Özet olarak; CMK’nın ismen sayılan suçlar içinde olması nedeniyle kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan seçenek yaptırım olarak doğrudan verilen ve kesinlik sınırı içinde kalan adli para cezasına dair mahkumiyet veya hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararının kanun yoluna tabi olup olmadığı veya hangi kanun yoluna tabi olduğu hususu tartışılmıştır.

Temyize tabi olduğu belirtilen CMK’nın 286. maddesinin 3. fıkrasında ismen sayılan katalog suçlardan, hakaret (madde 125, üçüncü fıkra, kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret) suçunun diğer katalog suçlardan ayran şöyle bir özelliği vardır. Bu suçtan dolayı hapis cezasının yanında “veya adlî para cezası ile cezalandırılır.” ibaresiyle seçenek yaptırım olarak doğrudan adli para cezası da verilebilir. Katalog içindeki bu suç dışındaki diğer suçlarda ise seçenek yaptırım olarak doğrudan adli para cezasını verme imkanı yoktur. Kamu görevlisine görevi nedeniyle hakaret suçundan ise ilk derece mahkemesi seçenek yaptırım olarak kesinlik sınırı içinde doğrudan adli para cezası verebilir. Hatta istinaf incelemesi sırasında bölge adliye mahkemesi de ilk defa seçenek yaptırım olarak doğrudan adli para cezası verilebilir. İşte böyle bir uygulamada, yani temyize tabi tutulan bir suç nedeniyle kesinlik sınırı içinde verilen bir cezaya dair hükmün kanun yolunun ne olabileceği, başka bir deyişle duruma göre istinaf veya temyize tabi olup olmayacağı hususunda ilgili maddelerde, özellikle 286. maddesinde tereddüt veya yorumları giderici tam bir açıklık yoktur.

Bu yöndeki kararlar, daha çok 01.06.2024 tarihi itibariyle yürürlüğe giren (TCK’nın 52. maddesindeki) adli para cezalarının alt-üst sınırı (20.00 TL – 100,00 TL’den 100.00 TL – 500.00 TL’ye çıkarılması) ile ilk derece mahkemesinin (CMK’nın 272. maddesindeki) istinaf incelemesi dışında ve kesinlik sınırı (15.000.00 TL) kapsamında kalması nedeniyle karşımıza çıkabilmektedir. Belirtilen tarih öncesinde verilen doğrudan adli para cezası, alt sınır olarak 20,00 TL’den tercih edilseydi dahi 3.000,00 TL’yi geçtiği için istisnai bur vaziyet olmadıkça istinafa tabi idi. Dolayısıyla pek tartışmalı olmazdı. Bunun yanında bu tarihten sonra verilen ve alt sınır olarak 100.00 TL’den tercih edilse bile 15.000,000 TL’yi geçtiği için yine sorun olmadan istinafa tabi olacaktır. Buna karşılık 01.06.2024 tarihi öncesindeki suç nedeniyle daha lehe olduğu için o tarihte yürürlükte olan alt sınır olarak 20,00 TL seçildiğinde ve hatta yaklaşık olarak 50.00 TL’ye kadarlık kısmı, 15.000,00 TL’nin altında kaldığı için kesinlik sınırında kalabilmektedir.

Örneğin, kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan 01.06.2024 tarihi veya sonrasında ilk derece mahkemesince verilen 15.000,00 TL altındaki doğrudan adli para cezası ya da buna dair HAGB kararı, istinaf incelemesine ve bunun sonucunda temyize tabi midir? CMK’nın 272. maddesi dikkate alındığında bu maddenin 3. fıkrası uyarınca kesinlik sınırı içindeki bu karar, kesin olduğundan istinaf yoluna başvurulamaz. Buna karşı, 286. maddesinin 1. fıkrasında genel kural olarak bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümleri temyiz edilebileceği, maddenin 2. fıkrasında istisnai olarak istinafın temyiz edilemeyen kararları sıralanmıştır. Bu maddenin (286) 3. fıkrasında ise 2. fıkrada belirtilen temyiz edilemeyecek kararlar kapsamında olsa bile ismen sayılan suçlar nedeniyle verilen bölge adliye mahkemesi ceza daireleri kararlarının temyiz edilebileceği düzenlenmiştir.[1] Burada “karar” tabiri tercih edilmiştir. Bu nedenle içinde beraat, mahkumiyet, düşme gibi karar türlerinin olduğu da açıktır.

Kesinlik sınırı içindeki kararın istinafa tabi olup olmadığı yönünden BAM (istinaflar) arasında farklı kararlar olmakla birlikte çoğunluk görüş, bu yöndeki ilk derece mahkemesi kararının kesin olduğu ve istinafa tabi olmadığı yönündedir.[2] İstinafa tabi olmayan bir karar, CMK’daki iki istisna dışında, haliyle temyize de tabi değildir. Bu durumda yasa koyucunun özel düzenleme (286/3. Maddesi) ile temyiz incelemesinden geçmesini istediği bir suça dair kararın, daha genel madde (272/3. Maddesi) uyarınca istinafa bile tabi olmamasının uygun olup olmadığının tartışılması gerekir.

Görüşe göre, CMK’nın 272/3. madde kapsamında olan bir hüküm, ilk derece mahkemesince verilmişse istinafa veya bölge adliye mahkemesince verilmişse temyize tabi olmayıp kesindir.[3] Örnekteki ilk derece mahkemesince verilen doğrudan adli para cezasına ilişkin karar, 272/3. maddesi kapsamında kesindir. Çünkü 286. maddesinin 3. fıkrasında yer alan ve temyize tabi olacağı belirtilen karar, aynı maddenin 2. fıkrası kapsamına girmiyor. Yani istinaf kararı olmadığı için temyize tabi değildir. Temyize tabi olması için öncelikle istinafa tabi olması gerekir. Bu nedenle kesin karar olduğu ileri sürülmüştür. Buna göre eğer kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçundan ilk derece mahkemesince kesinlik sınırı içinde doğrudan adli para cezası verilmiş ise bu karar istinaf edilemez. Söz konusu kesinlik sınırındaki kararı istinaf ceza dairesi vermişse temyize de tabi değildir. Zira karar, 272/3. maddesi kapsamında olup, 286. maddesinin 2. fıkrası kapsamında istinafın verdiği bir karar değildir.

Kanaatimizce, 286. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamındaki bir suç nedeniyle verilen kararın tür (ceza-beraat-düşme) veya ceza miktarına (kesinlik sınırında olup olmadığına) bakılmadan ilk derece mahkemesi kararı ise istinafa ve bölge adliye mahkemesi kararı ise aşağıda sıralanan gerekçeler nedeniyle temyize tabi olduğunu düşünüyoruz.

1- Üçüncü fıkra, daha sonraki bir özel düzenleme olarak maddeye ilave edilmiştir. Maddenin 1. fıkrası temyiz edebilme kapsamında genel hükmü içerirken 2. fıkrası istisna olarak temyize tabi olmayan, 3. fıkra da yine istisna olarak temyize tabi olan halleri sayma yöntemiyle belirtmiştir. Genel kural – özel kural ilkesi uyarınca ve üstelik sonradan yapılan değişiklikle (ilaveyle) getirilen özel yasal hüküm, genel kural olan hükmü bertaraf eder. Buna göre özel hüküm uygulanmalıdır.

2- Kanun koyucu, cezanın ağırlığı veya niteliği itibariyle değil, ismen sayılan suç türlerine verdiği öneme atfen, kamuoyundaki tartışmalar sonucunda ve uygulama birliğini sağlamak üzere böyle bir düzenlemeye gitmiştir. Bu suçlar kapsamında verilen kararların Yargıtay denetiminden geçmesini istemiştir. Bu yasal düzenlemeyle kast edilenin, ismen sayılan suçlar nedeniyle (beraat veya mahkumiyet olduğuna bakılmaksızın) verilen bölge adliye mahkemesi ceza daireleri kararlarının temyize tabi tutulmasını sağlamaktır. Çoğun içinde az olduğuna, başka bir deyişle istinaf, bu suçlara ilk derece mahkemesi sıfatıyla bakmadığına göre bu kararlar ilk derece mahkemesinden istinafa gelmiştir. Yani temyize tabi bir karar, atlamalı istinaf düzenlemesi olmadığına göre, aynı zamanda ilk derece mahkemesinden gelip istinaf incelemesinden geçmiş bir karar demektir. Dolayısıyla suç türü itibariyle temyize tabi bir ilk derece mahkemesi kararı, adeta otomatik olarak istinafa tabidir. Bu karara karşı istinaf yolunu kapattığımızda bunun sonucu olarak temyiz yolunu da kapatmış oluruz. Bu nedenle katalog olarak temyize tabi tutulan bir suçta, kesinlik sınırında olsa bile ilk derece mahkemesince verilen karar istinafa tabidir. İstinaf incelemesi sonucunda verilen karar da temyize tabidir.

3- Kanun koyucu eğer istisna getirmek isteseydi “…hariç olmak üzere” gibi ibarelerle bunu belirtirdi. Tıpkı 286. maddesinin 2. fıkrasının (d) bendinde olduğu gibi “272/3. madde kapsamındaki kararları hariç tutarak” temyize tabi olmayan hali de belirtirdi. Yine benzer bir istisna da HAGB ile ilgili maddede getirilmiştir. Buna dair 231. maddesinin 12. fıkrasına (Değişik: 2/3/2024-7499/15 md.) göre 272 nci maddenin üçüncü fıkrası hükümleri saklı kalmak üzere, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Dolayısıyla kanun koyucu eğer, 286. maddesinin 3. fıkrasında da kesinlik sınırını dikkate almak isteseydi, yani kesinlik sınırını temyiz dışı tutmak isteseydi tıpkı yukarıdaki (d) bendi ile 12. fıkradaki gibi “272. maddesinin 3. fıkrası hariç veya saklı kalmak üzere” gibi ibarelerle bu yöndeki kararları kesin sayıp istinafa – temyize tabi tutmazdı. Böyle bir tercih yapılmadığına göre söz konusu kararlar kanun yolu olarak kesin olmayıp aşamasına göre istinafa veya temyiz incelemesine tabidir. Aksi halde yasa koyucunun özel düzenlemeyle Yargıtay incelemesinden geçmesini istediği bir karar, daha genel madde uyarınca istinaf incelemesinden bile geçmemiş olur ki bu sonucun yasaya uygun olmadığı tartışılmalıdır. Bu arada, HAGB yönünden bu kararların kesin olduğunu söylemek daha mümkün olabilir. Başka bir deyişle yasal gerekçesi olabilir. Çünkü 231. maddenin 12. fıkrasında “272. maddenin üçüncü fıkrası hükümleri saklı kalmak üzere,” ibaresi kullanılmıştır. Dolayısıyla kural olarak HAGB kararına karşı istinaf yolu açılmış ise de 272/3. madde kapsamındaki kesinlik sınırı içindeki HAGB kararının kesin olduğu belirtilmiştir. Ancak bu halde de 286/3. maddedeki özel düzenlemenin dikkate alınıp alınmayacağı tartışılmalıdır.

4- CMK’nın 286. maddesinde yapılan sonraki (Ek:17/10/2019-7188/29 md) değişikliğin madde gerekçesinde tam açıklık yok ise de gerekçe bütünü dikkate alındığında bu yöndeki kararın temyize tabi olacağı değerlendirilebilir. Gerekçede, belirtilen suçlarla ilgili olarak temyiz edilemeyen kararlara karşı temyiz kanun yolu açılarak farklı uygulamaların önüne geçilmesi ve ülke genelinde yeknesak bir uygulamaya ulaşılmasının hedeflendiği, temyize açılan bu tür suçlar seçilirken, ifade özgürlüğü ile doğrudan etkili olan suçların esas alındığı, düzenlemeyle hak ihlallerinin önüne geçilmesinin amaçlandığı vurgulanmıştır. Bu gerekçe ilgili kararların temyize tabi iradesini öne çıkarmaktadır. Gerekçede karşı argüman olarak “ikinci fıkradaki kesinlik sınırları içinde kalsa bile temyiz edilebilecektir. Üçüncü fıkra hükmü, ikinci fıkrada belirtilen kesinlik sınırının istisnasını oluşturmaktadır” ibareleri olabilir. Burada ikinci fıkraya açıkça atıf yapılmıştır. Kesin olarak verilen kararların dayanağı, 286. maddesinin ikinci fıkrası değil, 272. maddesinin üçüncü fıkrasıdır. Bu yönüyle kararların kesinliği ileri sürülebilir.

5- Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve farklı daire kararlarında belirtildiği üzere ceza muhakemesine egemen olan önemli ilkelerden birisi de istisnaların sanık aleyhine genişletici yoruma tabi tutulmamasıdır. Bu nitelendirme, CMK’nın istinafa dair 272. maddesi için de yorumlamak mümkündür. Asıl olan bir karara veya mahkeme kararına karşı “kesin” olduğunun açıkça belirtilmediği durumlarda bir sonraki veya bir üst merciye başvuru hakkının bulunduğudur. Aksi hal ile mahkemeye erişim hakkına engel olunur.[4]

Belirtilen nedenlerle, CMK’nın 286. maddesinin 3. fıkrasında ismen sayılan suçlar nedeniyle verilen ilk derece mahkemesi kararının mahkumiyet veya beraat olup olmadığına bakılmadan, mahkumiyet ise de kesinlik sınırında olup olmadığına bakılmadan istinafa tabi olmalıdır. İstinaf incelemesi sonucu verilen bu yöndeki daire kararı da aynı düşünceyle temyize tabi olmalıdır. Aksi halde kanun koyucunun, bu kararların Yargıtay ilgili ceza dairesinde hukuki denetime tabi tutarak ülkede uygulama birliğini sağlama ve olası hak ihlallerini engelleme iradesine aykırı olacaktır. Temyize tabi olması arzulanırken ve istisna veya hariç tutulan hal de açıkça düzenlenmemişken, kararlar kesin sayıldığında bırakın temyizi, istinaf incelemesine bile gelmeyecektir. Bu durum ise ülke çapında genel uygulama birliğinin sağlanması ve hak ihlallerinin önlenmesi iradesinden epey uzak olabilecektir. Zira kanun koyucu istinafların bile farklı nitelikte karar verebileceğini gözeterek bunu önlemenin yolu olarak temyize tabi tutma yolu tercih edilmiştir. Hal böyle iken istinafların aradan çıkarılması, ilk derece mahkemelerinde farklı uygulama ve hak ihlallerinin daha kuvvetle muhtemel gerçekleşmesine neden olabilecektir. Başka bir deyişle istinafların dahi farklı farklı uygulamalarının önüne geçilmesi, ülke genelinde yeknesak bir uygulamaya ulaşılması, ifade özgürlüğü ile doğrudan etkili olan suçta hak ihlallerinin Yargıtay aracılığıyla önüne geçilmesinin sağlanması düşünülmüşken ve madde gerekçesinde bu husus vurgulanmışken ilk derece mahkemelerinin yaygın olarak verilen kararlarıyla bu amaca ulaşılması bir yana aksine aradaki farklılıklarının makasını daha da açabilecektir.

Çözüm önerisi olarak; her ne kadar katılmadığımızı ve istinaf kararlarının çoğunluğunun CMK’ya uygun olmadığını belirtsek de ilgili yasa maddelerinde yoruma açık düzenleme olduğunu söylemek de mümkündür. Bunun tartışılması ve daha net kavramlara bağlanması yararlı olabilecektir. Zira istinaf ceza dairelerinin farklı kararları arasındaki çelişkinin (uyuşmazlığın) giderilmesi, 5235 sayılı Kanun’un 35/3 ve 40/6. ile CMK’nın 308/A maddelerindeki “kararların kesin olması” koşulu oluşmadığı için bu yöntemlere başvurulması mümkün görünmüyor. Çünkü istinaf kararlarının az kısmı, bu kararların temyize tabi olduğuna, daha fazla kısmı ise olağan itiraz yolu açık olarak istinafa tabi olmadığına dairdir. Dolayısıyla “kararların kesin olup aralarında esas itibariyle çelişki olması” koşulu gerçekleşmiyor. Eğer kesinlik sınırı içindeki adli para cezasının istinafa tabi olmadan kesin olması düşünülüyorsa CMK’nın 286. maddesinin 3. fıkrasının başına “272 nci maddenin üçüncü fıkrası hükümleri saklı kalmak üzere,” ibaresi getirilebilir. Eğer kesinlik sınırı içindeki adli para cezasının da istinafa ve/veya temyize tabi olması düşünülüyorsa CMK’nın 286. maddesinin 3. Fıkrasının başına “272 nci maddenin üçüncü fıkrası hükümleri kapsamındaki mahkumiyet dahil olmak üzere,” ya da “272. maddesinin 3. fıkrasının (a) bendindeki “Hapis” yerine “286 ıncı maddenin üçüncü fıkrası ve hapis” ibaresi getirilebilir.

Kaynakça:

Asım EKREN, Uygulamada İstinaf Ceza El Kitabı, 3.Baskı, Filiz Kitabevi, 2024

—————–

[1] -Trabzon BAM, 1.CD, 29.04.2025, E.2025/1280, K.2025/1348 sayılı ilamla kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçundan ilk derece mahkemesince, 14.02.2025 tarihli ve kesin olarak doğrudan, HAGB açıklanarak verilen 7.080,00 TL adli para cezasına karşı yapılan istinaf incelemesi sonucunda CMK’nın 286/3/a-1, 272/3-a maddelerin birlikte değerlendirmesiyle işin esasına girilip istinaf başvurusunun esastan reddine temyiz yolu açık olmak üzere karar verilmiştir. (Aynı dairenin, 14.02.2025, E.2025/206, K.2025/523; 07.02.2025, E.2025/25, K.2025/443 sayılı ilamları ise aksine olarak kesinlik nedeniyle istinaf başvurusunun reddine yöneliktir.)

-İstanbul BAM, 24.CD, 130.01.2025, E.2024/4507, K.2025/104: Samsun BAM, 6.CD, 14.05.2025, E.2024/1819, K.2025/1768; İzmir BAM, 12.CD, 18.12.2024, E.2024/2433, K.2024/3774; 28.05.2025, E.2025/98, K.2025/1601 sayılı ilamlarda, düşme veya beraat üzerine istinaf aşamasında yapılan duruşma sonucunda ilk derece mahkemesinin hükmü kaldırılarak doğrudan ve kesinlik sınırı içinde verilen adli para cezasına dair mahkumiyet veya HAGB’ye dair kararlar temyiz yolu açık olarak verilmiştir.

[2] İlk derece mahkemeleri, bu yöndeki kararları genel olarak istinafa tabi vermişler ancak; BAMların’ın kesin nitelikte olup istinafa tabi olmadığına kararları üzerine ilk derece mahkemeleri de kesin kararlar vermeye başlamışlardır.

[3] İstanbul BAM, 24.CD, 29.04.2025, E.2025/1516, K.2025/1802 sayılı ilamla kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçundan ilk derece mahkemesince, 28.01.2025 tarihli ve istinaf yolu açık olarak doğrudan verilen 7.080,00 TL adli para cezasına karşı yapılan istinaf incelemesi sonucunda CMK’nın 272/3-a maddesi uyarınca kesin nitelikli olduğu gerekçesiyle uyarınca reddine karar verilmiştir. (Aynı dairenin, 29.04.2025, E.2025/1775, K.2025/1791; 26.02.2025, E.2025/382, K.2025/859; Bursa BAM, 6.CD, 05.05.2025, E.2024/2491, K.2025/1740; İzmir BAM, 14.CD, 10.04.2025, E.2025/726, K.2025/888; Sakarya BAM, 6.CD, 27.03.2025, E.2025/1250, K.2025/1076; Ankara BAM, 20.CD, 21.05.2025, E.2024/1879, K.2025/1172; Kayseri BAM, 6.CD, 13.03.2025, E.2025/891, K.2025/695; Antalya BAM, 1.CD, 05.02.2025, E.2024/3118, K.2025/517; Konya BAM, 6.CD, 05.02.2025, E.2025/424, K.2025/458; Van BAM, 1.CD, 28.01.2025, E.2025/625, K.2025/139 sayılı ilamları da aynı mahiyettedir.)

[4] CGK, 30.03.2021, E.2019/10-370, K.2021/144; 15.CD, 24.06.2020, E.2020/2977, K.2020/6640; 10.CD, 05.03.2019, E.2019/673, K.2019/1400; 6.CD, 20.04.2021, E.2021/11450, K.2021/7569.

​Özet olarak; CMK’nın ismen sayılan suçlar içinde olması nedeniyle kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan seçenek yaptırım olarak doğrudan verilen ve kesinlik sınırı içinde kalan adli para cezasına dair mahkumiyet veya hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararının kanun yoluna tabi olup olmadığı veya hangi kanun yoluna tabi olduğu hususu tartışılmıştır.

Temyize tabi olduğu belirtilen CMK’nın 286. maddesinin 3. fıkrasında ismen sayılan katalog suçlardan, hakaret (madde 125, üçüncü fıkra, kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret) suçunun diğer katalog suçlardan ayran şöyle bir özelliği vardır. Bu suçtan dolayı hapis cezasının yanında “veya adlî para cezası ile cezalandırılır.” ibaresiyle seçenek yaptırım olarak doğrudan adli para cezası da verilebilir. Katalog içindeki bu suç dışındaki diğer suçlarda ise seçenek yaptırım olarak doğrudan adli para cezasını verme imkanı yoktur. Kamu görevlisine görevi nedeniyle hakaret suçundan ise ilk derece mahkemesi seçenek yaptırım olarak kesinlik sınırı içinde doğrudan adli para cezası verebilir. Hatta istinaf incelemesi sırasında bölge adliye mahkemesi de ilk defa seçenek yaptırım olarak doğrudan adli para cezası verilebilir. İşte böyle bir uygulamada, yani temyize tabi tutulan bir suç nedeniyle kesinlik sınırı içinde verilen bir cezaya dair hükmün kanun yolunun ne olabileceği, başka bir deyişle duruma göre istinaf veya temyize tabi olup olmayacağı hususunda ilgili maddelerde, özellikle 286. maddesinde tereddüt veya yorumları giderici tam bir açıklık yoktur.

Bu yöndeki kararlar, daha çok 01.06.2024 tarihi itibariyle yürürlüğe giren (TCK’nın 52. maddesindeki) adli para cezalarının alt-üst sınırı (20.00 TL – 100,00 TL’den 100.00 TL – 500.00 TL’ye çıkarılması) ile ilk derece mahkemesinin (CMK’nın 272. maddesindeki) istinaf incelemesi dışında ve kesinlik sınırı (15.000.00 TL) kapsamında kalması nedeniyle karşımıza çıkabilmektedir. Belirtilen tarih öncesinde verilen doğrudan adli para cezası, alt sınır olarak 20,00 TL’den tercih edilseydi dahi 3.000,00 TL’yi geçtiği için istisnai bur vaziyet olmadıkça istinafa tabi idi. Dolayısıyla pek tartışmalı olmazdı. Bunun yanında bu tarihten sonra verilen ve alt sınır olarak 100.00 TL’den tercih edilse bile 15.000,000 TL’yi geçtiği için yine sorun olmadan istinafa tabi olacaktır. Buna karşılık 01.06.2024 tarihi öncesindeki suç nedeniyle daha lehe olduğu için o tarihte yürürlükte olan alt sınır olarak 20,00 TL seçildiğinde ve hatta yaklaşık olarak 50.00 TL’ye kadarlık kısmı, 15.000,00 TL’nin altında kaldığı için kesinlik sınırında kalabilmektedir.

Örneğin, kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan 01.06.2024 tarihi veya sonrasında ilk derece mahkemesince verilen 15.000,00 TL altındaki doğrudan adli para cezası ya da buna dair HAGB kararı, istinaf incelemesine ve bunun sonucunda temyize tabi midir? CMK’nın 272. maddesi dikkate alındığında bu maddenin 3. fıkrası uyarınca kesinlik sınırı içindeki bu karar, kesin olduğundan istinaf yoluna başvurulamaz. Buna karşı, 286. maddesinin 1. fıkrasında genel kural olarak bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümleri temyiz edilebileceği, maddenin 2. fıkrasında istisnai olarak istinafın temyiz edilemeyen kararları sıralanmıştır. Bu maddenin (286) 3. fıkrasında ise 2. fıkrada belirtilen temyiz edilemeyecek kararlar kapsamında olsa bile ismen sayılan suçlar nedeniyle verilen bölge adliye mahkemesi ceza daireleri kararlarının temyiz edilebileceği düzenlenmiştir.[1] Burada “karar” tabiri tercih edilmiştir. Bu nedenle içinde beraat, mahkumiyet, düşme gibi karar türlerinin olduğu da açıktır.

Kesinlik sınırı içindeki kararın istinafa tabi olup olmadığı yönünden BAM (istinaflar) arasında farklı kararlar olmakla birlikte çoğunluk görüş, bu yöndeki ilk derece mahkemesi kararının kesin olduğu ve istinafa tabi olmadığı yönündedir.[2] İstinafa tabi olmayan bir karar, CMK’daki iki istisna dışında, haliyle temyize de tabi değildir. Bu durumda yasa koyucunun özel düzenleme (286/3. Maddesi) ile temyiz incelemesinden geçmesini istediği bir suça dair kararın, daha genel madde (272/3. Maddesi) uyarınca istinafa bile tabi olmamasının uygun olup olmadığının tartışılması gerekir.

Görüşe göre, CMK’nın 272/3. madde kapsamında olan bir hüküm, ilk derece mahkemesince verilmişse istinafa veya bölge adliye mahkemesince verilmişse temyize tabi olmayıp kesindir.[3] Örnekteki ilk derece mahkemesince verilen doğrudan adli para cezasına ilişkin karar, 272/3. maddesi kapsamında kesindir. Çünkü 286. maddesinin 3. fıkrasında yer alan ve temyize tabi olacağı belirtilen karar, aynı maddenin 2. fıkrası kapsamına girmiyor. Yani istinaf kararı olmadığı için temyize tabi değildir. Temyize tabi olması için öncelikle istinafa tabi olması gerekir. Bu nedenle kesin karar olduğu ileri sürülmüştür. Buna göre eğer kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçundan ilk derece mahkemesince kesinlik sınırı içinde doğrudan adli para cezası verilmiş ise bu karar istinaf edilemez. Söz konusu kesinlik sınırındaki kararı istinaf ceza dairesi vermişse temyize de tabi değildir. Zira karar, 272/3. maddesi kapsamında olup, 286. maddesinin 2. fıkrası kapsamında istinafın verdiği bir karar değildir.

Kanaatimizce, 286. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamındaki bir suç nedeniyle verilen kararın tür (ceza-beraat-düşme) veya ceza miktarına (kesinlik sınırında olup olmadığına) bakılmadan ilk derece mahkemesi kararı ise istinafa ve bölge adliye mahkemesi kararı ise aşağıda sıralanan gerekçeler nedeniyle temyize tabi olduğunu düşünüyoruz.

1- Üçüncü fıkra, daha sonraki bir özel düzenleme olarak maddeye ilave edilmiştir. Maddenin 1. fıkrası temyiz edebilme kapsamında genel hükmü içerirken 2. fıkrası istisna olarak temyize tabi olmayan, 3. fıkra da yine istisna olarak temyize tabi olan halleri sayma yöntemiyle belirtmiştir. Genel kural – özel kural ilkesi uyarınca ve üstelik sonradan yapılan değişiklikle (ilaveyle) getirilen özel yasal hüküm, genel kural olan hükmü bertaraf eder. Buna göre özel hüküm uygulanmalıdır.

2- Kanun koyucu, cezanın ağırlığı veya niteliği itibariyle değil, ismen sayılan suç türlerine verdiği öneme atfen, kamuoyundaki tartışmalar sonucunda ve uygulama birliğini sağlamak üzere böyle bir düzenlemeye gitmiştir. Bu suçlar kapsamında verilen kararların Yargıtay denetiminden geçmesini istemiştir. Bu yasal düzenlemeyle kast edilenin, ismen sayılan suçlar nedeniyle (beraat veya mahkumiyet olduğuna bakılmaksızın) verilen bölge adliye mahkemesi ceza daireleri kararlarının temyize tabi tutulmasını sağlamaktır. Çoğun içinde az olduğuna, başka bir deyişle istinaf, bu suçlara ilk derece mahkemesi sıfatıyla bakmadığına göre bu kararlar ilk derece mahkemesinden istinafa gelmiştir. Yani temyize tabi bir karar, atlamalı istinaf düzenlemesi olmadığına göre, aynı zamanda ilk derece mahkemesinden gelip istinaf incelemesinden geçmiş bir karar demektir. Dolayısıyla suç türü itibariyle temyize tabi bir ilk derece mahkemesi kararı, adeta otomatik olarak istinafa tabidir. Bu karara karşı istinaf yolunu kapattığımızda bunun sonucu olarak temyiz yolunu da kapatmış oluruz. Bu nedenle katalog olarak temyize tabi tutulan bir suçta, kesinlik sınırında olsa bile ilk derece mahkemesince verilen karar istinafa tabidir. İstinaf incelemesi sonucunda verilen karar da temyize tabidir.

3- Kanun koyucu eğer istisna getirmek isteseydi “…hariç olmak üzere” gibi ibarelerle bunu belirtirdi. Tıpkı 286. maddesinin 2. fıkrasının (d) bendinde olduğu gibi “272/3. madde kapsamındaki kararları hariç tutarak” temyize tabi olmayan hali de belirtirdi. Yine benzer bir istisna da HAGB ile ilgili maddede getirilmiştir. Buna dair 231. maddesinin 12. fıkrasına (Değişik: 2/3/2024-7499/15 md.) göre 272 nci maddenin üçüncü fıkrası hükümleri saklı kalmak üzere, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Dolayısıyla kanun koyucu eğer, 286. maddesinin 3. fıkrasında da kesinlik sınırını dikkate almak isteseydi, yani kesinlik sınırını temyiz dışı tutmak isteseydi tıpkı yukarıdaki (d) bendi ile 12. fıkradaki gibi “272. maddesinin 3. fıkrası hariç veya saklı kalmak üzere” gibi ibarelerle bu yöndeki kararları kesin sayıp istinafa – temyize tabi tutmazdı. Böyle bir tercih yapılmadığına göre söz konusu kararlar kanun yolu olarak kesin olmayıp aşamasına göre istinafa veya temyiz incelemesine tabidir. Aksi halde yasa koyucunun özel düzenlemeyle Yargıtay incelemesinden geçmesini istediği bir karar, daha genel madde uyarınca istinaf incelemesinden bile geçmemiş olur ki bu sonucun yasaya uygun olmadığı tartışılmalıdır. Bu arada, HAGB yönünden bu kararların kesin olduğunu söylemek daha mümkün olabilir. Başka bir deyişle yasal gerekçesi olabilir. Çünkü 231. maddenin 12. fıkrasında “272. maddenin üçüncü fıkrası hükümleri saklı kalmak üzere,” ibaresi kullanılmıştır. Dolayısıyla kural olarak HAGB kararına karşı istinaf yolu açılmış ise de 272/3. madde kapsamındaki kesinlik sınırı içindeki HAGB kararının kesin olduğu belirtilmiştir. Ancak bu halde de 286/3. maddedeki özel düzenlemenin dikkate alınıp alınmayacağı tartışılmalıdır.

4- CMK’nın 286. maddesinde yapılan sonraki (Ek:17/10/2019-7188/29 md) değişikliğin madde gerekçesinde tam açıklık yok ise de gerekçe bütünü dikkate alındığında bu yöndeki kararın temyize tabi olacağı değerlendirilebilir. Gerekçede, belirtilen suçlarla ilgili olarak temyiz edilemeyen kararlara karşı temyiz kanun yolu açılarak farklı uygulamaların önüne geçilmesi ve ülke genelinde yeknesak bir uygulamaya ulaşılmasının hedeflendiği, temyize açılan bu tür suçlar seçilirken, ifade özgürlüğü ile doğrudan etkili olan suçların esas alındığı, düzenlemeyle hak ihlallerinin önüne geçilmesinin amaçlandığı vurgulanmıştır. Bu gerekçe ilgili kararların temyize tabi iradesini öne çıkarmaktadır. Gerekçede karşı argüman olarak “ikinci fıkradaki kesinlik sınırları içinde kalsa bile temyiz edilebilecektir. Üçüncü fıkra hükmü, ikinci fıkrada belirtilen kesinlik sınırının istisnasını oluşturmaktadır” ibareleri olabilir. Burada ikinci fıkraya açıkça atıf yapılmıştır. Kesin olarak verilen kararların dayanağı, 286. maddesinin ikinci fıkrası değil, 272. maddesinin üçüncü fıkrasıdır. Bu yönüyle kararların kesinliği ileri sürülebilir.

5- Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve farklı daire kararlarında belirtildiği üzere ceza muhakemesine egemen olan önemli ilkelerden birisi de istisnaların sanık aleyhine genişletici yoruma tabi tutulmamasıdır. Bu nitelendirme, CMK’nın istinafa dair 272. maddesi için de yorumlamak mümkündür. Asıl olan bir karara veya mahkeme kararına karşı “kesin” olduğunun açıkça belirtilmediği durumlarda bir sonraki veya bir üst merciye başvuru hakkının bulunduğudur. Aksi hal ile mahkemeye erişim hakkına engel olunur.[4]

Belirtilen nedenlerle, CMK’nın 286. maddesinin 3. fıkrasında ismen sayılan suçlar nedeniyle verilen ilk derece mahkemesi kararının mahkumiyet veya beraat olup olmadığına bakılmadan, mahkumiyet ise de kesinlik sınırında olup olmadığına bakılmadan istinafa tabi olmalıdır. İstinaf incelemesi sonucu verilen bu yöndeki daire kararı da aynı düşünceyle temyize tabi olmalıdır. Aksi halde kanun koyucunun, bu kararların Yargıtay ilgili ceza dairesinde hukuki denetime tabi tutarak ülkede uygulama birliğini sağlama ve olası hak ihlallerini engelleme iradesine aykırı olacaktır. Temyize tabi olması arzulanırken ve istisna veya hariç tutulan hal de açıkça düzenlenmemişken, kararlar kesin sayıldığında bırakın temyizi, istinaf incelemesine bile gelmeyecektir. Bu durum ise ülke çapında genel uygulama birliğinin sağlanması ve hak ihlallerinin önlenmesi iradesinden epey uzak olabilecektir. Zira kanun koyucu istinafların bile farklı nitelikte karar verebileceğini gözeterek bunu önlemenin yolu olarak temyize tabi tutma yolu tercih edilmiştir. Hal böyle iken istinafların aradan çıkarılması, ilk derece mahkemelerinde farklı uygulama ve hak ihlallerinin daha kuvvetle muhtemel gerçekleşmesine neden olabilecektir. Başka bir deyişle istinafların dahi farklı farklı uygulamalarının önüne geçilmesi, ülke genelinde yeknesak bir uygulamaya ulaşılması, ifade özgürlüğü ile doğrudan etkili olan suçta hak ihlallerinin Yargıtay aracılığıyla önüne geçilmesinin sağlanması düşünülmüşken ve madde gerekçesinde bu husus vurgulanmışken ilk derece mahkemelerinin yaygın olarak verilen kararlarıyla bu amaca ulaşılması bir yana aksine aradaki farklılıklarının makasını daha da açabilecektir.

Çözüm önerisi olarak; her ne kadar katılmadığımızı ve istinaf kararlarının çoğunluğunun CMK’ya uygun olmadığını belirtsek de ilgili yasa maddelerinde yoruma açık düzenleme olduğunu söylemek de mümkündür. Bunun tartışılması ve daha net kavramlara bağlanması yararlı olabilecektir. Zira istinaf ceza dairelerinin farklı kararları arasındaki çelişkinin (uyuşmazlığın) giderilmesi, 5235 sayılı Kanun’un 35/3 ve 40/6. ile CMK’nın 308/A maddelerindeki “kararların kesin olması” koşulu oluşmadığı için bu yöntemlere başvurulması mümkün görünmüyor. Çünkü istinaf kararlarının az kısmı, bu kararların temyize tabi olduğuna, daha fazla kısmı ise olağan itiraz yolu açık olarak istinafa tabi olmadığına dairdir. Dolayısıyla “kararların kesin olup aralarında esas itibariyle çelişki olması” koşulu gerçekleşmiyor. Eğer kesinlik sınırı içindeki adli para cezasının istinafa tabi olmadan kesin olması düşünülüyorsa CMK’nın 286. maddesinin 3. fıkrasının başına “272 nci maddenin üçüncü fıkrası hükümleri saklı kalmak üzere,” ibaresi getirilebilir. Eğer kesinlik sınırı içindeki adli para cezasının da istinafa ve/veya temyize tabi olması düşünülüyorsa CMK’nın 286. maddesinin 3. Fıkrasının başına “272 nci maddenin üçüncü fıkrası hükümleri kapsamındaki mahkumiyet dahil olmak üzere,” ya da “272. maddesinin 3. fıkrasının (a) bendindeki “Hapis” yerine “286 ıncı maddenin üçüncü fıkrası ve hapis” ibaresi getirilebilir.

Kaynakça:

Asım EKREN, Uygulamada İstinaf Ceza El Kitabı, 3.Baskı, Filiz Kitabevi, 2024

—————–

[1] -Trabzon BAM, 1.CD, 29.04.2025, E.2025/1280, K.2025/1348 sayılı ilamla kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçundan ilk derece mahkemesince, 14.02.2025 tarihli ve kesin olarak doğrudan, HAGB açıklanarak verilen 7.080,00 TL adli para cezasına karşı yapılan istinaf incelemesi sonucunda CMK’nın 286/3/a-1, 272/3-a maddelerin birlikte değerlendirmesiyle işin esasına girilip istinaf başvurusunun esastan reddine temyiz yolu açık olmak üzere karar verilmiştir. (Aynı dairenin, 14.02.2025, E.2025/206, K.2025/523; 07.02.2025, E.2025/25, K.2025/443 sayılı ilamları ise aksine olarak kesinlik nedeniyle istinaf başvurusunun reddine yöneliktir.)

-İstanbul BAM, 24.CD, 130.01.2025, E.2024/4507, K.2025/104: Samsun BAM, 6.CD, 14.05.2025, E.2024/1819, K.2025/1768; İzmir BAM, 12.CD, 18.12.2024, E.2024/2433, K.2024/3774; 28.05.2025, E.2025/98, K.2025/1601 sayılı ilamlarda, düşme veya beraat üzerine istinaf aşamasında yapılan duruşma sonucunda ilk derece mahkemesinin hükmü kaldırılarak doğrudan ve kesinlik sınırı içinde verilen adli para cezasına dair mahkumiyet veya HAGB’ye dair kararlar temyiz yolu açık olarak verilmiştir.

[2] İlk derece mahkemeleri, bu yöndeki kararları genel olarak istinafa tabi vermişler ancak; BAMların’ın kesin nitelikte olup istinafa tabi olmadığına kararları üzerine ilk derece mahkemeleri de kesin kararlar vermeye başlamışlardır.

[3] İstanbul BAM, 24.CD, 29.04.2025, E.2025/1516, K.2025/1802 sayılı ilamla kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçundan ilk derece mahkemesince, 28.01.2025 tarihli ve istinaf yolu açık olarak doğrudan verilen 7.080,00 TL adli para cezasına karşı yapılan istinaf incelemesi sonucunda CMK’nın 272/3-a maddesi uyarınca kesin nitelikli olduğu gerekçesiyle uyarınca reddine karar verilmiştir. (Aynı dairenin, 29.04.2025, E.2025/1775, K.2025/1791; 26.02.2025, E.2025/382, K.2025/859; Bursa BAM, 6.CD, 05.05.2025, E.2024/2491, K.2025/1740; İzmir BAM, 14.CD, 10.04.2025, E.2025/726, K.2025/888; Sakarya BAM, 6.CD, 27.03.2025, E.2025/1250, K.2025/1076; Ankara BAM, 20.CD, 21.05.2025, E.2024/1879, K.2025/1172; Kayseri BAM, 6.CD, 13.03.2025, E.2025/891, K.2025/695; Antalya BAM, 1.CD, 05.02.2025, E.2024/3118, K.2025/517; Konya BAM, 6.CD, 05.02.2025, E.2025/424, K.2025/458; Van BAM, 1.CD, 28.01.2025, E.2025/625, K.2025/139 sayılı ilamları da aynı mahiyettedir.)

[4] CGK, 30.03.2021, E.2019/10-370, K.2021/144; 15.CD, 24.06.2020, E.2020/2977, K.2020/6640; 10.CD, 05.03.2019, E.2019/673, K.2019/1400; 6.CD, 20.04.2021, E.2021/11450, K.2021/7569. Hukuki Haber

Haberin Alıntılandığı Kaynak: www.hukukihaber.net

Shares: