1. Eylemin sanık tarafından gerçekleştirilmediğinin tespitine yönelik dosya kapsamında bulunan lehe olan deliller ve hayatın olağan akışı içerisinde akla, mantığa ve hukuka uygun bir savunma yapılmalıdır.
2. Kasten insan öldürme suçunun cezası açısından otomatik istinafa tabi olmasına rağmen otomatik temyize tabi olmadığının incelenmesi gerekir. Temyiz edilmezse karar kesinleşir.
3. Haksız tahrik hükümlerinin uygulanması açısından ilk haksız hareketlerin kimden kaynaklandığının incelenmesi gerekir. Avukatın özellikle haksız tahrik hükümlerin uygulanması önünde talepte bulunması gerekir.
4. Sanık savunmasının aksine sanığın asil faili suç işlemeye teşvik ettiği, suç işleme kararını kuvvetlendirdiği, eylemin icrasını kolaylaştırdığı veya suçun işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat ettiğine ya da suçun nasıl işleneceğine dair yol gösterdiğine dair kesin bir delil bulunmadığı ve eylem gerçekleştiği sırada sanığın yanında olmadığı sabit olduğu hallerde suça iştirak nedeniyle açılan davadan beraat kararı verilmesi gerektiğinin belirtilmesi gerekir. Bu yöndeki savunmaların somut olaya ilişkin olması ve detaylandırılması gerekir.
5. Somut olayın özelliklerine göre 5237 sayılı Kanun’un 2. ve 7. maddeleri gözetilerek, sanığın adlî sicil kaydında bulunan ve ilk kez tekerrüre esas alınan hükümde uzlaştırma işlemi uygulanıp uygulanmadığı araştırılarak sonucuna göre, 5237 sayılı Kanun’un 58’inci maddesinde düzenlenen tekerrür hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi ve sanığın hukukî durumunun yeniden değerlendirilmesi hususunun mahkemeden istense gerekir. Aynı durum seri muhakeme veya ön ödeme kapsamına alınan suçlar açısından da geçerlidir. Tekerrür karışık bir düzenleme olup titizlikle incelenmelidir. Çünkü sanık açısından infazda çok büyük olumsuzluklar içermektedir.
6. Yargıtay’ın töre saikinin koşullarını belirten bir kararında şöyle denilmektedir; “Sanıkların töre saiki ile eylemi gerçekleştirdiklerinin kabulü için ilk olarak mağdurun toplumda genel olarak benimsenmiş olan bir davranış veya yaşam biçimine aykırı davranmış olmasının, ikinci olarak bu aykırı davranışın ölümle cezalandırılması gerektiğinin o toplumda yaşayanlar tarafından beklenen bir tepki olduğunun kabul edilebilmesinin, üçüncü olarak ise öldürme fiilinin fail tarafından toplumun öldürme beklentisinin yönlendirmesiyle sırf aykırı davranışın cezalandırılması görevi üstlenilerek işlenmesinin gerekir[1]. Müdafinin müvekkili olan sanığın töre saikiyle hareket etmediğinin koşullarının oluşmadığını savunmasında belirtmesi eylemin nitelikli öldürme olmayıp kasten insan öldürme suçu olduğunu belirtmesi gerekir.
7. Suça iştirak açısından sanıkların fikir ve eylem birliği içerisinde hareket etmedikleri ve fiil üzerinde ortak hâkimiyet kurmadıkları, bu nedenle suçu iştirak halinde işlemediklerinin belirtmesi gerekir. Yanlış zamanda yanlış yerde bulunmak tek başına suça iştirak olarak değerlendirilemez.
8. 01.06.2005 tarihinden önce işlemiş olan töre saikiyle tasarlayarak öldürme ve tasarlayarak öldürmeye teşebbüs suçlarından verilen ve kesinleşen cezaların toplanması ile ilgili olarak İnfaz Hâkimliğince verilen karar 5275 sayılı Kanun’un 101’inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre itiraz yoluna tabidir.
9. Cezaların toplanması gerektiğinde bu hususta hüküm verme yetkisi, en fazla cezaya hükmetmiş bulunan mahkemenin bulunduğu yer infaz hâkimliğine, bu durumda birden çok infaz hâkimliği yetkili ise son hükmü vermiş olan mahkemenin bulunduğu yer infaz hâkimliğine aittir. En fazla cezanın; a) Yargıtay tarafından ilk derece mahkemesi sıfatıyla verilmesi hâlinde Ankara infaz hâkimliğince, b) Bölge adliye mahkemesi tarafından ilk derece mahkemesi sıfatıyla verilmesi hâlinde bölge adliye mahkemesinin bulunduğu il infaz hâkimliğince) Bölge adliye mahkemesi tarafından duruşma açmak suretiyle verilmesi hâlinde ise hükmü kaldırılan ilk derece mahkemesinin bulunduğu yer infaz hâkimliğince bu hususta karar verilir. Bu düzenleme kapsamında başvurularda bulunulması gerekir.
10. İlk Derece Mahkemesince hükmolunan cezanın tür ve miktarı ile istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince verilen esastan ret kararı 5271 sayılı Kanun’un 286’ncı maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde yer verilen; “İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adlî para cezalarına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları”nın temyiz incelemesine tabi bulunmamaktadır. Bu konu çok önemli olup temyizde sebep belirtme zorunluluğu bulunmaktadır. İstinaf ve temyiz kanun yollarının çok iyi bilinmesi gerekir.
11. İtiraz, istinaf veya temyiz yolları açısından 5271 sayılı Kanun’un 264’üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca yasa yolu ile merciinde yanılma, başvuranın haklarını ortadan kaldırmamaktadır. Gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde somut olayın özelliklerine göre hem tutukluluğu itiraz hem de istinaf yoluna gidilmelidir.
12. 5237 sayılı Kanun’un 62. maddesi uyarınca takdiri indirim sebebi uygulanmasının mahkemenin takdir yetkisi kapsamında olduğu, ancak bu takdirin sınırsız ve denetime kapalı bir yetkiyi barındırmadığı açıktır. İstinaf ve/veya Yargıtay tarafından yapılacak değerlendirmenin takdirin uygulanması veya uygulanmaması açısından mevcut veriler ile uyumlu olup olmadığı, yerinde ve yeterli gerekçeye dayanıp dayanmadığının incelenmesi gerekir.
13. Somut olayın özelliklerine göre katılan vekili açısından maddi gerçeğin ortaya çıkarılması amacıyla sanık ve maktul arasındaki önceye dayalı husumete ilişkin mahkeme kararlarının veya belgelerin birer örneğinin getirtilerek dosya arasında alınması gerekir. Ayrıca husumet bulunduğu konusunda tanık ifadelerine de başvurulmalıdır. Bu iddiaların hayatın olağan akışı çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.
14. Bağlılık kuralına göre, suça iştirak için kasten ve hukuka aykırı işlenmiş bir fiilin varlığı yeterlidir. Suçun işlenişine iştirak eden her kişi, diğerinin cezalandırılmasını önleyen kişisel nedenler göz önünde bulundurulmaksızın kendi kusurlu fiiline göre cezalandırılır. Nitekim Yargıtay’ın aynı doğrultudaki bir kararında şöyle denilmektedir;” Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22/09/2022 tarih ve 2022/42 esas, 2022/574 sayılı ilamı uyarınca TCK’nin 40. maddesinde düzenlenen bağlılık kuralı uyarınca ister fiilden, isterse failin ya da mağdurun şahsından ya da özelliklerinden kaynaklanmış olsun, eylemin nitelikli kasten öldürme suçunu oluşturup oluşturmadığının faile göre belirlenmesinin gerektiği, şeriklerin suçla irtibatlarının failin şahsına ve işlediği fiile bağlılık arz ettiği halde, hakkında verilen mahkumiyet hükmü kesinleşen fail Tahir’in maktule yönelik kasten öldürme suçundan TCK’nin 81/1. maddesi uyarınca cezalandırılması karşısında; sanık Sevinç … “azmettiren sıfatıyla kasten öldürme” suçundan TCK’nin 38/1, 81/1. maddeleri uyarınca cezalandırılması yerine, bağlılık kuralına yanlış anlam verilmek ve suç niteliğinde yanılgıya düşmek suretiyle, azmettiren sıfatıyla nitelikli kasten öldürme suçundan aynı Kanunun 38/1, 82/1-d maddeleri uyarınca yazılı biçimde hüküm kurulması, bozmayı gerektirmektedir”[2].
15. Somut olayın özelliklerine göre katılan vekili açısından takdiri indirimlerin yerinde olup olmadığının incelenmesi gerekir. Takdiri indirimin, takdir yetkisi kapsamında, yasal, yerinde ve yeterli gerekçelerle uygulanmasına karar verilip verilmediğinin incelenmesi gerekir. Takdirin sınırsız ve denetime kapalı bir yetkiyi barındırmadığı, mahkemenin takdir yetkisini kullanma şeklinin somut olayın özellikleri ile olayın oluş ve işleyiş şekline göre dava dosyasında mevcut veriler ile uyumlu olarak şekilde şekillenip şekillenmediği ile yerinde ve yeterli gerekçeye dayanıp dayanmadığını incelemesi ve denetlenmesi şarttır.
16. Dosya kapsamında alınan raporların yeterli ve hüküm kurmaya elverişli olup olmadığı incelenmelidir. Uzmanlık raporlarının dosya içeriğiyle örtüşüp örtüşmediği incelenmeli varsa çelişkilerin giderilmesine yönelik taleplerin sunulması gerekir.
17. İstinaf kararlarına karşı yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilebilmesine rağmen temyiz mahkemesi olan Yargıtay kararlarına karşı kural olarak yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilemez.
18. Sanık hakkında verilecek ceza, bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise, her hâlde dinlenmesi gerekir”, şeklindeki düzenleme gereğince, sanığın aleyhe bozma ilamına karşı diyecekleri sorulmadan yargılamaya devam edilerek karar verilmesi suretiyle savunma hakkının kısıtlanması, hukuka kesin aykırılık hâli olup bu durumun istinaf veya temyiz nedeni olarak incelenmesi gerekir.
19. Kesinleşmemiş kararlara karşı olağan yasa yollarına, kesinleşmiş kararlara karşı ise olağanüstü yasa yollarına gidilebilir. Olağan yasa yollarına gidilmeden, olağanüstü yasa yollarına gidilemez. Kesinleşmemiş kararlara karşı gidilen kanun yolları itiraz, istinaf ve temyiz olup olağan kanun yollarıdır. Buna karşılık kesinleşmiş kararlara karşı olağanüstü kanun yolları ise, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın itirazı, kanun yararına bozma ve yargılamanın yenilenmesidir.
20. Adaletin işleyişine güven duyulması, demokratik toplumun gereklerine uygun bir ceza yargılaması ile mümkündür. Bu yargılama her türlü şüpheden uzak, iddia, savunma ve yargı makamlarının bağımsız ve tarafsız bir şekilde adaletin gerçekleştirilmesi için eylemler ve deliller üzerinden ceza muhakemesine egemen ilkeler ışığından kolektif bir yargılama yapmaları ile mümkündür. Bu nedenle savunmaların ceza hukukuna egemen ilkeler üzerinden yapılmasında hukuki ve fiili yarar bulunmaktadır.
Doç. Dr. Cengiz APAYDIN
Cumhuriyet Savcısı
Cenk Ayhan APAYDIN
Avukat-Yazar
>> KASTEN İNSAN ÖLDÜRME SUÇLARINDA AVUKATIN YOL HARİTASI ( I. BÖLÜM)
————–
[1] İlk Derece Mahkemesince sanıkların yaşadıkları toplumun kendilerine dayattığı bir sebepten olmayıp, kendi iç dünyalarındaki namus anlayışı doğrultusunda hareket ettikleri gerekçesi ile sanıklar hakkında bu nitelikli hâlin uygulanmamasında bir isabetsizlik görülmediğinden, hükümlerde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır. Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 08. 05. 2023 tarihli, 2022/2309 esas ve 2023/2770 sayılı kararı ((UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).
[2] Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 3. 11. 2022 tarihli, 2022/7644 esas ve 2022/8566 sayılı kararı ((UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).
1. Eylemin sanık tarafından gerçekleştirilmediğinin tespitine yönelik dosya kapsamında bulunan lehe olan deliller ve hayatın olağan akışı içerisinde akla, mantığa ve hukuka uygun bir savunma yapılmalıdır.
2. Kasten insan öldürme suçunun cezası açısından otomatik istinafa tabi olmasına rağmen otomatik temyize tabi olmadığının incelenmesi gerekir. Temyiz edilmezse karar kesinleşir.
3. Haksız tahrik hükümlerinin uygulanması açısından ilk haksız hareketlerin kimden kaynaklandığının incelenmesi gerekir. Avukatın özellikle haksız tahrik hükümlerin uygulanması önünde talepte bulunması gerekir.
4. Sanık savunmasının aksine sanığın asil faili suç işlemeye teşvik ettiği, suç işleme kararını kuvvetlendirdiği, eylemin icrasını kolaylaştırdığı veya suçun işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat ettiğine ya da suçun nasıl işleneceğine dair yol gösterdiğine dair kesin bir delil bulunmadığı ve eylem gerçekleştiği sırada sanığın yanında olmadığı sabit olduğu hallerde suça iştirak nedeniyle açılan davadan beraat kararı verilmesi gerektiğinin belirtilmesi gerekir. Bu yöndeki savunmaların somut olaya ilişkin olması ve detaylandırılması gerekir.
5. Somut olayın özelliklerine göre 5237 sayılı Kanun’un 2. ve 7. maddeleri gözetilerek, sanığın adlî sicil kaydında bulunan ve ilk kez tekerrüre esas alınan hükümde uzlaştırma işlemi uygulanıp uygulanmadığı araştırılarak sonucuna göre, 5237 sayılı Kanun’un 58’inci maddesinde düzenlenen tekerrür hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi ve sanığın hukukî durumunun yeniden değerlendirilmesi hususunun mahkemeden istense gerekir. Aynı durum seri muhakeme veya ön ödeme kapsamına alınan suçlar açısından da geçerlidir. Tekerrür karışık bir düzenleme olup titizlikle incelenmelidir. Çünkü sanık açısından infazda çok büyük olumsuzluklar içermektedir.
6. Yargıtay’ın töre saikinin koşullarını belirten bir kararında şöyle denilmektedir; “Sanıkların töre saiki ile eylemi gerçekleştirdiklerinin kabulü için ilk olarak mağdurun toplumda genel olarak benimsenmiş olan bir davranış veya yaşam biçimine aykırı davranmış olmasının, ikinci olarak bu aykırı davranışın ölümle cezalandırılması gerektiğinin o toplumda yaşayanlar tarafından beklenen bir tepki olduğunun kabul edilebilmesinin, üçüncü olarak ise öldürme fiilinin fail tarafından toplumun öldürme beklentisinin yönlendirmesiyle sırf aykırı davranışın cezalandırılması görevi üstlenilerek işlenmesinin gerekir[1]. Müdafinin müvekkili olan sanığın töre saikiyle hareket etmediğinin koşullarının oluşmadığını savunmasında belirtmesi eylemin nitelikli öldürme olmayıp kasten insan öldürme suçu olduğunu belirtmesi gerekir.
7. Suça iştirak açısından sanıkların fikir ve eylem birliği içerisinde hareket etmedikleri ve fiil üzerinde ortak hâkimiyet kurmadıkları, bu nedenle suçu iştirak halinde işlemediklerinin belirtmesi gerekir. Yanlış zamanda yanlış yerde bulunmak tek başına suça iştirak olarak değerlendirilemez.
8. 01.06.2005 tarihinden önce işlemiş olan töre saikiyle tasarlayarak öldürme ve tasarlayarak öldürmeye teşebbüs suçlarından verilen ve kesinleşen cezaların toplanması ile ilgili olarak İnfaz Hâkimliğince verilen karar 5275 sayılı Kanun’un 101’inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre itiraz yoluna tabidir.
9. Cezaların toplanması gerektiğinde bu hususta hüküm verme yetkisi, en fazla cezaya hükmetmiş bulunan mahkemenin bulunduğu yer infaz hâkimliğine, bu durumda birden çok infaz hâkimliği yetkili ise son hükmü vermiş olan mahkemenin bulunduğu yer infaz hâkimliğine aittir. En fazla cezanın; a) Yargıtay tarafından ilk derece mahkemesi sıfatıyla verilmesi hâlinde Ankara infaz hâkimliğince, b) Bölge adliye mahkemesi tarafından ilk derece mahkemesi sıfatıyla verilmesi hâlinde bölge adliye mahkemesinin bulunduğu il infaz hâkimliğince) Bölge adliye mahkemesi tarafından duruşma açmak suretiyle verilmesi hâlinde ise hükmü kaldırılan ilk derece mahkemesinin bulunduğu yer infaz hâkimliğince bu hususta karar verilir. Bu düzenleme kapsamında başvurularda bulunulması gerekir.
10. İlk Derece Mahkemesince hükmolunan cezanın tür ve miktarı ile istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince verilen esastan ret kararı 5271 sayılı Kanun’un 286’ncı maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde yer verilen; “İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adlî para cezalarına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları”nın temyiz incelemesine tabi bulunmamaktadır. Bu konu çok önemli olup temyizde sebep belirtme zorunluluğu bulunmaktadır. İstinaf ve temyiz kanun yollarının çok iyi bilinmesi gerekir.
11. İtiraz, istinaf veya temyiz yolları açısından 5271 sayılı Kanun’un 264’üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca yasa yolu ile merciinde yanılma, başvuranın haklarını ortadan kaldırmamaktadır. Gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde somut olayın özelliklerine göre hem tutukluluğu itiraz hem de istinaf yoluna gidilmelidir.
12. 5237 sayılı Kanun’un 62. maddesi uyarınca takdiri indirim sebebi uygulanmasının mahkemenin takdir yetkisi kapsamında olduğu, ancak bu takdirin sınırsız ve denetime kapalı bir yetkiyi barındırmadığı açıktır. İstinaf ve/veya Yargıtay tarafından yapılacak değerlendirmenin takdirin uygulanması veya uygulanmaması açısından mevcut veriler ile uyumlu olup olmadığı, yerinde ve yeterli gerekçeye dayanıp dayanmadığının incelenmesi gerekir.
13. Somut olayın özelliklerine göre katılan vekili açısından maddi gerçeğin ortaya çıkarılması amacıyla sanık ve maktul arasındaki önceye dayalı husumete ilişkin mahkeme kararlarının veya belgelerin birer örneğinin getirtilerek dosya arasında alınması gerekir. Ayrıca husumet bulunduğu konusunda tanık ifadelerine de başvurulmalıdır. Bu iddiaların hayatın olağan akışı çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.
14. Bağlılık kuralına göre, suça iştirak için kasten ve hukuka aykırı işlenmiş bir fiilin varlığı yeterlidir. Suçun işlenişine iştirak eden her kişi, diğerinin cezalandırılmasını önleyen kişisel nedenler göz önünde bulundurulmaksızın kendi kusurlu fiiline göre cezalandırılır. Nitekim Yargıtay’ın aynı doğrultudaki bir kararında şöyle denilmektedir;” Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22/09/2022 tarih ve 2022/42 esas, 2022/574 sayılı ilamı uyarınca TCK’nin 40. maddesinde düzenlenen bağlılık kuralı uyarınca ister fiilden, isterse failin ya da mağdurun şahsından ya da özelliklerinden kaynaklanmış olsun, eylemin nitelikli kasten öldürme suçunu oluşturup oluşturmadığının faile göre belirlenmesinin gerektiği, şeriklerin suçla irtibatlarının failin şahsına ve işlediği fiile bağlılık arz ettiği halde, hakkında verilen mahkumiyet hükmü kesinleşen fail Tahir’in maktule yönelik kasten öldürme suçundan TCK’nin 81/1. maddesi uyarınca cezalandırılması karşısında; sanık Sevinç … “azmettiren sıfatıyla kasten öldürme” suçundan TCK’nin 38/1, 81/1. maddeleri uyarınca cezalandırılması yerine, bağlılık kuralına yanlış anlam verilmek ve suç niteliğinde yanılgıya düşmek suretiyle, azmettiren sıfatıyla nitelikli kasten öldürme suçundan aynı Kanunun 38/1, 82/1-d maddeleri uyarınca yazılı biçimde hüküm kurulması, bozmayı gerektirmektedir”[2].
15. Somut olayın özelliklerine göre katılan vekili açısından takdiri indirimlerin yerinde olup olmadığının incelenmesi gerekir. Takdiri indirimin, takdir yetkisi kapsamında, yasal, yerinde ve yeterli gerekçelerle uygulanmasına karar verilip verilmediğinin incelenmesi gerekir. Takdirin sınırsız ve denetime kapalı bir yetkiyi barındırmadığı, mahkemenin takdir yetkisini kullanma şeklinin somut olayın özellikleri ile olayın oluş ve işleyiş şekline göre dava dosyasında mevcut veriler ile uyumlu olarak şekilde şekillenip şekillenmediği ile yerinde ve yeterli gerekçeye dayanıp dayanmadığını incelemesi ve denetlenmesi şarttır.
16. Dosya kapsamında alınan raporların yeterli ve hüküm kurmaya elverişli olup olmadığı incelenmelidir. Uzmanlık raporlarının dosya içeriğiyle örtüşüp örtüşmediği incelenmeli varsa çelişkilerin giderilmesine yönelik taleplerin sunulması gerekir.
17. İstinaf kararlarına karşı yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilebilmesine rağmen temyiz mahkemesi olan Yargıtay kararlarına karşı kural olarak yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilemez.
18. Sanık hakkında verilecek ceza, bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise, her hâlde dinlenmesi gerekir”, şeklindeki düzenleme gereğince, sanığın aleyhe bozma ilamına karşı diyecekleri sorulmadan yargılamaya devam edilerek karar verilmesi suretiyle savunma hakkının kısıtlanması, hukuka kesin aykırılık hâli olup bu durumun istinaf veya temyiz nedeni olarak incelenmesi gerekir.
19. Kesinleşmemiş kararlara karşı olağan yasa yollarına, kesinleşmiş kararlara karşı ise olağanüstü yasa yollarına gidilebilir. Olağan yasa yollarına gidilmeden, olağanüstü yasa yollarına gidilemez. Kesinleşmemiş kararlara karşı gidilen kanun yolları itiraz, istinaf ve temyiz olup olağan kanun yollarıdır. Buna karşılık kesinleşmiş kararlara karşı olağanüstü kanun yolları ise, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın itirazı, kanun yararına bozma ve yargılamanın yenilenmesidir.
20. Adaletin işleyişine güven duyulması, demokratik toplumun gereklerine uygun bir ceza yargılaması ile mümkündür. Bu yargılama her türlü şüpheden uzak, iddia, savunma ve yargı makamlarının bağımsız ve tarafsız bir şekilde adaletin gerçekleştirilmesi için eylemler ve deliller üzerinden ceza muhakemesine egemen ilkeler ışığından kolektif bir yargılama yapmaları ile mümkündür. Bu nedenle savunmaların ceza hukukuna egemen ilkeler üzerinden yapılmasında hukuki ve fiili yarar bulunmaktadır.
Doç. Dr. Cengiz APAYDIN
Cumhuriyet Savcısı
Cenk Ayhan APAYDIN
Avukat-Yazar
>> KASTEN İNSAN ÖLDÜRME SUÇLARINDA AVUKATIN YOL HARİTASI ( I. BÖLÜM)
————–
[1] İlk Derece Mahkemesince sanıkların yaşadıkları toplumun kendilerine dayattığı bir sebepten olmayıp, kendi iç dünyalarındaki namus anlayışı doğrultusunda hareket ettikleri gerekçesi ile sanıklar hakkında bu nitelikli hâlin uygulanmamasında bir isabetsizlik görülmediğinden, hükümlerde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır. Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 08. 05. 2023 tarihli, 2022/2309 esas ve 2023/2770 sayılı kararı ((UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).
[2] Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 3. 11. 2022 tarihli, 2022/7644 esas ve 2022/8566 sayılı kararı ((UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır). Hukuki Haber