Dernek Kartında Faydasız Sahtecilik’ten sonra İstanbul Hukuk’tan saygıdeğer hocam Doç. Dr. Muhammed DEMİREL aradı. “Sen Yargıtay’ı eleştiriyorsun faydasız sahteciliğin tanımını yanlış yaptığı için ama bir de rüşvetin miktarı düşük olursa rüşvet değil, hakaret olur kararı var ki bayılırsın”.
Durdum bir. Hani hırsızlıkta çalınan şeyin bedelinin düşük olmasında ceza indirimi var ya, Yargıtay uygulaması da bu bedeli asgari ücretin onda biri olarak belirliyor, acaba rüşvette de böyle bir madde var mıydı?
Yokmuş. Zaten böyle nitelikli haller de hep hırsızlıkta oluyor. Hani Ali CONGUN’un gösterisinde var ya, “Senin suçun ne? Cinayet. Gece mi gündüz mü?”.
Yapma hocam, dedim. İnstagram hukukçuluğuna dönmesin bu da İrtikap Muhbirinin Rüşvetçiliği’nde olduğu gibi?
Adam giriyor hakimin odasına, duruşma gününü soruyor, daha sonra da masanın üzerine sarı zarf bırakıyor. Şimdi memurlar bilir, memuriyette sarı zarf verilmesi disiplin cezası anlamına gelir. Neden, eskiden böyle uyarma, kınama gibi cezalar için birinci dereceden amirin yetkisi vardı, kendisi verirdi ve bu da sarı zarf içinde olurdu.
Neyse, hakim soruyor o ne diye, bir şey değil, yemek filan yersiniz diyor. Zarfın içinde de bin lira.
Ha giderken kuru pasta almış, ha ayni olarak değil nakdi olarak vermiş; farkı ne?
Şimdi ben başka bir Yargıtay kararı hatırlıyorum, sayısı filan aklımda değil de, Mafya Avukatı hakimin odasına onunla görüşmeye gidiyor, çıkarken de çantasını bırakıyor. Arkasından odacıyı gönderiyorlar, almıyor, açıyorlar çantayı, bir dolu para. Tutanak tutuyorlar, hop avukat rüşvet suçundan alıyor sonunda cezayı. Kanunda da böyle bir nitelikli hal olmadığına göre, nasıl sen miktarına göre burada rüşvet yoktur ama kamu görevlisine hakaret suçu vardır diyebilirsin ki?
Bu arada bin lira da hakikatten kamu görevlisinin şeref ve saygınlığına saldırı niteliğinde, bir de ondan da ceza vermek lazım da, bizim rüşvet n’oldu?
2015/12729 Karar numarası dikkatimi çekti. 5. Ceza Dairesi 18.06.2015’te vermiş bu kararı. O yıl en düşük memur maaşı 2.200 TL civarındaydı. O kadar da az değil, hele öyle kuru pasta hesabı filan kurtarmaz, epey lüks bir restaurant olması lazım.
Karar 2015’e aitse, esas daha da öncedir; 2013/9757. E temyizdeysek bunun istinafı filan, bir dakika istinaf 2016’da altmış yıl aradan sonra tekrardan gelmişti ama o hukuk mahkemeleri için; cezada hep vardı. Derece mahkemesi Ağın Sulh Ceza’nın Esası 2012/1; para gittikçe değerleniyor.
En başta yapmam gerekeni sonradan yaptım, kararı baştan sona okudum. Efendim bizim TCK m. 252 rüşveti görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması ya da yapmaması için kamu görevlisine menfaat sağlamak olarak tanımlar. 2012’den önce burada ifa yerine görevinin gereklerine aykırı olarak tabiri vardı; 2 Temmuz 2012’de değişti. Ağın’ın esas numarasına bakın; 1. Bu vak’a kanunun eski halinde olmuş. Haliyle eski hükmüne göre cezalandırılacak. Eski halinde bu gibi durumlarda rüşvetten değil, karşılıksız yararlanmadan ceza verebiliyorduk. Çünkü ortada yapılan ya da yapılmayan bir iş yoktu. Zaten de bu yüzden kanun maddesi değişti.
Kesin hocam kararı detaylıca incelemeden bana bunu söylemiş olamaz. Bence o beni denedi. Hocalar öğrencileri kaç yaşına gelirse gelsin hep onları dener. Ah hocam, bizim burada detaylıca incelemeden bir yazı yazma lüksümüz yok. A porte’a bekleniyor bir hatamız çıksa da yakalasak diye. Mesela Resmi Belge Sahteciliğinde Hata’da bizim TCK’nın kaynağı İtalya dedim, Selda Hanım hemen yazmış ceza kanunumuzun kaynağı İtalya değil diye. Keşke gerekçeli olarak yazsaydı. “Bizim yeni TCK tamamen Türk hocalar tarafından baştan sona yazılmıştır, en başta da”, şahsımın da öğrencisi olma onuruna eriştiği, “Av. Prof. Dr. Adem SÖZÜER tarafından” deseydi. Ben de o zaman biraz daha açıklama yapabilirdim. Elbette ki ceza kanunumuzu baştan biz yazdık ama bir kanun her zaman için en azından şablon olarak eskisini baz alır. Bizim eski TCK da bal gibi İtalyan Ceza Kanunu’ndan esinlenmiştir. Bunda da ayıp yoktur. Yeni kurulmuş bir cumhuriyet, nasıl ki Kanun-u Medeni’yi İsviçre’den iktisap etmiştik, bu da böyle oldu.
Dernek Kartında Faydasız Sahtecilik’ten sonra İstanbul Hukuk’tan saygıdeğer hocam Doç. Dr. Muhammed DEMİREL aradı. “Sen Yargıtay’ı eleştiriyorsun faydasız sahteciliğin tanımını yanlış yaptığı için ama bir de rüşvetin miktarı düşük olursa rüşvet değil, hakaret olur kararı var ki bayılırsın”.
Durdum bir. Hani hırsızlıkta çalınan şeyin bedelinin düşük olmasında ceza indirimi var ya, Yargıtay uygulaması da bu bedeli asgari ücretin onda biri olarak belirliyor, acaba rüşvette de böyle bir madde var mıydı?
Yokmuş. Zaten böyle nitelikli haller de hep hırsızlıkta oluyor. Hani Ali CONGUN’un gösterisinde var ya, “Senin suçun ne? Cinayet. Gece mi gündüz mü?”.
Yapma hocam, dedim. İnstagram hukukçuluğuna dönmesin bu da İrtikap Muhbirinin Rüşvetçiliği’nde olduğu gibi?
Adam giriyor hakimin odasına, duruşma gününü soruyor, daha sonra da masanın üzerine sarı zarf bırakıyor. Şimdi memurlar bilir, memuriyette sarı zarf verilmesi disiplin cezası anlamına gelir. Neden, eskiden böyle uyarma, kınama gibi cezalar için birinci dereceden amirin yetkisi vardı, kendisi verirdi ve bu da sarı zarf içinde olurdu.
Neyse, hakim soruyor o ne diye, bir şey değil, yemek filan yersiniz diyor. Zarfın içinde de bin lira.
Ha giderken kuru pasta almış, ha ayni olarak değil nakdi olarak vermiş; farkı ne?
Şimdi ben başka bir Yargıtay kararı hatırlıyorum, sayısı filan aklımda değil de, Mafya Avukatı hakimin odasına onunla görüşmeye gidiyor, çıkarken de çantasını bırakıyor. Arkasından odacıyı gönderiyorlar, almıyor, açıyorlar çantayı, bir dolu para. Tutanak tutuyorlar, hop avukat rüşvet suçundan alıyor sonunda cezayı. Kanunda da böyle bir nitelikli hal olmadığına göre, nasıl sen miktarına göre burada rüşvet yoktur ama kamu görevlisine hakaret suçu vardır diyebilirsin ki?
Bu arada bin lira da hakikatten kamu görevlisinin şeref ve saygınlığına saldırı niteliğinde, bir de ondan da ceza vermek lazım da, bizim rüşvet n’oldu?
2015/12729 Karar numarası dikkatimi çekti. 5. Ceza Dairesi 18.06.2015’te vermiş bu kararı. O yıl en düşük memur maaşı 2.200 TL civarındaydı. O kadar da az değil, hele öyle kuru pasta hesabı filan kurtarmaz, epey lüks bir restaurant olması lazım.
Karar 2015’e aitse, esas daha da öncedir; 2013/9757. E temyizdeysek bunun istinafı filan, bir dakika istinaf 2016’da altmış yıl aradan sonra tekrardan gelmişti ama o hukuk mahkemeleri için; cezada hep vardı. Derece mahkemesi Ağın Sulh Ceza’nın Esası 2012/1; para gittikçe değerleniyor.
En başta yapmam gerekeni sonradan yaptım, kararı baştan sona okudum. Efendim bizim TCK m. 252 rüşveti görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması ya da yapmaması için kamu görevlisine menfaat sağlamak olarak tanımlar. 2012’den önce burada ifa yerine görevinin gereklerine aykırı olarak tabiri vardı; 2 Temmuz 2012’de değişti. Ağın’ın esas numarasına bakın; 1. Bu vak’a kanunun eski halinde olmuş. Haliyle eski hükmüne göre cezalandırılacak. Eski halinde bu gibi durumlarda rüşvetten değil, karşılıksız yararlanmadan ceza verebiliyorduk. Çünkü ortada yapılan ya da yapılmayan bir iş yoktu. Zaten de bu yüzden kanun maddesi değişti.
Kesin hocam kararı detaylıca incelemeden bana bunu söylemiş olamaz. Bence o beni denedi. Hocalar öğrencileri kaç yaşına gelirse gelsin hep onları dener. Ah hocam, bizim burada detaylıca incelemeden bir yazı yazma lüksümüz yok. A porte’a bekleniyor bir hatamız çıksa da yakalasak diye. Mesela Resmi Belge Sahteciliğinde Hata’da bizim TCK’nın kaynağı İtalya dedim, Selda Hanım hemen yazmış ceza kanunumuzun kaynağı İtalya değil diye. Keşke gerekçeli olarak yazsaydı. “Bizim yeni TCK tamamen Türk hocalar tarafından baştan sona yazılmıştır, en başta da”, şahsımın da öğrencisi olma onuruna eriştiği, “Av. Prof. Dr. Adem SÖZÜER tarafından” deseydi. Ben de o zaman biraz daha açıklama yapabilirdim. Elbette ki ceza kanunumuzu baştan biz yazdık ama bir kanun her zaman için en azından şablon olarak eskisini baz alır. Bizim eski TCK da bal gibi İtalyan Ceza Kanunu’ndan esinlenmiştir. Bunda da ayıp yoktur. Yeni kurulmuş bir cumhuriyet, nasıl ki Kanun-u Medeni’yi İsviçre’den iktisap etmiştik, bu da böyle oldu. Hukuki Haber