Bilindiği üzere 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Ülke Parası ile Ödeme” başlıklı 99.maddesinde; “Konusu para olan borç Ülke parasıyla ödenir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle ödeme yapılması kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parasıyla da ödenebilir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiili ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir.” şeklinde düzenleme mevcuttur. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun “Ticari Hükümlerle Yasaklanmış İşlemler ile Mal ve Hizmet Tedarikinde Geç Ödemenin Sonuçları” başlıklı 1530/2.maddesinde ise; “Ticari işletmeler arasında mal ve hizmet tedariki amacıyla yapılan işlemlerde, alacaklı, kanundan veya sözleşmeden doğan tedarik borcunu yerine getirmiş olmasına rağmen, borçlu, gecikmeden sorumlu tutulamayacağı haller hariç, sözleşmede öngörülmüş bulunan tarihte veya belirtilen ödeme süresinde borcunu ödemezse, ihtara gerek olmaksızın temerrüde düşer.” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu kapsamda döviz cinsinden satım sözleşmelerinde satıcının kur farkı talep edebilmesi için taraflar arasında düzenlenen sipariş formunda ya da sözleşmede kur farkı talep edileceğinin açıkça yazılı olması gerekir. Olası uyuşmazlıklarda alıcının döviz cinsinden satım sözleşmelerinde TL olarak ödeme yapması halinde, satıcının talebi üzerine fiili ödeme günündeki T.C.M.B. döviz satış kuru belirlenip kur farkı oluşup oluşmadığı saptanarak bir karar verilmesi gerekir. Kur farkı talebi için sözleşme haricinde sipariş formunda, proforma faturada ya da teklif formunda bir hüküm bulunması da yeterli kabul edilmektedir. Tarafların yazılı anlaşmalarında bu şarta yer verildiği takdirde bu anlaşma taraflar için bağlayıcı olup, TL cinsinden çekle ödeme yapılması sözleşme şartını değiştirmez. Yargıtay uygulamasında da aynı görüş hakimdir.
Nitekim Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 28.2.2018 Tarihli 2016/16115 Esas 2018/1030 Karar sayılı ilamında, taraflar arasında düzenlenen sipariş formunda satış bedelinin döviz cinsinden kararlaştırılması halinde ve de bu formda çekle ödemelerde kur farkı alınacağının yazılı olması halinde TL olarak yapılan ödemelerde ödeme günündeki T.C.M.B. döviz satış kuru belirlenip kur farkı oluşup oluşmadığı saptanarak bir karar verilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Karar özeti şu şekildedir; “…Davacı vekili, davacı şirket ile davalı şirket arasında bir ticari ilişki bulunduğunu ve kur farkı alacağı için düzenlenen faturaların davalı tarafa noter kanalıyla bildirildiğini, ödeme yapılmayınca … 9.İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile takipte bulunduklarını, itiraz üzerine takibin durduğunu ileri sürerek, itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın haksız olduğunu, davacının düzenlemiş olduğu kur farkı faturasına itiraz edildiğini ve faturanın iade edildiğini, davacı ile aralarında kur farkına dair yazılı bir sözleşme bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, ödemelerin çek ile yapıldığı, çek bir ödeme vasıtası olup, döviz üzerinden düzenlenmesi mümkün olduğu gibi bedel hanesi verildiği andaki döviz satış kuru üzerinden hesap edilerek de doldurulabileceği, buna rağmen TL üzerinden çek olarak kabul eden davacının bu aşamadan sonra kur farkı isteyemeyeceği, ayrıca davacının B.K.nun 83.maddesi uyarınca alacağının yabancı para üzerinden isteme hakkına sahip iken tercih hakkını TL üzerinden kullanıldığı, tahsilat yaptığında kur farkından doğan fazlaya dair alacağını saklı tuttuğunu bildirmediği,uzun süreli olan ticari ilişkilerinde daha önce böyle bir talepte bulunmadığı ve bunun dürüstlük kuralına aykırı olduğu dolayısıyla davacının kur farkı alacağına dair talebinin yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş,hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Taraflar arasında ticari ilişki bulunduğunda ve malın davalıya tesliminde uyuşmazlık bulunmamaktadır. Diğer yandan DÜZENLENEN SIPARIŞ FORMLARINDA satış bedeli yabancı para cinsinden belirtilmiş olup, faturalarda da yabancı para cinsinden TL karşılığı olarak düzenlenmiştir. Ayrıca sipariş formlarının 4. maddesinde “Ödeme vadeli (TL) çek ile yapılır ise çek tarihinin günündeki Merkez Bankası Döviz satış kurundan hesaplanır” 3.maddesinde ise “Satış bedelimiz döviz (USD) cinsindendir.” düzenlemeleri mevcuttur. Bu durum karşısında TL olarak yapılan ödeme günündeki T.C.M.B. döviz satış kuru belirlenip kur farkı oluşup oluşmadığı saptanarak bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm tesisinde isabet görülmemiştir.”
Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 10.2.2016 Tarihli 2015/11192 Esas 2016/2067 Karar sayılı ilamında ise, faturaların döviz cinsinden düzenlenmesi akabinde satıcının TL cinsinden çekle ödeme tahsil etmesi halinde kur farkı talep edemeyeceği belirtilmiştir. Karar özeti şu şekildedir; “…Taraflar arasındaki uyuşmazlık kur farkı alacağından kaynaklanmaktadır. Davacı tarafından düzenlenen … Doları cinsinden olduğu görülmekle kural olarak kur farkı istenebilmesi mümkün ise de; davaya konu uyuşmazlıkta davalının çekle ödemede bulunduğu hususunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Çek bir ödeme vasıtası olup, döviz üzerinden düzenlenmesi mümkün olduğu gibi, bedel hanesi verildiği andaki döviz satış kuru üzerinden hesap edilerek de doldurulabilir. Buna rağmen, ÖDEMEYI TÜRK LIRASI ÜZERINDEN ÇEK OLARAK KABUL EDEN DAVACININ BU AŞAMADAN SONRA KUR FARKI ISTEYEMEYECEĞININ KABULÜ GEREKIRKEN, mahkemece delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.”
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.07.2007 Tarihli 2007/19-553 Esas 2007/547 Karar sayılı kararında, davalı borçlunun aynı ilişkiden doğan bir kısım kur farkını ödemiş olması ve dava konusu kur farkı faturalarını da kabul ederek ticari defterlerine kaydetmesi halinde diğer kur farkı alacağından sorumlu olacağı belirtilmiştir. Karar özeti şu şekildedir; “…Davalının itirazı üzerine aynı bilirkişilerden alınan 09.04.2003 tarihli ek raporda ise, dava konusu faturaların davalı tarafından kabul edilerek yasal defterlere kaydedildiği de belirtilmek suretiyle ilk raporlarındaki görüş tekrarlanarak davacının davalıdan Dolar kur farkı alacağı olduğu kanısına varıldığı açıklanmıştır. Alınan ilk rapora karşı davacı itiraz etmiş olup, mahkemece alınan rapor hükme yeterli görülmeyerek ikinci kez bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. 27.6.2003 tarihli ikinci bilirkişi raporunda ve davalının itirazı üzerine alınan ek bilirkişi kurulu raporunda satışın yabancı para üzerinden yapıldığı ve bu nedenle davacının fiili ödeme tarihine göre kur farkından 76.727.220 Dolar alacaklı olduğu belirtilmiştir. B.K. nun 83. maddesi gereğince yabancı para alacağının fiili ödeme tarihindeki TL karşılığı talep edilebilir. Davalının aynı ilişkiden doğan bir kısım kur farkını ödediği ve dava konusu kur farkı faturalarını da kabul ederek ticari defterlerine kaydettiği çekişmesizdir. Mahkemece, açıklanan yönler gözetilerek davacının kur farkından oluşan alacağının tahsiline karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddinde isabet görülmemiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. … Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 18.10.2005 Tarihli 2005/400 Esas 2005/10260 Karar sayılı ilamında ise taraflar arasındaki sözleşmede satılan mal bedelinin döviz üzerinden kararlaştırılması ve vade sonunda ödenecek bedelin döviz cinsinden gösterilmesi halinde kur farkı talep edilebileceği belirtilmiştir. Karar özeti şu şekildedir; “…Mahkemece, taraflar arasında kur farkı ödeneceğine dair bir sözleşmenin ve bu konuda ticari teamülün bulunmadığı, kur farkı faturasının dayanağı 1.3.2001 ve 22.3.2001 günlü satış faturalarının alt sağ köşesindeki ibarenin kur farkı talep edilebileceği anlamına gelmediği, kaldı ki aynen vade farkına olduğu gibi kur farkına ait kayıt ve bilgilerin de faturalarda bulunması zorunlu olan bilgi niteliğinde olmadığı gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmenin 2.maddesinde satılan mal bedeli döviz üzerinden kararlaştırılmış ve 105 günlük vade olanağı tanınarak vade sonunda ödenecek bedel de döviz cinsinden gösterilmiştir. FATURANIN TL OLARAK DÜZENLENMESİ VERGİ USUL YASASININ BİR GEREĞİ OLUP SÖZLEŞMENİN BEDELE AİT BÖLÜMÜNÜN DEĞİŞTİRİLDİĞİ ANLAMINA GELMEZ. Kaldı ki faturanın alt kısmında mal bedelinin 105 günlük vade sonundaki DM karşılığı yazılıdır. Bu halde SÖZLEŞMENİN 2.MADDESİ UYARINCA KUR FARKI İSTENEBİLECEĞİ DÜŞÜNÜLMEDEN mahkemece olaya uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı biçimde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.”
Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 11.09.2018 Tarihli 2017/3549 Esas 2018/4033 Karar sayılı ilamında taraflar arasında kur farkı talep edilebilmesi için sözleşme bulunduğu takdirde kur farkı alacağı talep edilebileceği vurgulanmıştır; “…Dava kur farkı alacağının tahsili istemine ilişkindir. KUR FARKI ALACAĞININ TALEP EDİLEBİLMESİ İÇİN TARAFLAR ARASINDA AKDEDİLEN SÖZLEŞMEDE HÜKÜM BULUNMASI ya da faturaya konu malların döviz karşılığı satımının yapılmış olması gerekir. Kur farkında vade farkı istemleri gibi teamülün olup olmadığı önemli değildir. Taraflar arasında kur farkı alacağını öngören sözleşme bulunmamakla birlikte dosyada bulunan satış faturalarının incelenmesinde malların döviz karşılığı satıldığı ve TL karşılığınında gösterildiği görülmektedir. Bu durumda davalı kur farkı alacağından dolayı sorumlu olacağından, davacının kur farkı alacağının ödeme tarihindeki kurun dikkate alınarak hesaplanması suretiyle varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.”
Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 14.10.2015 Tarihli 2015/853Esas 2015/12740 Karar sayılı ilamında da taraflar arasında kur farkı talep edilebilmesi için sözleşme bulunduğu takdirde kur farkı alacağı talep edilebileceği vurgulanmıştır; “…Davacı, davalıya Euro cinsinden mal sattığını ve bu hususun faturada belirtildiğini, ödemelerin faturada gösterilen 90 günden sonra yapıldığını, dolayısıyla kur farkı alacağı olduğunu ileri sürerek icra takibi başlatmış, itiraz üzerine iş bu dava açılmıştır. Kur farkı alacağının doğması için satışın yabancı para cinsinden yapılması ya da SÖZLEŞMENİN BULUNMASI GEREKLİDİR. Davalının da kabulünde olan mal satış faturalarında birim fiyatının Euro cinsinden, ödeme vadesinin de 90 gün olduğu belirlenmiştir. Davalının bu tarihten sonraki ödemeleri nedeniyle davacı satıcının kur farkından doğan alacağının gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Mahkemece tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilip, satış ve ödeme tarihleri belirlenerek davacı alacağının tespiti gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.”
Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 18.9.2013 Tarihli 2012/9853 Esas 2013/14066 Karar sayılı ilamında ise taraflar arasındaki teklif mektubunda kararlaştırılması halinde kur farkı talep edilebileceği belirtilmiştir; “…Kur farkıyla ilgili uyuşmazlığa gelince; teklif mektubunda kalıp bedelinin Euro, profil ve işçilik bedellerinin ise usd üzerinden kararlaştırıldığı ve ödeme şekli başlıklı bölümde ödemelerin ne şekilde yapılacağı açıkça belirtilmiştir. Buna göre borcun kararlaştırılan gündeki döviz kuru üzerinden ödenmiş olması halinde kur farkı istenemeyeceği kuşkusuzdur. Ne var ki, kararlaştırılan günde ödenmesi gereken döviz karşılığı borcun, Vergi Usul Kanunu gereğince zorunlu olarak TL üzerinden faturalandırılıp ödeme günü yerine daha sonraki bir günde ödenmesi halinde ise fiili ödeme günündeki kur ile SÖZLEŞME UYARINCA ÖDENMESİ GEREKEN TARİHTEKİ KUR ARASINDAKİ KUR FARKININ İSTENEBİLECEĞİNİN KABULÜ GEREKİR.”
Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 19.12.2017 Tarihli 2016/12505 Esas 2017/8069 Karar sayılı kararında da taraflar arasındaki sözleşmede açık bir hüküm bulunması halinde kur farkı talep edilebileceği ifade edilmiştir; “…Dava kur farkından kaynaklanan alacak talebine ilişkindir. Davacının kur farkı talep edebilmesi için TARAFLAR ARASINDAKİ SÖZLEŞMEDE AÇIK BİR HÜKÜM BULUNMASI ya da asıl faturada açıkça döviz karşılığının yazılması gerekmektedir. Mahkemece kur farkına dayanak teşkil eden asıl faturalar getirtilip bilirkişi incelemesine sunulmadan cari hesap ekstresi üzerinde yapılan yorumla yazılı şekilde karar verilmesi yerinde görülmemiştir.”
Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7.Hukuk Dairesi’nin 16.01.2025 Tarihli 2023/1539 Esas 2025/42 Karar sayılı kararında taraflar arasındaki sözleşmede kur farkı ödeneceğinin kararlaştırılması halinde bu maddenin taraflar için bağlayıcı olduğu, TL cinsinden çekle ödeme yapılmasının sözleşme şartını değiştirmeyeceği vurgulanmıştır. Karar özeti şu şekildedir; “…Eldeki uyuşmazlık bu açıklamalar uyarınca incelendiğinde; taraflar arasındaki TEKLİF FORMUNUN YABANCI PARA İLE YAPILDIĞI, davacının da, kur farkı talebini davacı tarafından davalıya verilen 10/11/2021 tarihli teklif formundaki “malzeme bedeli TL çeki verildiğinde çekin hesaba geçtiği günkü merkez bankası döviz efektif satış kurundan USD çevrilir +,- ödemesi peşin yapılır” şeklindeki anlaşmaya dayandırdığı, bu durumda SÖZLEŞME TARAFLARI BAĞLAYACAĞINDAN KUR FARKI ÖDENMESİ GEREKECEĞİ, ÖDEMELERİN ÇEK İLE YAPILMASININ SONUCU DEĞİŞTİRMEYECEĞİ anlaşılmıştır. Mahkemece taraflar arasında çek bedelinin hesaba geçtiği tarih esas alınmak sureti ile alınan TL ödemenin merkez bankası efektif satış kuruna göre hesaplanacağı belirtilmiş olup davacının 15/12/2021 tarihli kura göre alacağı 4.055,45 USD olduğu, borçlu tarafından icra dosyası hesabına 17/05/2022 tarihinde 21.496,26 TL ödeme yapıldığı, bu ödeme tarihindeki merkez bankası USD satış kuru 15,8908 TL olup öncelikle TBK 100. Maddesi gereği alacağın ferilerinden düşülmüş bakiye kalan 5.895,46 TL ana paradan düşüldüğü, böylelikle davacının ana para alacağı 59.549,76 TL olduğu, davacının dava tarihi itibari ile ana para alacağı 59.549,76 TL/15,8408(TCMB satış kuru) = 3.759,26 USD olması nedeniyle davacının davası bu miktar üzerinden kabul edilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır…’’
Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11.Hukuk Dairesi’nin 31.10.2024 Tarihli 2023/595 Esas 2024/1297 Karar sayılı kararında da benzer hususlar vurgulanmıştır; “…Mahkemece “…Açıklanan tüm bu hususlar kapsamında somut olay değerlendirildiğinde, inkar edilmeyen yukarıda açıklanan teklif ve proforma hükümlerine göre davalıya kur farkı isteme hakkı sağlandığı, taraflar arasındaki ticari ilişkinin .. para birimi üzerinden yürütüleceği kararlaştırılmış ise de davalı tarafından düzenlenen faturalarda .. hükümleri gereği TL karşılıklarının da gösterildiği, davacı tarafından TL cinsi çekler ile ödeme yapıldığı, yapılan ödemeler faturalarda gösterilen TL karşılıkların toplamını sağlıyor ise de, davacı tarafından TL çek ile yapılan ödemelerin ödeme tarihlerindeki kur esas alınarak toplam fatura tutarından mahsup edildiğinde … kur farkının oluştuğunun Mahkememizce alınan bilirkişi raporu kapsamından anlaşıldığı, TARAFLAR ARASINDAKİ ANLAŞMADA ÖDEMENİN .. YA DA TL KARŞILIĞI YAPILACAĞI VE OLUŞACAK KUR FARKI İÇİN FATURA DÜZENLENECEĞİNİN BELİRTİLDİĞİ, davacının bu şartlar altında ileri sürülen teklifi kabul ettiği anlaşıldığından DAVALI TARAFINDAN KUR FARKI TALEP EDİLEBİLECEĞİ ve davalı tarafından talep edilen kur farkı bedelinin benimsenen bilirkişi raporunda da hesap edildiği üzere davacı tarafından yapılan ödeme tarihlerindeki kura göre doğru hesaplandığı tespit edildiğinden davacının yerinde görülmeyen davasının reddine karar vermek gerekmiştir. …TARAFLAR ARASINDAKİ MAİL YAZIŞMALARI, TEKLİF FORMU, PROFORMA FATURA DİKKATE ALINDIĞINDA, DAVALININ ÖDEME GÜNÜ FATURADA OLUŞACAK FİYAT FARKI İÇİN KUR FARKI TALEP EDEBİLECEĞİ ANLAŞILDIĞINDAN ilk derece mahkemesi tarafından verilen karar isabetli görülmüştür.’’
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12.Hukuk Dairesi’nin 13.07.2021 Tarihli 2021/1600 Esas 2024/337 Karar sayılı kararında ise, kur farkı talep edilebilmesi için taraflar arasında kur farkı uygulamasına dair bir yazılı bir sözleşme veya taraflar arasında bu yönde oluşmuş bir teamül bulunması gerektiği, yabancı para birimine endeksli bir ticari ilişkinin varlığı halinde, kur farkı faturası düzenlenmeden de kur farkı alacağı talep edilebileceği vurgulanmıştır. Karar özeti şu şekildedir; “…Öncelikle kur farkının talep edilebilmesi, taraflar arasındaki sözleşmede bu konuda bir hüküm bulunmasına veya akdi ilişkinin yabancı para cinsinden olmasına bağlıdır. Faturaların yabancı para birimi üzerinden düzenlenmesi, taraflar arasında dövize endeksli ticari ilişki bulunduğunu ispata yeterlidir (Yargıtay 19 HD’nin 05/12/2019 tarihli 2018/965 E, 2019/5447 K. sayılı kararı). KUR FARKI TALEP EDİLEBİLMESİ İÇİN, KUR FARKI UYGULAMASINA DAİR BİR YAZILI BİR SÖZLEŞME VEYA TARAFLAR ARASINDA BU YÖNDE OLUŞMUŞ BİR TEAMÜL BULUNMASI GEREKMEKTEDİR. Kur farkı talebi, kur farkı faturası düzenlenmesine de bağlı değildir. Taraflar arasında YABANCI PARA BİRİMİNE ENDEKSLİ BİR TİCARİ İLİŞKİNİN VARLIĞI HALİNDE, KUR FARKI FATURASI DÜZENLENMEDEN DE KUR FARKI ALACAĞI TALEP EDİLEBİLİR. Yine kur farkının dayanağı olan fatura bedellerinin ne şekilde ödendiği hususu da önemlidir. Zira sözleşmede aksine bir hüküm yoksa ödemenin çekle yapılması halinde kur farkının fiyatlandırılarak çekin miktar hanesine yazıldığı kabul edilmektedir (örn,Yargıtay 19 HD’nin 20/04/2016 tarihli 2015/16900 E, 2016/6896 K. Sayılı ilamı ). Somut olayda; taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacı tarafından davalıya makine satışı yapıldığı, davacı tarafından düzenlenen satış faturalarının yabancı para (USD) üzerinden düzenlendiği, sözleşmenin 8.maddesinde ” sözleşmenin usd cinsinden yapıldığı, TL cinsinden yapılacak çek ödemelerinde tahsil vadesindeki TCMB döviz satış kurunun uygulanacağı” yazılıdır. Bu durumda taraflar arasındaki ticari ilişkinin yabancı para üzerinden kurulduğu kabul edilmelidir. Bu nedenle davalı tarafça bir kısım ödemeler TL cinsinden çekler ile yapılmış ve davacı da çekleri herhangi bir çekince ileri sürmeden kabul ederek bedellerini tahsil etmiş olsa da, YAZILI SÖZLEŞME HÜKMÜ NEDENİYLE TİCARİ İLİŞKİNİN YABANCI PARA ÜZERİNDEN KURULDUĞU KABUL EDİLEREK, TL ÇEKLER İLE YAPILAN ÖDEMELERİN ÖDEME TARİHİNDEKİ KUR ÜZERİNDEN YABANCI PARAYA ÇEVRİLEREK, ARADAKİ FARKIN KUR FARKI OLARAK İSTENEBİLECEĞİNİN KABULÜ GEREKİR. İlk derece mahkemesince TL çekler kabul edildiğinden kur farkı istenemeyeceği yolundaki gerekçe doğru olmamıştır…”
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12.Hukuk Dairesi’nin 22.12.2020 Tarihli 2021/682 Esas 2024/1733 Karar sayılı kararında ise taraflar arasında yabancı para birimine endeksli bir ticari ilişkinin varlığı halinde, kur farkı faturası düzenlenmeden de kur farkı alacağı talep edilebileceği, proforma faturada kur farkı talep edileceğine dair bir şart bulunduğu takdirde ödemelerin TL cinsinden çek ile alınmasına rağmen kur farkı talep edilmesinde bir sakınca bulunmadığı vurgulanmıştır. Karar özeti şu şekildedir; “…Taraflar arasında yabancı para birimine endeksli bir ticari ilişkinin varlığı halinde, KUR FARKI FATURASI DÜZENLENMEDEN DE KUR FARKI ALACAĞI TALEP EDİLEBİLİR. Yine kur farkının dayanağı olan faturaların bedellerinin ne şekilde ödendiği hususu da önemlidir. Zira sözleşmede aksine bir hüküm yoksa ödemenin çekle yapılması halinde kur farkının fiyatlandırılarak çekin miktar hanesine yazıldığı kabul edilmektedir (Yargıtay 19 HD’nin 20/04/2016 tarihli 2015/16900 E, 2016/6896 K. sayılı, 14/11/2013 tarihli 2013/14587 E, 2014/17996 K. sayılı kararı).Somut olayda; taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacı tarafından davalıya soğutma sistemi ürünleri satışı yapıldığı, davacı tarafından düzenlenen proforma faturada, yabancı para üzerinden satışlarda, ödemenin TL çek ile yapılması durumunda fiili ödeme günü üzerinden varsa kur farkının hesaplanıp müşteriden tahsil edileceği, bu durumda TCMB döviz satış kurunun baz alınacağı yazılıdır. Davacı tarafça düzenlenmiş olup davalının ticari defterlerinde de kayıtlı bulunan satış faturalarında, satış bedeli Euro üzerinden düzenlenmiş olup, faturanın döviz olarak ödeneceği kayıtlıdır… Bu tespitler doğrultusunda, HER NE KADAR DAVALI ÖDEMELERİ TÜRK LİRASI ÜZERİNDEN DÜZENLENEN ÇEKLER İLE YAPMIŞ VE DAVACI DA ÇEKLERİ HERHANGİ BİR ÇEKİNCE İLERİ SÜRMEDEN KABUL EDEREK BEDELLERİNİ TAHSİL ETMİŞ OLSA DA, DAVACI TARAFÇA DÜZENLENMİŞ OLAN PROFORMA FATURA İLE SATIŞ FATURALARINDA YER ALAN KAYITLAR DOĞRULTUSUNDA, ÖDEMELERİN TÜRK LİRASI ÇEK İLE YAPILMASI HALİNDE ÖDEME TARİHİNDEKİ KUR ÜZERİNDEN YABANCI PARAYA ÇEVRİLEREK, BAKİYE FATURA BEDELİNİN DAVALIDAN TAHSİL EDİLECEĞİ ANLAŞILMAKTADIR…’’
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13.Hukuk Dairesi’nin 23.01.2019 Tarihli 2018/394 Esas 2019/72 Karar sayılı kararı da benzer yöndedir; “…müvekkili şirket ile davalı şirket arasında ticari ilişki olduğunu, bu ilişki içerisinde teslim edilen malların ödemelerinin Euro bazında yapılmasının kararlaştırıldığını, taraflar arasında yapılan mutabakat çerçevesinde satılan malların faturalarının fiili sevk tarihinde TCMB döviz alış kuru üzerinden düzenlendiğini, ancak davalı tarafından yapılan ödemelerin Türk Lirası üzerinden ve kimi zaman da vadeli çeklerle Türk Lirası olarak yapıldığını, bu nedenle müvekkili şirketin kur farklarından doğan alacağının ortaya çıktığını, bunun üzerine kur farkı faturaları düzenlendiğini… alacaklı olduğunu belirterek toplam ¨93.772,13’nin davalı tarafından alınarak müvekkili şirkete ödenmesini, talep ve dava etmiştir… TARAFLAR ARASINDA HEM FİİLİ UYGULAMA HEM DE SÖZLEŞME VE FATURALAR ÜZERİNDE AÇIKÇA VADESİNDE ÖDENMEYEN TUTARLAR İÇİN VADE FARKI VE KUR FARKININ ALINACAĞI VE ORANI DA AÇIKÇA BELİRTİLMİŞ OLUP, davacının yaptığı satışların karşılığının davalı tarafından çekle vadesinden sonraki tarih keşide tarihi olarak yazılmak suretiyle yaptığı bu şekilde yapılan ödemelerle kur farkı ve vade farkı oluşmasına yol açtığı anlaşılmakla DAVACININ KUR FARKI ALACAK HAKKININ DOĞDUĞU YÖNÜNDEKİ MAHKEMENİN KABULÜ YERİNDE OLUP buna yönelik istinaf nedenleri yerinde değildir.’’
SONUÇ VE İSTEM; Döviz cinsinden satım sözleşmelerinde satıcının kur farkı talep edebilmesi için taraflar arasında düzenlenen sipariş formunda ya da sözleşmede kur farkı talep edileceğinin açıkça yazılı olması gerekir. Olası uyuşmazlıklarda alıcının döviz cinsinden satım sözleşmelerinde TL olarak ödeme yapması halinde, satıcının talebi üzerine fiili ödeme günündeki T.C.M.B. döviz satış kuru belirlenip kur farkı oluşup oluşmadığı saptanarak bir karar verilmesi gerekir. Kur farkı talebi için sözleşme haricinde sipariş formunda, proforma faturada ya da teklif formunda bir hüküm bulunması da yeterli kabul edilmektedir. Tarafların yazılı anlaşmalarında bu şarta yer verildiği takdirde bu anlaşma taraflar için bağlayıcı olup, TL cinsinden çekle ödeme yapılması sözleşme şartını değiştirmez. Yargıtay uygulamasında da aynı görüş hakimdir.
Bilindiği üzere 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Ülke Parası ile Ödeme” başlıklı 99.maddesinde; “Konusu para olan borç Ülke parasıyla ödenir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle ödeme yapılması kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parasıyla da ödenebilir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiili ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir.” şeklinde düzenleme mevcuttur. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun “Ticari Hükümlerle Yasaklanmış İşlemler ile Mal ve Hizmet Tedarikinde Geç Ödemenin Sonuçları” başlıklı 1530/2.maddesinde ise; “Ticari işletmeler arasında mal ve hizmet tedariki amacıyla yapılan işlemlerde, alacaklı, kanundan veya sözleşmeden doğan tedarik borcunu yerine getirmiş olmasına rağmen, borçlu, gecikmeden sorumlu tutulamayacağı haller hariç, sözleşmede öngörülmüş bulunan tarihte veya belirtilen ödeme süresinde borcunu ödemezse, ihtara gerek olmaksızın temerrüde düşer.” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu kapsamda döviz cinsinden satım sözleşmelerinde satıcının kur farkı talep edebilmesi için taraflar arasında düzenlenen sipariş formunda ya da sözleşmede kur farkı talep edileceğinin açıkça yazılı olması gerekir. Olası uyuşmazlıklarda alıcının döviz cinsinden satım sözleşmelerinde TL olarak ödeme yapması halinde, satıcının talebi üzerine fiili ödeme günündeki T.C.M.B. döviz satış kuru belirlenip kur farkı oluşup oluşmadığı saptanarak bir karar verilmesi gerekir. Kur farkı talebi için sözleşme haricinde sipariş formunda, proforma faturada ya da teklif formunda bir hüküm bulunması da yeterli kabul edilmektedir. Tarafların yazılı anlaşmalarında bu şarta yer verildiği takdirde bu anlaşma taraflar için bağlayıcı olup, TL cinsinden çekle ödeme yapılması sözleşme şartını değiştirmez. Yargıtay uygulamasında da aynı görüş hakimdir.
Nitekim Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 28.2.2018 Tarihli 2016/16115 Esas 2018/1030 Karar sayılı ilamında, taraflar arasında düzenlenen sipariş formunda satış bedelinin döviz cinsinden kararlaştırılması halinde ve de bu formda çekle ödemelerde kur farkı alınacağının yazılı olması halinde TL olarak yapılan ödemelerde ödeme günündeki T.C.M.B. döviz satış kuru belirlenip kur farkı oluşup oluşmadığı saptanarak bir karar verilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Karar özeti şu şekildedir; “…Davacı vekili, davacı şirket ile davalı şirket arasında bir ticari ilişki bulunduğunu ve kur farkı alacağı için düzenlenen faturaların davalı tarafa noter kanalıyla bildirildiğini, ödeme yapılmayınca … 9.İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile takipte bulunduklarını, itiraz üzerine takibin durduğunu ileri sürerek, itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın haksız olduğunu, davacının düzenlemiş olduğu kur farkı faturasına itiraz edildiğini ve faturanın iade edildiğini, davacı ile aralarında kur farkına dair yazılı bir sözleşme bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, ödemelerin çek ile yapıldığı, çek bir ödeme vasıtası olup, döviz üzerinden düzenlenmesi mümkün olduğu gibi bedel hanesi verildiği andaki döviz satış kuru üzerinden hesap edilerek de doldurulabileceği, buna rağmen TL üzerinden çek olarak kabul eden davacının bu aşamadan sonra kur farkı isteyemeyeceği, ayrıca davacının B.K.nun 83.maddesi uyarınca alacağının yabancı para üzerinden isteme hakkına sahip iken tercih hakkını TL üzerinden kullanıldığı, tahsilat yaptığında kur farkından doğan fazlaya dair alacağını saklı tuttuğunu bildirmediği,uzun süreli olan ticari ilişkilerinde daha önce böyle bir talepte bulunmadığı ve bunun dürüstlük kuralına aykırı olduğu dolayısıyla davacının kur farkı alacağına dair talebinin yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş,hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Taraflar arasında ticari ilişki bulunduğunda ve malın davalıya tesliminde uyuşmazlık bulunmamaktadır. Diğer yandan DÜZENLENEN SIPARIŞ FORMLARINDA satış bedeli yabancı para cinsinden belirtilmiş olup, faturalarda da yabancı para cinsinden TL karşılığı olarak düzenlenmiştir. Ayrıca sipariş formlarının 4. maddesinde “Ödeme vadeli (TL) çek ile yapılır ise çek tarihinin günündeki Merkez Bankası Döviz satış kurundan hesaplanır” 3.maddesinde ise “Satış bedelimiz döviz (USD) cinsindendir.” düzenlemeleri mevcuttur. Bu durum karşısında TL olarak yapılan ödeme günündeki T.C.M.B. döviz satış kuru belirlenip kur farkı oluşup oluşmadığı saptanarak bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm tesisinde isabet görülmemiştir.”
Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 10.2.2016 Tarihli 2015/11192 Esas 2016/2067 Karar sayılı ilamında ise, faturaların döviz cinsinden düzenlenmesi akabinde satıcının TL cinsinden çekle ödeme tahsil etmesi halinde kur farkı talep edemeyeceği belirtilmiştir. Karar özeti şu şekildedir; “…Taraflar arasındaki uyuşmazlık kur farkı alacağından kaynaklanmaktadır. Davacı tarafından düzenlenen … Doları cinsinden olduğu görülmekle kural olarak kur farkı istenebilmesi mümkün ise de; davaya konu uyuşmazlıkta davalının çekle ödemede bulunduğu hususunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Çek bir ödeme vasıtası olup, döviz üzerinden düzenlenmesi mümkün olduğu gibi, bedel hanesi verildiği andaki döviz satış kuru üzerinden hesap edilerek de doldurulabilir. Buna rağmen, ÖDEMEYI TÜRK LIRASI ÜZERINDEN ÇEK OLARAK KABUL EDEN DAVACININ BU AŞAMADAN SONRA KUR FARKI ISTEYEMEYECEĞININ KABULÜ GEREKIRKEN, mahkemece delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.”
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.07.2007 Tarihli 2007/19-553 Esas 2007/547 Karar sayılı kararında, davalı borçlunun aynı ilişkiden doğan bir kısım kur farkını ödemiş olması ve dava konusu kur farkı faturalarını da kabul ederek ticari defterlerine kaydetmesi halinde diğer kur farkı alacağından sorumlu olacağı belirtilmiştir. Karar özeti şu şekildedir; “…Davalının itirazı üzerine aynı bilirkişilerden alınan 09.04.2003 tarihli ek raporda ise, dava konusu faturaların davalı tarafından kabul edilerek yasal defterlere kaydedildiği de belirtilmek suretiyle ilk raporlarındaki görüş tekrarlanarak davacının davalıdan Dolar kur farkı alacağı olduğu kanısına varıldığı açıklanmıştır. Alınan ilk rapora karşı davacı itiraz etmiş olup, mahkemece alınan rapor hükme yeterli görülmeyerek ikinci kez bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. 27.6.2003 tarihli ikinci bilirkişi raporunda ve davalının itirazı üzerine alınan ek bilirkişi kurulu raporunda satışın yabancı para üzerinden yapıldığı ve bu nedenle davacının fiili ödeme tarihine göre kur farkından 76.727.220 Dolar alacaklı olduğu belirtilmiştir. B.K. nun 83. maddesi gereğince yabancı para alacağının fiili ödeme tarihindeki TL karşılığı talep edilebilir. Davalının aynı ilişkiden doğan bir kısım kur farkını ödediği ve dava konusu kur farkı faturalarını da kabul ederek ticari defterlerine kaydettiği çekişmesizdir. Mahkemece, açıklanan yönler gözetilerek davacının kur farkından oluşan alacağının tahsiline karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddinde isabet görülmemiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. … Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 18.10.2005 Tarihli 2005/400 Esas 2005/10260 Karar sayılı ilamında ise taraflar arasındaki sözleşmede satılan mal bedelinin döviz üzerinden kararlaştırılması ve vade sonunda ödenecek bedelin döviz cinsinden gösterilmesi halinde kur farkı talep edilebileceği belirtilmiştir. Karar özeti şu şekildedir; “…Mahkemece, taraflar arasında kur farkı ödeneceğine dair bir sözleşmenin ve bu konuda ticari teamülün bulunmadığı, kur farkı faturasının dayanağı 1.3.2001 ve 22.3.2001 günlü satış faturalarının alt sağ köşesindeki ibarenin kur farkı talep edilebileceği anlamına gelmediği, kaldı ki aynen vade farkına olduğu gibi kur farkına ait kayıt ve bilgilerin de faturalarda bulunması zorunlu olan bilgi niteliğinde olmadığı gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmenin 2.maddesinde satılan mal bedeli döviz üzerinden kararlaştırılmış ve 105 günlük vade olanağı tanınarak vade sonunda ödenecek bedel de döviz cinsinden gösterilmiştir. FATURANIN TL OLARAK DÜZENLENMESİ VERGİ USUL YASASININ BİR GEREĞİ OLUP SÖZLEŞMENİN BEDELE AİT BÖLÜMÜNÜN DEĞİŞTİRİLDİĞİ ANLAMINA GELMEZ. Kaldı ki faturanın alt kısmında mal bedelinin 105 günlük vade sonundaki DM karşılığı yazılıdır. Bu halde SÖZLEŞMENİN 2.MADDESİ UYARINCA KUR FARKI İSTENEBİLECEĞİ DÜŞÜNÜLMEDEN mahkemece olaya uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı biçimde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.”
Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 11.09.2018 Tarihli 2017/3549 Esas 2018/4033 Karar sayılı ilamında taraflar arasında kur farkı talep edilebilmesi için sözleşme bulunduğu takdirde kur farkı alacağı talep edilebileceği vurgulanmıştır; “…Dava kur farkı alacağının tahsili istemine ilişkindir. KUR FARKI ALACAĞININ TALEP EDİLEBİLMESİ İÇİN TARAFLAR ARASINDA AKDEDİLEN SÖZLEŞMEDE HÜKÜM BULUNMASI ya da faturaya konu malların döviz karşılığı satımının yapılmış olması gerekir. Kur farkında vade farkı istemleri gibi teamülün olup olmadığı önemli değildir. Taraflar arasında kur farkı alacağını öngören sözleşme bulunmamakla birlikte dosyada bulunan satış faturalarının incelenmesinde malların döviz karşılığı satıldığı ve TL karşılığınında gösterildiği görülmektedir. Bu durumda davalı kur farkı alacağından dolayı sorumlu olacağından, davacının kur farkı alacağının ödeme tarihindeki kurun dikkate alınarak hesaplanması suretiyle varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.”
Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 14.10.2015 Tarihli 2015/853Esas 2015/12740 Karar sayılı ilamında da taraflar arasında kur farkı talep edilebilmesi için sözleşme bulunduğu takdirde kur farkı alacağı talep edilebileceği vurgulanmıştır; “…Davacı, davalıya Euro cinsinden mal sattığını ve bu hususun faturada belirtildiğini, ödemelerin faturada gösterilen 90 günden sonra yapıldığını, dolayısıyla kur farkı alacağı olduğunu ileri sürerek icra takibi başlatmış, itiraz üzerine iş bu dava açılmıştır. Kur farkı alacağının doğması için satışın yabancı para cinsinden yapılması ya da SÖZLEŞMENİN BULUNMASI GEREKLİDİR. Davalının da kabulünde olan mal satış faturalarında birim fiyatının Euro cinsinden, ödeme vadesinin de 90 gün olduğu belirlenmiştir. Davalının bu tarihten sonraki ödemeleri nedeniyle davacı satıcının kur farkından doğan alacağının gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Mahkemece tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilip, satış ve ödeme tarihleri belirlenerek davacı alacağının tespiti gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.”
Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 18.9.2013 Tarihli 2012/9853 Esas 2013/14066 Karar sayılı ilamında ise taraflar arasındaki teklif mektubunda kararlaştırılması halinde kur farkı talep edilebileceği belirtilmiştir; “…Kur farkıyla ilgili uyuşmazlığa gelince; teklif mektubunda kalıp bedelinin Euro, profil ve işçilik bedellerinin ise usd üzerinden kararlaştırıldığı ve ödeme şekli başlıklı bölümde ödemelerin ne şekilde yapılacağı açıkça belirtilmiştir. Buna göre borcun kararlaştırılan gündeki döviz kuru üzerinden ödenmiş olması halinde kur farkı istenemeyeceği kuşkusuzdur. Ne var ki, kararlaştırılan günde ödenmesi gereken döviz karşılığı borcun, Vergi Usul Kanunu gereğince zorunlu olarak TL üzerinden faturalandırılıp ödeme günü yerine daha sonraki bir günde ödenmesi halinde ise fiili ödeme günündeki kur ile SÖZLEŞME UYARINCA ÖDENMESİ GEREKEN TARİHTEKİ KUR ARASINDAKİ KUR FARKININ İSTENEBİLECEĞİNİN KABULÜ GEREKİR.”
Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 19.12.2017 Tarihli 2016/12505 Esas 2017/8069 Karar sayılı kararında da taraflar arasındaki sözleşmede açık bir hüküm bulunması halinde kur farkı talep edilebileceği ifade edilmiştir; “…Dava kur farkından kaynaklanan alacak talebine ilişkindir. Davacının kur farkı talep edebilmesi için TARAFLAR ARASINDAKİ SÖZLEŞMEDE AÇIK BİR HÜKÜM BULUNMASI ya da asıl faturada açıkça döviz karşılığının yazılması gerekmektedir. Mahkemece kur farkına dayanak teşkil eden asıl faturalar getirtilip bilirkişi incelemesine sunulmadan cari hesap ekstresi üzerinde yapılan yorumla yazılı şekilde karar verilmesi yerinde görülmemiştir.”
Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7.Hukuk Dairesi’nin 16.01.2025 Tarihli 2023/1539 Esas 2025/42 Karar sayılı kararında taraflar arasındaki sözleşmede kur farkı ödeneceğinin kararlaştırılması halinde bu maddenin taraflar için bağlayıcı olduğu, TL cinsinden çekle ödeme yapılmasının sözleşme şartını değiştirmeyeceği vurgulanmıştır. Karar özeti şu şekildedir; “…Eldeki uyuşmazlık bu açıklamalar uyarınca incelendiğinde; taraflar arasındaki TEKLİF FORMUNUN YABANCI PARA İLE YAPILDIĞI, davacının da, kur farkı talebini davacı tarafından davalıya verilen 10/11/2021 tarihli teklif formundaki “malzeme bedeli TL çeki verildiğinde çekin hesaba geçtiği günkü merkez bankası döviz efektif satış kurundan USD çevrilir +,- ödemesi peşin yapılır” şeklindeki anlaşmaya dayandırdığı, bu durumda SÖZLEŞME TARAFLARI BAĞLAYACAĞINDAN KUR FARKI ÖDENMESİ GEREKECEĞİ, ÖDEMELERİN ÇEK İLE YAPILMASININ SONUCU DEĞİŞTİRMEYECEĞİ anlaşılmıştır. Mahkemece taraflar arasında çek bedelinin hesaba geçtiği tarih esas alınmak sureti ile alınan TL ödemenin merkez bankası efektif satış kuruna göre hesaplanacağı belirtilmiş olup davacının 15/12/2021 tarihli kura göre alacağı 4.055,45 USD olduğu, borçlu tarafından icra dosyası hesabına 17/05/2022 tarihinde 21.496,26 TL ödeme yapıldığı, bu ödeme tarihindeki merkez bankası USD satış kuru 15,8908 TL olup öncelikle TBK 100. Maddesi gereği alacağın ferilerinden düşülmüş bakiye kalan 5.895,46 TL ana paradan düşüldüğü, böylelikle davacının ana para alacağı 59.549,76 TL olduğu, davacının dava tarihi itibari ile ana para alacağı 59.549,76 TL/15,8408(TCMB satış kuru) = 3.759,26 USD olması nedeniyle davacının davası bu miktar üzerinden kabul edilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır…’’
Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11.Hukuk Dairesi’nin 31.10.2024 Tarihli 2023/595 Esas 2024/1297 Karar sayılı kararında da benzer hususlar vurgulanmıştır; “…Mahkemece “…Açıklanan tüm bu hususlar kapsamında somut olay değerlendirildiğinde, inkar edilmeyen yukarıda açıklanan teklif ve proforma hükümlerine göre davalıya kur farkı isteme hakkı sağlandığı, taraflar arasındaki ticari ilişkinin .. para birimi üzerinden yürütüleceği kararlaştırılmış ise de davalı tarafından düzenlenen faturalarda .. hükümleri gereği TL karşılıklarının da gösterildiği, davacı tarafından TL cinsi çekler ile ödeme yapıldığı, yapılan ödemeler faturalarda gösterilen TL karşılıkların toplamını sağlıyor ise de, davacı tarafından TL çek ile yapılan ödemelerin ödeme tarihlerindeki kur esas alınarak toplam fatura tutarından mahsup edildiğinde … kur farkının oluştuğunun Mahkememizce alınan bilirkişi raporu kapsamından anlaşıldığı, TARAFLAR ARASINDAKİ ANLAŞMADA ÖDEMENİN .. YA DA TL KARŞILIĞI YAPILACAĞI VE OLUŞACAK KUR FARKI İÇİN FATURA DÜZENLENECEĞİNİN BELİRTİLDİĞİ, davacının bu şartlar altında ileri sürülen teklifi kabul ettiği anlaşıldığından DAVALI TARAFINDAN KUR FARKI TALEP EDİLEBİLECEĞİ ve davalı tarafından talep edilen kur farkı bedelinin benimsenen bilirkişi raporunda da hesap edildiği üzere davacı tarafından yapılan ödeme tarihlerindeki kura göre doğru hesaplandığı tespit edildiğinden davacının yerinde görülmeyen davasının reddine karar vermek gerekmiştir. …TARAFLAR ARASINDAKİ MAİL YAZIŞMALARI, TEKLİF FORMU, PROFORMA FATURA DİKKATE ALINDIĞINDA, DAVALININ ÖDEME GÜNÜ FATURADA OLUŞACAK FİYAT FARKI İÇİN KUR FARKI TALEP EDEBİLECEĞİ ANLAŞILDIĞINDAN ilk derece mahkemesi tarafından verilen karar isabetli görülmüştür.’’
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12.Hukuk Dairesi’nin 13.07.2021 Tarihli 2021/1600 Esas 2024/337 Karar sayılı kararında ise, kur farkı talep edilebilmesi için taraflar arasında kur farkı uygulamasına dair bir yazılı bir sözleşme veya taraflar arasında bu yönde oluşmuş bir teamül bulunması gerektiği, yabancı para birimine endeksli bir ticari ilişkinin varlığı halinde, kur farkı faturası düzenlenmeden de kur farkı alacağı talep edilebileceği vurgulanmıştır. Karar özeti şu şekildedir; “…Öncelikle kur farkının talep edilebilmesi, taraflar arasındaki sözleşmede bu konuda bir hüküm bulunmasına veya akdi ilişkinin yabancı para cinsinden olmasına bağlıdır. Faturaların yabancı para birimi üzerinden düzenlenmesi, taraflar arasında dövize endeksli ticari ilişki bulunduğunu ispata yeterlidir (Yargıtay 19 HD’nin 05/12/2019 tarihli 2018/965 E, 2019/5447 K. sayılı kararı). KUR FARKI TALEP EDİLEBİLMESİ İÇİN, KUR FARKI UYGULAMASINA DAİR BİR YAZILI BİR SÖZLEŞME VEYA TARAFLAR ARASINDA BU YÖNDE OLUŞMUŞ BİR TEAMÜL BULUNMASI GEREKMEKTEDİR. Kur farkı talebi, kur farkı faturası düzenlenmesine de bağlı değildir. Taraflar arasında YABANCI PARA BİRİMİNE ENDEKSLİ BİR TİCARİ İLİŞKİNİN VARLIĞI HALİNDE, KUR FARKI FATURASI DÜZENLENMEDEN DE KUR FARKI ALACAĞI TALEP EDİLEBİLİR. Yine kur farkının dayanağı olan fatura bedellerinin ne şekilde ödendiği hususu da önemlidir. Zira sözleşmede aksine bir hüküm yoksa ödemenin çekle yapılması halinde kur farkının fiyatlandırılarak çekin miktar hanesine yazıldığı kabul edilmektedir (örn,Yargıtay 19 HD’nin 20/04/2016 tarihli 2015/16900 E, 2016/6896 K. Sayılı ilamı ). Somut olayda; taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacı tarafından davalıya makine satışı yapıldığı, davacı tarafından düzenlenen satış faturalarının yabancı para (USD) üzerinden düzenlendiği, sözleşmenin 8.maddesinde ” sözleşmenin usd cinsinden yapıldığı, TL cinsinden yapılacak çek ödemelerinde tahsil vadesindeki TCMB döviz satış kurunun uygulanacağı” yazılıdır. Bu durumda taraflar arasındaki ticari ilişkinin yabancı para üzerinden kurulduğu kabul edilmelidir. Bu nedenle davalı tarafça bir kısım ödemeler TL cinsinden çekler ile yapılmış ve davacı da çekleri herhangi bir çekince ileri sürmeden kabul ederek bedellerini tahsil etmiş olsa da, YAZILI SÖZLEŞME HÜKMÜ NEDENİYLE TİCARİ İLİŞKİNİN YABANCI PARA ÜZERİNDEN KURULDUĞU KABUL EDİLEREK, TL ÇEKLER İLE YAPILAN ÖDEMELERİN ÖDEME TARİHİNDEKİ KUR ÜZERİNDEN YABANCI PARAYA ÇEVRİLEREK, ARADAKİ FARKIN KUR FARKI OLARAK İSTENEBİLECEĞİNİN KABULÜ GEREKİR. İlk derece mahkemesince TL çekler kabul edildiğinden kur farkı istenemeyeceği yolundaki gerekçe doğru olmamıştır…”
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12.Hukuk Dairesi’nin 22.12.2020 Tarihli 2021/682 Esas 2024/1733 Karar sayılı kararında ise taraflar arasında yabancı para birimine endeksli bir ticari ilişkinin varlığı halinde, kur farkı faturası düzenlenmeden de kur farkı alacağı talep edilebileceği, proforma faturada kur farkı talep edileceğine dair bir şart bulunduğu takdirde ödemelerin TL cinsinden çek ile alınmasına rağmen kur farkı talep edilmesinde bir sakınca bulunmadığı vurgulanmıştır. Karar özeti şu şekildedir; “…Taraflar arasında yabancı para birimine endeksli bir ticari ilişkinin varlığı halinde, KUR FARKI FATURASI DÜZENLENMEDEN DE KUR FARKI ALACAĞI TALEP EDİLEBİLİR. Yine kur farkının dayanağı olan faturaların bedellerinin ne şekilde ödendiği hususu da önemlidir. Zira sözleşmede aksine bir hüküm yoksa ödemenin çekle yapılması halinde kur farkının fiyatlandırılarak çekin miktar hanesine yazıldığı kabul edilmektedir (Yargıtay 19 HD’nin 20/04/2016 tarihli 2015/16900 E, 2016/6896 K. sayılı, 14/11/2013 tarihli 2013/14587 E, 2014/17996 K. sayılı kararı).Somut olayda; taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacı tarafından davalıya soğutma sistemi ürünleri satışı yapıldığı, davacı tarafından düzenlenen proforma faturada, yabancı para üzerinden satışlarda, ödemenin TL çek ile yapılması durumunda fiili ödeme günü üzerinden varsa kur farkının hesaplanıp müşteriden tahsil edileceği, bu durumda TCMB döviz satış kurunun baz alınacağı yazılıdır. Davacı tarafça düzenlenmiş olup davalının ticari defterlerinde de kayıtlı bulunan satış faturalarında, satış bedeli Euro üzerinden düzenlenmiş olup, faturanın döviz olarak ödeneceği kayıtlıdır… Bu tespitler doğrultusunda, HER NE KADAR DAVALI ÖDEMELERİ TÜRK LİRASI ÜZERİNDEN DÜZENLENEN ÇEKLER İLE YAPMIŞ VE DAVACI DA ÇEKLERİ HERHANGİ BİR ÇEKİNCE İLERİ SÜRMEDEN KABUL EDEREK BEDELLERİNİ TAHSİL ETMİŞ OLSA DA, DAVACI TARAFÇA DÜZENLENMİŞ OLAN PROFORMA FATURA İLE SATIŞ FATURALARINDA YER ALAN KAYITLAR DOĞRULTUSUNDA, ÖDEMELERİN TÜRK LİRASI ÇEK İLE YAPILMASI HALİNDE ÖDEME TARİHİNDEKİ KUR ÜZERİNDEN YABANCI PARAYA ÇEVRİLEREK, BAKİYE FATURA BEDELİNİN DAVALIDAN TAHSİL EDİLECEĞİ ANLAŞILMAKTADIR…’’
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13.Hukuk Dairesi’nin 23.01.2019 Tarihli 2018/394 Esas 2019/72 Karar sayılı kararı da benzer yöndedir; “…müvekkili şirket ile davalı şirket arasında ticari ilişki olduğunu, bu ilişki içerisinde teslim edilen malların ödemelerinin Euro bazında yapılmasının kararlaştırıldığını, taraflar arasında yapılan mutabakat çerçevesinde satılan malların faturalarının fiili sevk tarihinde TCMB döviz alış kuru üzerinden düzenlendiğini, ancak davalı tarafından yapılan ödemelerin Türk Lirası üzerinden ve kimi zaman da vadeli çeklerle Türk Lirası olarak yapıldığını, bu nedenle müvekkili şirketin kur farklarından doğan alacağının ortaya çıktığını, bunun üzerine kur farkı faturaları düzenlendiğini… alacaklı olduğunu belirterek toplam ¨93.772,13’nin davalı tarafından alınarak müvekkili şirkete ödenmesini, talep ve dava etmiştir… TARAFLAR ARASINDA HEM FİİLİ UYGULAMA HEM DE SÖZLEŞME VE FATURALAR ÜZERİNDE AÇIKÇA VADESİNDE ÖDENMEYEN TUTARLAR İÇİN VADE FARKI VE KUR FARKININ ALINACAĞI VE ORANI DA AÇIKÇA BELİRTİLMİŞ OLUP, davacının yaptığı satışların karşılığının davalı tarafından çekle vadesinden sonraki tarih keşide tarihi olarak yazılmak suretiyle yaptığı bu şekilde yapılan ödemelerle kur farkı ve vade farkı oluşmasına yol açtığı anlaşılmakla DAVACININ KUR FARKI ALACAK HAKKININ DOĞDUĞU YÖNÜNDEKİ MAHKEMENİN KABULÜ YERİNDE OLUP buna yönelik istinaf nedenleri yerinde değildir.’’
SONUÇ VE İSTEM; Döviz cinsinden satım sözleşmelerinde satıcının kur farkı talep edebilmesi için taraflar arasında düzenlenen sipariş formunda ya da sözleşmede kur farkı talep edileceğinin açıkça yazılı olması gerekir. Olası uyuşmazlıklarda alıcının döviz cinsinden satım sözleşmelerinde TL olarak ödeme yapması halinde, satıcının talebi üzerine fiili ödeme günündeki T.C.M.B. döviz satış kuru belirlenip kur farkı oluşup oluşmadığı saptanarak bir karar verilmesi gerekir. Kur farkı talebi için sözleşme haricinde sipariş formunda, proforma faturada ya da teklif formunda bir hüküm bulunması da yeterli kabul edilmektedir. Tarafların yazılı anlaşmalarında bu şarta yer verildiği takdirde bu anlaşma taraflar için bağlayıcı olup, TL cinsinden çekle ödeme yapılması sözleşme şartını değiştirmez. Yargıtay uygulamasında da aynı görüş hakimdir. Hukuki Haber
Haberin Alıntılandığı Kaynak: www.hukukihaber.net