ortak çocuk arasında kişisel ilişki tesisine, nafakalara ve kadın yararına maddi tazminata hükmedilmiş, hüküm davacı-davalı erkek tarafından istinaf edilmiştir. Bölge adliye mahkemesince yoksulluk nafakası yönünden istinaf itirazının kabulüne, diğer yönlere ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. İlk derece mahkemesince velayeti anneye verilen ortak çocuk ile davacı -davalı baba arasında kişisel ilişki kurulurken çocuğun beş yaşını doldurmadan öncesi ve sonrası ayrı ayrı belirtilerek kademeli bir kişisel ilişki düzenlemesi yapılmıştır. Değişen koşullara göre, çocuğun yaşı ve eğitim durumu gözetilerek kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesi her zaman istenebilir. Kişisel ilişki kurulmasına yönelik hüküm kurulurken; gelecek yıllardaki koşullar önceden bilinemeyeceğinden, şimdiden çocuk ile baba arasında kademeli bir şekilde kişisel ilişki düzenlenmiş olması doğru değildir. Bu bakımdan babalık duygularını tatmine elverişli, çocuğun da baba sevgisi ve şefkatini tatmasına yeterli, daha uygun süreyle kişisel ilişki tesisi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır. Ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, hükmün bu bölümünün düzeltilerek onanması gerekmiştir (HMK m. 370/2).
SONUÇ: Yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple ilk derece mahkemesinin hüküm fıkrasından çocuk ile baba arasında kişisel ilişkinin düzenlendiği 3. bendinin tamamen çıkarılmasına, yerine 3. bent olarak “Velayeti davalı-davacı anneye verilen ortak çocuk 08.11.2018 doğumlu … ile davacı-davalı baba arasında, her ayın l. ve 3. hafta sonu Cumartesi günü 10.00 ile takip eden Pazar günü 18.00 saatleri arasında, dini bayramların 2. günü 10.00 ile 3. günü 18.00 saatleri arasında, her yıl babalar günü 10.00 ile 18.00 saatleri arasında, yarıyıl tatilinin ilk günü saat 10.00’dan takip eden 7. günü saat 18.00 arasında, her yıl 1 Temmuz saat 10.00 ile 31 Temmuz saat 18.00 arasında kişisel ilişki kurulmasına” cümlesinin yazılmasına, hükmün kişisel ilişki bölümünün bu şekilde düzeltilerek, diğer bölümlerinin ise yukarıda (1.) bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğinin ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 13.09.2022 (Salı)
—
T.C.
Yargıtay
2. Hukuk Dairesi
2022/437 E., 2022/1224 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Çocukla Kişisel İlişki Kaldırılması ya da Sınırlandırılması
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı baba tarafından davacı annenin kabul edilen davası yönünden duruşmalı olarak temyiz edilmişse de; davanın niteliği gereği HMK’nun 369. maddesi uyarınca duruşma talebinin reddiyle dosya üzerinden inceleme yapılmasına karar verilerek, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı anne tarafından açılan kişisel ilişkinin kaldırılması veya sınırlandırılması davasının yapılan yargılaması sonunda ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, bu hükme karşı davacı anne tarafından tümüne yönelik istinaf başvurusunda bulunulmuş, bölge adliye mahkemesince davacı annenin istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün kaldırılmasına, ortak çocuk ile baba arasında düzenlenen kişisel ilişkinin kaldırılmasına karar verilmiş, bu hüküm davalı baba tarafından temyiz edilmiştir.
Kişisel ilişki düzenlenirken göz önünde bulundurulması gereken temel ilke, “Çocuğun üstün yararı”dır (Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme m.3; Çocuk Haklarının Kullanılmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesi m.l; TMK m. 339/1, 343/1, 346/1; Çocuk Koruma Kanunu m.4/b). Çocuğun üstün yararı belirlenirken onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Ana ve babanın yararları, ahlaki değer yargıları, sosyal konumları gibi durumları çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde göz önünde tutulur. Yine, Türk Medeni Kanunu’nun 324. maddesinin ikinci fıkrasında; “Kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzuru tehlikeye girer veya ana ve baba bu haklarını birinci fıkrada öngörülen yükümlülüklerine aykırı olarak kullanırlar veya çocuk ile ciddi olarak ilgilenmezler ya da diğer önemli sebepler varsa, kişisel ilişki kurma hakkı reddedilebilir veya kendilerinden alınabilir.” hükmü yer almaktadır.
Anne ve babasından veya bunlardan birinden ayrılan çocuğun anne veya babasıyla düzenli kişisel ilişki kurması ve sürdürmesi, çocuk için bir hak olduğu gibi anne veya baba için de bir haktır. Kişisel ilişkinin düzenlenmesinde çocuğun bedeni ve fikri gelişimi yanında annelik veya babalık duygularının tatmini de önemlidir.
Somut olayda, davacı anne ile davalı babanın 2010 yılında boşandıkları, müşterek çocuğun velayetinin davacı anneye verildiği, davalı babayla müşterek çocuğun yaklaşık dokuz yıldır kişisel ilişki kurmadığı, çocuğun babasını hatırlamadığı, aralarında kurulması gereken duygusal bağı kuramadıkları, küçüğün babasını zihninde canlandırmakta zorlandığı, bu nedenle babası ile görüşmekten kaçındığı anlaşılmaktadır. Davacı anne tarafından; davalı babanın beraat ettiği ve aradan dokuz yıldan fazla zaman geçen ceza dosyasından başka yeni bir delil bildirilmediği, ceza yargılaması devam ederken bile çocuk ile baba arasındaki kişisel ilişkinin tamamen kaldırılmadığı, çocukla babası arasındaki kişisel ilişkinin kaldırılmasını ya da sınırlandırılmasını gerektiren somut bir olgunun ispat edilemediği anlaşılmıştır. Bu sebeple, ilk derece mahkemesince verilen davanın reddi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekirken, istinaf başvurusunun kabulü ile kişisel ilişkinin kaldırılmasına karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oy birliğiyle karar verildi. 10.02.2022 (Prş.)
—
T.C.
Yargıtay
2. Hukuk Dairesi
2020/581 E., 2020/2382 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Velayetin Değiştirilmesi
KARAR DÜZELTME İSTEYEN : Davacı
Yukarıda tarihi, konusu ve tarafları gösterilen hükmün; kısmen bozulmasına-kısmen onanmasına dair Dairemizin 15.10.2019 gün ve 2019/4491-2019/10161 sayılı ilamıyla ilgili karar düzeltme isteminde bulunulmakla, evrak okundu, gereği düşünüldü;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 1.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiş ise de, bu Kanuna 6217 sayılı Kanunla ilave edilen geçici 3. maddenin (1.) bendinde, Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26.09.2014 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı hükme bağlandığından, karar düzeltme talebinin incelenmesi gerekmiştir.
1-Temyiz ilamında yer alan açıklamalara göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan karar düzeltme itirazları yersizdir.
2-Mahkemece, davacı baba tarafından açılan velayetin düzenlenmesi davasının yapılan yargılaması sonucunda davanın kabulü ile ortak çocuk Enes’in velayetinin anneye, ortak çocuk Ender’in velayetinin ise davacı babaya verilmesine karar verilmiştir. Kararın davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 15.10.2019 tarih ve 2019/4491 esas ve 2019/10161 karar sayılı ilamı ile hükmün “Velayet kendisine bırakılmayan eşle diğeri arasında kişisel ilişki düzenlenirken kardeşlerin birbirini görmelerine olanak sağlayıcı şekilde düzenleme yapılmasının kardeşlik ilişkisinin gelişmesi için önemli olduğu, bu bakımdan kardeşlerin birbirini görecek şekilde ve tatil dönemleri de araştırılarak kişisel ilişki tesisi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru olmadığı” belirtilerek bozulmasına karar verilmiş, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümler ise onanmıştır. Mahkemece velayeti anneye bırakılan ortak çocuk Enes ile baba arasında çocuğun yurt dışına çıkarılmamak koşuluyla kişisel ilişki tesisine karar verilmiştir. Davacı baba Almanya’da yaşamaktadır. Velayeti anneye bırakılan küçükle baba arasında kurulan kişisel ilişki küçüğün fikri ve bedeni ilişkisinin gelişmesi ile babalık duygularının da tatminini gerektirir. Bu husus nazara alınmadan ortak çocuk Enes ile baba arasında yer sınırlaması yaparak kişisel ilişki tesisi doğru olmamıştır. Gerçekleşen bu durum karşısında kişisel ilişki yönünden yer sınırlaması yapılmaması gerektiği de belirtilmek suretiyle bozma kararı verilmesi gerekirken, ilk incelemede bu husus gözden kaçırılmış olduğundan davacı babanın karar düzeltme isteminin bu yönden kabulüne ve Dairemizin kısmen onama-kısmen bozmaya dair ilamının 2. bendinde bu bozma sebebi de eklenerek yerel mahkeme kararının değişik gerekçe ile bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple, davacının kişisel ilişkiye ilişkin karar düzeltme isteğinin kabulü ile Dairemizin 15.10.2019 tarih ve 2019/4491 esas ve 2019/10161 karar sayılı kısmen onama kısmen bozmaya dair ilamının 2. bendine “Mahkemece velayeti anneye bırakılan ortak çocuk Enes ile baba arasında çocuğun yurt dışına çıkarılmamak koşuluyla kişisel ilişki tesisine karar verilmiştir. Velayeti anneye bırakılan küçükle baba arasında kurulan kişisel ilişki küçüğün fikri ve bedeni ilişkisinin gelişmesi ile babalık duygularının da tatminini gerektirir. Bu husus nazara alınmadan ortak çocuk Enes ile baba arasında yer sınırlaması yaparak kişisel ilişki tesisi doğru olmamıştır” şeklindeki bozma sebebinin eklenmesine, hükmün belirtilen şekilde değişik gerekçeyle BOZULMASINA, davacının diğer karar düzeltme isteklerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen REDDİNE, karar düzeltme harcının istek halinde yatırana geri verilmesine oybirliğiyle karar verildi. 01.06.2020 (Pzt.)
—
T.C.
Yargıtay
2. Hukuk Dairesi
2019/8227 E., 2020/300 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Çocukla Kişisel İlişkinin Sınırlandırılması
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Velayeti anneye bırakılan 2012 doğumlu ortak çocuk Emir ile baba arasında mahalli mahkemece “İstanbul Anadolu 5. Aile Mahkemesinin 2012/691 esas, 2013/302 karar sayılı kesinleşmiş velayet kararı ile velayeti anneye bırakılan 05/05/2007 doğumlu … ile davalı baba … arasındaki kişisel ilişkinin sınırlandırılarak her hafta sonu Pazar günü saat 10:00 ile aynı gün 17:00’ye kadar, dini bayramların 2. günü saat 10:00’dan 3. günü saat 18:00’ye kadar, her yıl Sömestr tatilinin başladığı ilk Pazartesi günü saat 10:00’dan takip eden Pazartesi günü saat 10:00’a kadar ve her yıl 1 Temmuz saat 09:00’dan 31 Temmuz saat 17:00’ye kadar, anneden alınarak babaya verilmesine, şahsi ilişkinin bu şekilde tesisine” şeklinde kişisel ilişki kurulmuştur. Bölge adliye mahkemesi, davacı annenin kişisel ilişkinin sınırlandırılmasına yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiş ve karar davacı anne tarafından temyiz edilmiştir.
Velayeti annede olan çocukla davalı baba arasında, annenin velayet hakkını kullanmasına engel olacak şekilde her haftasonu kişisel ilişki tesis edilmesi yerinde değildir.
Ayrıca dosya kapsamındaki sosyal inceleme raporları ve çocuğun mahkemedeki görüşü dikkate alınarak baba ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulması gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir. Ancak bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün bu yönden düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir (HMK m.370/2).
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeplerle gerekçeli kararın hüküm fıkrasından 2. bendin tamamen çıkarılmasına, yerine 2. bent olarak “İstanbul 5. Aile Mahkemesinin 2012/691 esas ve 2013/302 karar sayılı kararı ile velayeti anneye bırakılan 05/05/2007 doğumlu … ile davalı baba … arasındaki kişisel ilişkinin sınırlandırılarak baba ile çocuk arasında her ayın ilk Cumartesi günü saat 10:00’dan takip eden Pazar günü saat 18:00’e kadar, dini bayramların 2. günü saat 10:00’dan 3. günü saat 18:00’e kadar, her yıl yarıyıl tatilinin başladığı ilk Pazartesi günü saat 10:00’dan takip eden Cuma günü saat 18:00’e kadar ve her yıl 1 Temmuz saat 10:00’dan 10 Temmuz saat 18:00’e kadar kişisel ilişki tesisine” sözcüklerinin yazılmak suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğinin ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi. 16.01.2020 (Prş.)
—
T.C.
Yargıtay
2. Hukuk Dairesi
2019/5808 E., 2019/11366 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Çocukla Kişisel İlişkinin Kaldırılması-Velayetin Değiştirilmesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı anne tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı-davalı anne tarafından açılan kişisel ilişkinin kaldırılması ve davalı-davacının açtığı birleşen velayetin kaldırılması davasının yapılan yargılaması sonunda; ilk derece mahkemesince annenin davasının kabulü ile ortak çocuk …ile davalı-davacı baba arasındaki kişisel ilişkinin kaldırılmasına ve davalı-davacı babanın velayetin kaldırılması davasının reddine karar verilmiştir. Hükme karşı davalı-davacı baba tarafından her iki dava yönünden istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Bölge adliye mahkemesi, velayetin kaldırılması davasının reddine dair başvurunun esastan reddine ve kişisel ilişkinin kaldırılmasına yönelik başvurunun kabulüne karar vererek ilk derece mahkemesi hükmünün kişisel ilişki yönünden kaldırılmasına ve davalı-davacı baba ile ortak çocuk arasında her ayın 1. Cumartesi günü sabah saat 09:00 ile akşam saat 17:00 ve dini bayramların 3. günü sabah saat 09:00 ile akşam saat 17:00 arasında kişisel ilişki kurulmasına hükmetmiştir. Bölge adliye mahkemesi hükmü kişisel ilişki yönünden davacı-davalı anne tarafından temyiz edilmiştir.
Kişisel ilişki düzenlenirken göz önünde bulundurulması gereken temel ilke, “Çocuğun üstün yararı”dır(Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme m.3; Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi m.l; TMK m. 339/1, 343/1, 346/1; Çocuk Koruma Kanunu m.4/b). Çocuğun üstün yararı belirlenirken onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Ana ve babanın yararları, ahlaki değer yargıları, sosyal konumları gibi durumları çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde göz önünde tutulur. Yine, Türk Medeni Kanunu’nun 324. maddesinin ikinci fıkrasında; “Kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzuru tehlikeye girer veya ana ve baba bu haklarını birinci fıkrada öngörülen yükümlülüklerine aykırı olarak kullanırlar veya çocuk ile ciddi olarak ilgilenmezler ya da diğer önemli sebepler varsa, kişisel ilişki kurma hakkı reddedilebilir veya kendilerinden alınabilir.” hükmü yer almaktadır.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden, davalı-davacı babanın ortak çocuğu kişisel ilişkinin kurulduğu tarihte aldığı, 31/07/2016 tarihinde anneye teslim etmesi gerekirken teslim etmeyerek sakladığı ve 05/09/2016 tarihli jandarma teslim tutanağına göre çocuğun davalı-davacı babaya ait hurdalık alan çevresindeki kurumuş dere yatağında bulunarak anneye teslim edildiği anlaşılmıştır. Davacı-davalı tanıkları çocuğun bulunduğunda çok pis olduğunu, vücudunun pire ısırıkları ile dolu olduğunu, saçlarının keçeleşmiş olduğunu, korkmuş olduğunu ve bu nedenle tedavi gördüğünü belirtmişlerdir. Sağlık Bilimleri Üniversitesi…Çocuk Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi raporunda çocuğa “Travma sonrası stres” tanısı konmuştur. İlk derece mahkemesince alınan 05/09/2017 tarihli uzman raporunda hastane raporuna göre, çocuğun yaşayacağı yeni bir travmanın çocuk açısından olumsuz olacağı belirtilerek bu aşamada kişisel ilişkinin durdurulmasının uygun olacağı, çocuğun iyileşmesi halinde aşamalı, sınırlı ve güven duyulan kişi eşliğinde kişisel ilişkinin değerlendirilebileceği belirtilmiştir. Jandarma teslim tutanağı, tanık ifadeleri, hastane raporu ve uzman raporu uyarınca, çocuğun huzurunun davalı-davacı baba ile kişisel ilişki nedeniyle ciddi olarak tehlikeye girdiği ve çocuk ile baba arasında kişisel ilişki kurulmasının çocuğun üstün yararına uygun olmadığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla, çocuk ile baba arasındaki kişisel ilişki kurulması doğru görülmemiş ve kararın bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda gösterilen sebeplerle bölge adliye mahkemesi kararının BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi. 13.11.2019 (Çrş.)
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 13.09.2022 tarihli, 2022/5420 E., 2022/6979 K., 10.02.2022 tarihli, 2022/437 E., 2022/1224 K., 01.06.2020 tarihli, 2020/581 E., 2020/2382 K., 16.01.2020 tarihli, 2019/8227 E., 2020/300 K. ve 13.11.2019 tarihli, 2019/5808 E., 2019/11366 K. sayılı kararları Hukuki Haber
Haberin Alıntılandığı Kaynak: www.hukukihaber.net